Özgeçmiş

Babası Türkmenlerin 24 Oğuz boyunun Beydilli oymağının Mihmanlı obasının Güzelbeyli topluluğundan Ökkeş Bey, Annesi ise bir Türkmen oymağı olan Dailerden M. Zeki Dai’nin kızı Aliye hanımdır.

Cemil Cahit Güzelbey, 1908 yılında Gaziantep'in en eski semtlerinden olan Şehreküstü'de dünyaya geldi. İlkokula başladığı yıllarda babasının Gaziantep dışında askerlik yapması dolayısıyla okullarını, yarım bırakmış ve Antep'in İngiliz ve Fransızlar tarafından işgali sırasında hastalığı nedeni ile Oğuzeli'nin Arkık köyüne, oradan da Şıhbilecen köyüne gitmiş, savaştan sonra şehre dönerek ilk ve ortaokulu Gaziantep'te bitirmiştir.

Daha soma İstanbul Kuleli Askerî Lisesi ve Harbiye okulunu bitirerek stajtnt tamamlamak Ozere Tekirdağ’da bulunan Piyade alayına gönderildi. Stajını yaparken çok ağır bir göğüs hastalığına yakalandı ve bu hastalığından dolayı Gölhane Askeri Hastanesi'nce verilen raporla daimî sakata ayrılarak askerlik mesleğinden de ayrılmış oldu.

Daha soma Ankara'da bulunan Hukuk Fakültesi’ne başladı ve buradan 1938 yılında mezun olduktan sonra sırayla Gaziantep'te hâkim adaylığı çeşitli yerlerde sorgu hakimliği, hâkim yardımcılığı yetkili hakimlik ve cumhuriyet savcılıkları yaptı. Halkevi matbaasının bir gazete çıkarmak istemesi üzerine, 1948 yılında devletteki görevinden ayrılarak Gaziantep' e yerleşti. Bir yıl bu işi yaptıktan soma, bu işten de ayrılarak 24 yıl avukatlık yaptı.

Araştırmacı yazar olan Cemil Cahit Güzelbey, yirmiye yakın gazete ve bir o kadar da dergide yayımladığı Gaziantep'in Folklorik değerlerini, gelenek ve göreneklerini, törelerini, giyim ve kuşamını inançlarını, yemeklerini, tarihi kişilerini, tarihi ve turistik değerlerini, müziğini, el sanatlarını ve buna benzeyen araştırmalarını yayımlamış ve bunları zamanla kitap haline getirerek bir kısmını bastırmış, okuyucularına sunmuştur. Bunların birçoğu benim kendi kitaplığımda zatın imzası ile saklıdır.

Merhumun yayımlanmış eserlerinden bazıları şunlardır; Gaziantep Şer'i Mahkeme Sicilleri, Gaziantep Evliyaları, Gaziantep Camileri Tarihi, Birecik Şairleri, Gaziantep Folkloründen Notlar, Gaziantep Büyükleri ve Gaziantep Meşahirine Ek, Gaziantep'te Türk Topluluklarını Adlarını Taşıyan Yerler, Gaziantep'ten Kesitler, Gaziantep'in Geçmiş Yıllarında Giyim Kuşam, Gaziantep Tıbbi Folklorundan Yapraklar, Memleket ve Gönül Duygulan, Dinsel Bir Gezi, Gaziantep Efsane ve Öyküleridir.

Cemil Cahit Güzelbey birçok şiirlerinde "EMRAK" ve "CİM CİM" mahlasını kullanmıştır. Gaziantep'le ilgili yaptığı çalışmalarından dolayı 1989 yılında Gaziantep Üniversitesi Senatosunca verilen "Fahri Doktorluk" ünvanına da layık görülmüştür.

Cemil Cahit Güzelbey, çeşitli derneklerde görev almış, birçok bilimsel sempozyuma katılmıştır. 1.5.1995 tarihinde onu Gaziantep'te bir mahalli gazeteye yazdığım "KOCA ÇINAR YIKILDI" başlığı altındaki yazımla son yolculuğuna uğurladık. Arkasında Mimar Mühendis Oktay Güzelbey ile Diş Tabibi M. Ragıp Güzelbey'i bıraktı.

Gaziantep’te Kültür Sanat ve Edebiyatta İz Bırakanlar s.94 (Ahmet AYAZ)

CEMİL CAHİT GÜZELBEY’İN HAYATI, EDEBİ KİŞİLĞİ VE FOLKLORİK FAALİYETLETLERİ (YAYIMLANMIŞ VE YAYIMLANMAMIŞ ESERLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA)

Cemil Cahit Güzelbey Gaziantep’in yetiştirdiği, kendisini memleketine ve araştırmaya: araştırdıklarını da gelecek kuşaklara aktarmaya adamış değerli bir folklorcudur. Cemil Cahit Güzelbey kültürüne sahip çıkarak genç kuşaklara kaynak olabilecek eserler bırakmıştır. Bu yüzden Cemil Cahit Güzelbey’i araştırmak unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizi, sanatçılarımızı, tarihi yapılarımızı, gelenek ve göreneklerimizi yaşatmak adına da büyük önem taşımaktadır. Tabii ki bu değerli folklorcunun bu eserleri ortaya çıkarması kolay olmamıştır. Büyük bir özveriyle oluşan ve şekillenen bu eserleri incelemek hem kültürümüze sahip çıkmamız açısından önem taşımakta hem de Cemil Cahit Güzelbey’e gereken değeri vermemiz açısından önemli olacaktır.

Türkiye’de halk kültürü ile ilgili çalışmalar Cumhuriyet’in ilanı ile başlamıştır. Folklor çalışmaları da böylece canlanmaya başlamıştır. Örneğin ilk folklor derneği 1927 yılında Ankara’da kurulmuştur. 1948 yılında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Etnoloji bölümü açılmıştır. Amacı folklor ürünlerinin ortaya çıkarılması ve canlı kalmasını sağlamaktır.

Halk kültürümüz kaynak açısından çok zengindir. Ancak yazılı olarak kayda geçirilmesi açısından geç kalınmıştır. Çoğu gelenek ve göreneğimiz, tarihi eserlerimiz bu yüzden kaybolup gitmiştir. Günümüzde kendi kendi kültüründen haberi olmayan bir nesil oluşmuştur. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için folklorcularımıza büyük iş düşmüştür. Cemil Cahit Güzelbey halk kültürüne emek vermiş ve bu konuda çalışmalar yapmış değerli folklorcularımızdandır. Bu konuda en büyük çalışması Osmanlıca olarak yazılmış “şeri Mahkeme Sicilleri”ni tüm ayrıntılarıyla günümüz Türkçesine çevirmiş olduğu eseridir. Bu eser yaklaşık olarak 382 senelik bir dönemi kapsamaktadır. Gaziantep’te yaanan olayları içermesi açısından önemli bir eserdir. Böylece halk kültürümüzün eşsiz değerleri ortaya çıkmıştır. Cemil Cahit Güzelbey bu eseriyle bir devre ışık tutmuş ve aynı zamanda Gaziantep’in geçmiş kültürünün gün ışığına çıkmasını sağlamıştır.

Bu çalışma Cemil Cahit Güzelbey’in eserlerini inceleyerek halk kültürünün örneklerini derlememize ve bu değerlerin kıymetinin bilinmesine yardımcı olacaktır. Çünkü tarihi belgelerin çevirisinden ve derlemelerden yararlanarak bu kitapları yazan Cemil Cahit Güzelbey, Gaziantep’te yaşayan büyüklerimizin gelenek ve göreneklerini, kültürünü oluşturan tüm öğelerini eserleriyle bizlere yani genç kuşaklara hediye etmiştir. Birçok gazete ve dergide yayımlanmış eseri, kitapları ve yayımları olan Cemil Cahit Güzelbey’in çalışmalarını titizlikle inceleyerek biz de folklorumuza katkı sağlamak niyetindeyiz. Hem edebiyatımız için hem de yerel güzelliklerimizi tanımak ve yaşatmak için bu çalışma önem taşımaktadır. Bilimsel bir çalışmayla konunun önemi vurgulanmış olacaktır.

Araştırma ve derlemelerle başlayan folklor çalışmaları Gaziantep ve yöresinin kültürel mirasını “şeri Mahkeme Sicilleri” adlı eserin büyük katkılarıyla gün ışığına çıkarmış ve bizlere kaynak olabilecek eserler meydana getirmiştir. Bu çalışma da folklorik çalışmalarda kaynak olabilecek kitapların incelenmesi yoluyla oluşturulacaktır. Bu tezde yazarın eserlerinden folklor ve halk kültürümüz ile ilgili olan kısımlar özellikle incelenecektir. Çoğu derleme yoluyla oluşturulan bu eserler folklorik açıdan değerlendirilip yazarın bu alandaki çalışmaları da gözden geçirilmiş olacaktır.

Cemil Cahit Güzelbey’in Yaşamı

Soyu, Ailesi Doğumu

Cemil Cahit Güzelbey’in adı ve soyunun ortaya çıkışı Osmanlı devletine kadar dayanmaktadır. Güzelbey’ler büyük bir Türkmen göçü ile Horasan’dan Gaziantep çevresine gelmiş; 24 Oğuz boyunun Beydili oymalarından biri olan Bekmişli’nin Mihmanlı obasındandır.

Ailenin eskiden “Güzelbeyli”, “Güzelbeyli” diye anılan adı, soyadı kanunundan sonra “GÜZELBEY” olarak kabul edilmiştir. Ancak ailenin bazı fertleri “Güzel” soyadını da kullanmaktadır.

Güzelbey adının ortaya çıkışı ile ilgili çeşitli rivayetler söylenmektedir. Bu konuyla ilgili Cemil Cahit Güzelbey’in de araştırmaları sonucu derlediği ve kitabında yer verdiği bir efsanesi de bulunmaktadır.

Cemil Cahit Güzelbey “Güzelbey” adının verilmesi ile ilgili efsaneyi şöyle anlatmaktadır:

“Güzelbey henüz bu adı almadan önce at, deve, koyun sürülerinin sahibi bir oymak

Beyidir. Düşüp kalkmayan bir Allah'tır. Bir gün bu varlığını yitirerek yoksul düşer.

Yaşamını sıkıntı içinde sürdürürken bir akşam vakti çadırının önüne ak sakallı, yüzü

Nurlu bir derviş gelir. Selam verdikten sonra:

- Oğul! Bana bir yabir de bal dürümü ver, der. Bey hemen çadıra girer. Boşalmış bulunan yağ ve bal badıyanlarına birer açma ekmek sürerek iki dürüm yapar. Getirir dervişe verir. Derviş:

Tanrım yağ badıyandan yağı, Bal badıyandan balı, eksik

Etmesin diye dua ettikten sonra uzaklaşır. Bu olayın ertesi günü beyin gönlü çorba ister.

Bu istediğini eşine söyler. Bey, bilmiyor musun yağ kaldı mı ki? Beyin yanıtı şöyle olur:

Hatun badıyayı ateş üstüne korsan elbet bir şeyler sızar. Kadın çorbayı hazırlar. Badıyayı

Yerinden alarak ateşe koymak üzere ellerini uzatınca yerinden kımıldamadığını görür.

Kapağını açıp bakınca bir de ne görsün, kap ağzına kadar yağla dolu. Bunu bırakıp bal badıyanına koşar. Bunu da tıpkı aynı durumda görür. Kocasına koşarak:

Hemen koyun al getir, kes etini dağıtacağız der. Bey neden niçin demez. Hemen koyunu alıp getirir. Kestirir. Etini yoksullara dağıtırlar. Para sıkıntısı içinde bulunan bey, büyük olan badıyanlardan birer tulum doldurup satmak üzere kente gönderir.

Nitelik bakımından çok üstün bulunan yağ ve nal, daha yüksek fiyatla satılır. Öbür yandan badıyanların birer tulum dolusu almasına rağmen içlerindeki yağ ve bal hiç eksilmez. Dolu tulumların kente gönderip satılmaları birbirini izler.

Bey çok yakışıklı olduğundan, satılmak üzere gönderdiği yağ ve ballardan üstün iyiliği nedeniyle, kendi güzel, yağı güzel, balı güzel derler. Bunun üzerine adı Güzelbey kalır. Ailesine de ad olur. Yüzyıllar sonra bir divan şairi Hacı Hasip Dürrü kız yeğinin oğlu Sabri Güzelbey’e kendine sunduğu bir şiir nedeniyle şöyle diyecektir:

Ey namı güzel, kendi güzel, şiiri Güzelbey.”

Cemil Cahit güzelbey soyadının efsanesini böyle almaktadır. Cemil Cahit Güzelbey’in annesi de Türkmen oymaklarından biri olan Daililerden M. Zeki Dai’nin kızı olup, aynı zamanda Mürtecim Asım’ın eşi Kerime Hanım’ın babası Fatlacızade Hacı İsmail Efendi’nin erkek torunlarından birinin kızıdır. Cemil Cahit Güzelbey’in babası Güzelbeycezadelerden Hacı Mustafa’nın torunu Emin Efendi’nin oğlu Ökkeş Bey’dir. Cemil Cahit Güzelbey Emin Efendi’nin ikinci hanımından doğan beşinci çocuğudur.

 

Cemil Cahit Güzelbey 25 Şubat 1908 yılında Gaziantep’in Şehreküstü semtinde Tesacı Mahallesi, Bay Emin çıkmazında doğudu. Altı yaşında iken Kur’an-ı Kerim’i hatmetti.

 

Cemil Cahit Güzelbey’in Eğitimi

 

İlkokul öğrenimine Aydınababa ilkokulunda başladı. Ancak babası Ökkeş Bey’in askerde bulunması, annesi ve anneannesinin salgın bir hastalığa yakalnması üzerine okulunu yarım bırakmak zorunda kaldı. Kısa bir süre sonra kendi de annesi gibi tifüs hastalığına yakalanarak yatağa düştü. Bu hastalığı bir yıla yakın süre devam etti.

Babasının işi nedeniyle Kahramanmaraş’a gitmek zorunda kaldıralar. O sıralar Mondros Ateşkes Antlaşması yapıldı. Babası bu dönemde Gaziantep’e döndü. Ailecek yeniden Gaziantep’e döndüler. 1921-1925 yılları arasında adı önce Sarı Mektep sonra Reşadiye Mektebi olan ve şu an adı Cumhuriyet olan okulda ilk öğrenimini sonra da orta öğrenimini bitirdi. O zamanlar Gaziantep’te lise olmadığı için İstanbul’da Kuleli Askerî Lisesi’nde öğrenimini tamamladı. Dersleri çok iyi olduğu için Askeri Tıbbiye’yi tercih etti.

1930-1931 yılları arasında ağır bir göğüs hastalığına yakalandı. Bu hastalığı sebebiyle hastanede yattı. Ancak yine de piyade sınavlarına girdi. Bu sırada durumu ağırlaştı. Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Burada bir ay yattı ve taburcu oldu.

Hastalığı nedeniyle ailesi Cemil Cahit Güzelbey’den uzun süre haber alamadılar. Babası işi sebebiyle Samsun’a gittiği bir gün oğlunun yanına da gitti. Tekirdağ’a giden Ökkeş Bey oğlunun hasta olduğunu öğrendi. Oğlunu da arak dinlenmek için birkaç günlüğüne İstanbul’a gitti. Ancak döndüğünde Cemil Cahit Güzelbey babasıyla beraber Malatya’ya gitti.

Üniversiteye gitmeye karar veren Cemil Cahit Güzelbey hastalığı nedeniyle bunu bir süre erteleme zorunda kaldı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’ne girmek için İstanbul’a gitti. Ancak Ankara’ya akraba ziyaretine gitmesi hayatını değiştirdi. Yargıtay başkanı Cemil Cahit Güzelbey’i Hukuk Fakültesi’ne kayıt ettirdi. Böylece hukuk öğrencisi oldu. Daha sonra zaten bu mesleği de yapacak olan Cemil Cahit Güzelbey öğrenimine devam etti. Öğrenimine iki yıl devam etmesine sebep olan olay ise yine ortaya çıkan hastalığıdır. Bu yüzden sınavlara giremedi ve Sağlık Bakanlığı’nda kâtip olarak işe başladı. Daha sonra fakültesine devam etti ve 1938 yılında mezun oldu. Kısa bir süre sonra da Gaziantep’e hâkim adayı olarak tayini çıktı.

Cemil Cahit Güzelbey’in Kişiliği

Cemil Cahit Güzelbey folklorcu ve iyi bir hukukçu olarak tanınmasının yanı sıra kişiliği ile de öne çıkan bir kişidir.

Cemil Cahit Güzelbey çevresinde çok sevilen ve saygı duyulan bir kişi olmuştur. Son derece mütevazi, hoşgörülü, yardımsever, mutlu, sevecen, kendisi ile barışık, maddi dünya ile ilgisi olmayan bir insan olarak tanınır.

Cemil Cahit Güzelbey’in eşi Saliha Hanım Cemil Cahit Güzelbey’in kişiliği hakkında şunları söylemiştir: “Cahit çok çalışkan, dürüst, sözüne güvenilir. Bir insandır. Çok sade bir yaşamı vardır. Ev hayatında nasılsa iş hayatında da aynıdır. Her ne kadar mesleği avukatlık ise de ilkesi dürüstlük olduğundan pek para kazanamamıştır. Onu tanıdığım günden beri araştırmaya yönelik çalışmaları vardır. Kendini araştırmaya öyle vermiştir ki çoğu kez evini dahi ihmal ederdi. Yazılarını daktilo ile yazarken, beni rahatsız etmemek için evin en uzak odasına gider. Tüm kapıları kapatarak yazılarını yazardı. Maddiyete, dış görünüşe hiç önem vermeyen, mütevazi, insanları olduğu gibi seven, haksızlığa hiç tahammülü olmayan bir kişidir.

Cemil Cahit Güzelbey’in oğlu Oktay Güzelbey babasının kişiliği için şunları söylemiştir. “Dürüst, çalışkan, merhametli, küfür bilmeyen bir insandır. Bir olay karşısındaki tepkisini izah ederek düzeltmeye çalışan, yapıcı, materyalist olmayan sade bir insandır. Evdeki karakteri ne ise dışarıda da aynı karakteri taşıyan bana göre mükemmel bir insandır. Eğitim hayatımda bana hep yol göstererek yardımcı olmuştur. Hayatta babamı her zaman örnek almışımdır.” diyerek babasını böyle anlatmıştır.

 

Cemil Cahit Güzelbey’in küçük oğlu Mehmet Ragıp Bey ise babası için “Molla bir insandır. Küçükle küçük, büyükle büyük olan, maddi dünya ile ilişkisi olmayan bir insandır. Haksızlığa karşı tahammül göstermeyen, son derece mütevazi, çok yumuşak mizaçlı bir insandır. Baba oğul ilişkimizde gerektiği yerde ağabey, gerektiği yerde arkadaş olurdu. Bana kızdığında konuşmamakla beni cezalandırırdı. Kızgınlığı geçince neden kızdığını izah ederdi. Sosyal yaşantıma hiç karışmazdı. Evdeki yaşantısında babamın karakteri, kişiliği nasılsa dışarıdaki yaşantısında da aynıdır.” Diyerek babasıyla ilgili düşüncelerini ifade etmiştir.

 

Cemil Cahit Güzelbey inançlı bir insan olarak bilinir. 1979 yılında Hicaz’a, 1986 yılında ise Umre ’ye gitmiştir. Hicaz’a gitmeden önce yalnız sabah namazını kılan Cemil Cahit Güzelbey Hicaz dönüşü elli iki yıldan beri içtiği içkiyi terk ederek beş vakit namaz kılmaya başlar. Cemil Cahit Güzelbey dini inancını bazı şiirlerde şöyle dile getirir.

 

Cemil Cahit Güzelbey’in Sosyal ve Politik Yaşamı

 

Cemil Cahit Güzelbey Gaziantep’e hâkim adayı olarak atandıktan sonra askerlikle ilgili bir problem yaşar İstanbul’a gitmek zorunda kalır. Ancak daha sonra geri döner. Staj dönemi uzadığından hakimlik, savcılık görevine de tayini yapılmaz. Bu arda 1940 yılında Gaziantep eşrafından Tüccar Mehmet Ragıp Gören’in kızı Saliha Hanım’la evlendiler. Saliha Hanım’ın babası Gaziantep sanayisine çok büyük hizmetleri olmuş bir kişidir. Saliha Hanım görgülü, bilgili, varlıklı bir ailenin kızı olarak tanınan bir insandır. Cemil Cahit Güzelbey’in iki oğlu vardır. Büyük oğlu Oktay Güzelbey, 1941 yılında Gaziantep’te doğar İlk ve orta öğrenimini Gaziantep’te üniversite eğitimini ise İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde yapar. Küçük oğlu Mehmet Ragıp Bey ise 1949 yılında Gaziantep’te doğmuştur. İlköğretimini Gaziantep’te lise ve üniversite eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır.

 

Cemil Cahit Güzelbey evliliğinin 29. Günü askerlik şubesinden çağırılarak İstanbul2a sevk edilir. Buradan Kırklareli’ne gönderilir.

 

Askerlikten terhis olduktan sonra ilk görev yeri olan İslahiye’ye sorgu hâkimi olarak atanır. Daha sonra Malatya ve Birecik’te çalışır. Birecik’te Cumhuriyet Savcılığı’na atanarak burada 3 yıl çalışır. Ailesinin Gaziantep’e gelmesi için ısrar etmesi üzerine savcılık görevinden istifa ederek 1948 yılında Gaziantep’e döner. Aynı zamanda Osman Tuzcu ile halkevi matbaasında bir gazete çıkarmaya karar verir. Bir yıl sonra Tuzcu ile birlikte “Gaziyurt” gazetesini çıkarırlar. Daha sonra bu gazetenin ismi “Sabah” olur. Cemil Cahit Güzelbey’in bu gazetede binden fazla derleme, folklor, tarih, biyografi konularını kapsayan yazısı yayımlanır.

 

Cemil Cahit Güzelbey gençliğinde hareketli yaşamı olan biri olarak bilinir. İçki içmeyi, yemeği, sohbet etmeyi seven biri olan Cemil Cahit arkadaşları ile toplanıp içki meclisleri kurmayı çok severdi. Bu toplantılarda şiirler okunur, günümüzdeki olaylar tartışılır, fıkralar anlatılır, birbirleriyle atışırlarmış. Cemil Cahit Güzelbey bu toplantılarını çok sever ve mutlaka katılmaya çalışırmış.

Cemil Cahit Güzelbey 1979 yılında eşi Saliha Hanım’la Hicaz’dan döndükten sonra çok severek katıldığı içki meclislerine katılmaz. Artık hacı olduğu için ayıp ve günah olacağını düşünür ve bu kararını arkadaşlarına da bildirir. Ancak arkadaşları onu çok sıkıştırırlar ve Cemil Cahit Güzelbey de şiir yazarak yayımlamak zorunda kalır: Bu şiirin adı da “Terk Ettim” dir.

Cemil Cahit Güzelbey’i hayatı boyunca mutlu eden iki olay olmuştur. Birincisi 29.5.1989 yılında Gaziantep Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun kendisini Fahri Doktora unvanına layık görmesidir. Diğer mutlu eden olay ise Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Bakanlığı’nın ismini bir sokağa vermesidir. Bu duygularını da şöyle dile getirir:

“Bunlar milyonlar, milyarlarla satın alınamaz. Layık görenlere

Şükran borcum sonsuzdur.”

Cemil Cahit Güzelbey çevresindeki insanlara yardım etmeyi çok seven bir insan olarak bilinirdi. Her konuda insanlara yardım etmekten çekinmeyen bir insandı. Özellikle araştırma yapan öğrencilere yardım eden Cemil Cahit; bıkmadan usanmadan yardımcı olurdu. İnsanlar ondan kaynak kitap istediklerinde isteklerini geri çevirmezdi. Bazı kişiler aldıkları kitapları geri getirmediklerinde ise çok kızan Cemil Cahit Güzelbey çok da üzülürdü. Hatta bu konuyla ilgili bir anısı da bulunmaktadır. Cemil Cahit Güzelbey Elazığlı bir kız öğrencisine çok değerli olan, üstelik bir daha temini olmayan bir kitabını verir. Bu öğrenci çok değerli olan bu kitabı getirmez ve Cemil Cahit Güzelbey çok üzüldüğünü her fırsatta dile getirir. Daha sonra kaybolan başka bir kitabı için Gaziantep Valisi’nin yanına gittiğini; valinin de kendisine yardımcı olduğunu, öğrencinin okulunu tespit ettirerek kitabı bulduğunu sevinçle anlatır. Cemil Cahit Güzelbey bu konuda şöyle konuşmuştur:

“Y ahu bu insanlar niçin böyleler! Ben yardım ediyorum, onlar bana zarar

Veriyorlar.

Ancak yine de insanlara yardım etmeyi çok seven Cemil Cahit Güzelbey kitaplarını araştırmacılarla paylaşırdı.

Cemil Cahit Güzelbey yaşantısı boyunca araştırmalar yaptı. Özellikle Gaziantep’le ilgili birçok konuda araştırmalar yapmış̧, çeşitli derneklerde çalışmış̧ ve çalışmalarını elinden geldiğince yayımlamaya çalışmıştır. Ayrıca bazı derneklerde resmi olarak çalışmış̧ ve tam bir folklor gönüllüsü olmuştur. Cemil Cahit Güzelbey Türk Dil Kurumu’ nda on sekiz yıl çalışmıştır. 1963-1978 yılları arasında da Gaziantep Radyosu’nda folklor, edebiyat, kültür ve Gaziantep kültürünü içeren konuşmalar yapmıştır.

Esra UYANIK (TEZ ÇALIŞMASI)

25 Şubat1908tarihinde Gaziantep’in Şehreküstü semtinde Tesahcı Mahallesi, Bay Emin (Emin Dai) çıkmazında, annesinin babası Mehmet Zeki Dai’nin selamlığında (zenginlerin misafir ağırladıkları oda) doğdu. Altı yaşın dayken Adile isimli Kur’an Hocası olan bir hanımdan ders alarak, Kur’an-ı Kerim’i hatmetti. İlkokul öğrenimine üç sınıflı Aydın baba Okulu’nda başladı. Ancak babası Ökkeş Bey’in askerde bulunması, annesinin ve anneannesinin salgın bir hastalığa yakalanması üzerine okulu yarım bırakmak zorunda kaldı. Kendisi de aynı hastalığa yakalanarak, bir yıl yatakta kaldı. Babası ise askerliğini Gaziantep’te inzibat görevlisi olarak yapmıştır. Babasını, ordunun nakliyat işleri için yüzer deveden oluşan, deve kollarından birinin başına görevlendirmesi ve bu işin merkezinin Kahramanmaraş’ta olması nedeniyle ailece oraya gitmek zorunda kalmışlardı. O sıralar Mondros Antlaşması yapıldı. Babası terhis edilince, Gaziantep’e döndüler.

1921 – 1925 yıllarında önce Sarı Mektep, Sonra Reşadiye Mektebi, daha sonra Halk Mektebi olan, şu an ise Cumhuriyet olan okulda ilk öğrenimini, sonra ortaöğrenimini bitirdi. O zamanlar Gaziantep’te lise olmadığı için İstanbul’da Kuleli Askerî Lisesi’nde öğrenimini tamamladı. Daha sonra Askeri Tıbbiyeyi tercih etti. Kısa bir süre sonra okul idaresi C. C. Güzelbey’i ve arkadaşlarını çağırarak bir yanlışlık olduğunu bildirerek, önce Harbiye Okulu’na oradan da Tekirdağ’a piyade stajını yapmak için gönderildi.

C. Cahit Güzelbey’in babası Ökkeş Bey, demiryolu yapımı için bazı taahhüt işleri ile uğraştığından ailece Malatya’ya göç ettiler. Bu nedenle C.C. Güzelbey de Malatya’ya gitti. Üniversiteye girmek istemesine rağmen, zaman zaman nükseden hastalığı nedeni ile üç yıl üniversiteye giremedi. Sonra İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’ne girmek üzere İstanbul’a gitti. Daha sonra bir akrabasın telgrafı üzerine Ankara’ya gitti. Yargıtay Başkanı’nın isteği üzerine Hukuk Fakültesi’ne yazıldı. İkinci yılın sonuna doğru hastalığı tekrar artınca sınavlara girmemeye başladı. Sonra Sağlık Bakanlığı’nda kâtip olarak çalışmaya başlayarak Fakülteye devam etti. 1938’de mezun oldu. Kısa bir süre sonra Gaziantep’e hâkim adayı olarak tayini yapıldı.

Askerliğini Kırklareli’nde yaptıktan sonra Gaziantep’e geldikten sonra ilk görev yeri olan İslahiye’ye Sorgu Hâkimi olarak atandı. Sonra Malatya ilinin Pötürge ilçesine Hâkim Yardımcısı, bir müddet sonra aynı ilin Akçağ ilçesine Yetkili Hâkim, ardından buranın Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. 1945 yılının sonuna doğru Birecik Cumhuriyet Savcılığı’na atanarak burada üç yıl görev yaptı.

Bir taraftan ailesinin baskıları sonucu bu mesleği bırakarak Gaziantep’e geldi. Daha sonra Osman Tuzcu ile “Gaziyurt” gazetesini çıkardılar. Daha sonra bu gazetenin ismi “Sabah” oldu. 1949-1986 yılları arasında Sabah Gazetesi’nde derleme, folklor, tarih, biyografi konularını kapsayan 1000’den fazla yazıları yayımladı. Bunların yanında “Başpınar Dergisi”ni de uzun yıllar çıkarmıştır.

Gazete çıkartmaktan vazgeçince, Avukatlık mesleğine başladı. Sekiz yıl Savcılık, Hakimlik, yirmi dört yıl da Avukatlık yaptı. Gaziantepli birçok şair ve yazar hakkında çalışma yapmıştır. Hayatının son günlerine kadar araştırmalarını devam ettirmiştir. 01.05.1995 tarihinde hayata gözlerini yummuştur.

Kültür Adamları

Halkbilimci, araştırmacı ve yazar. Asıl mesleği avukatlıktır. İlk ve orta öğrenimi Gaziantep'te tamamladıktan sonra Kuleli Askeri Lisesi'ne girdi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1938'de mezun oldu. Hakimlik, uzunca bir süre gazetecilik ve serbest avukatlığın yanı sıra Gaziantep halk kültürüyle ilgili araştırmalar yapmıştır. Gaziantep Evliyaları çalışması nedeniyle 27 Mayıs döneminde kovuşturmaya uğradı. Halk şiiri tarzında yazdığı şiirlerinde Emrak veya Ozan Emrak mahlasını kullanmıştır. 1989 yılında çalışmalarından ötürü Gaziantep Üniversitesi tarafından Fahri Doktora verilmiştir. Basın Şeref Kartı sahibiydi. Türk Dil Kurumu'nun kapanmasına kadar uzunca bir süre üyeliğini yapmıştır. CHP Listesinden Gaziantep Milletvekilliği yapmıştır.

1-CEMİL CAHİT GÜZELBEY’İN YAŞAMI:

A-SOYU

Güzelbey’ler büyük bir TÜRKMEN göçü ile Horasan’dan Gaziantep çevresine gelmiş olup, 24 Oğuz boyunun BEY DİLİ oymaklarından biri olan Bekşimli’nin Mihmanlı obasındandırlar.

Soylarının Mehmanlı obasına dayandığı, göçte bu çevreye gelişleri söylentilere dayanmasına karşılık, resmi kayda dayanan kaynaklar da vardır. Tercüman yayınlarından Başbakanlık Arşiv Belgelerine göre “Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler” adlı Cevdet TÜRKAY tarafından hazırlanan büyük yapıtın, 84 ve 387-388 sayfalarında Güzelbeyli (Güzelbeğlü) adında bir topluluktan söz edilmektedir. Güzelbeyli’ler Teke sancağı, Ala’ye, İçel, Kıbrıs Adası, Manavgat kazası (Ala’ye sancağı), Kars-ı Meraş sancağı, Beyşehri, Aydın sancakları, Güzelhisar kazası (Saruhan sancağı) ve Yalvaç kazası (Hamisancağı)’na dağılmış durumdadır.

Prof. Dr. Faruk SÜMER’in” Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler” adlı eserinde, Gaziantep Şer-i Mahkeme Sicillerinde de GÜZELBEY adında bir oymağın varlığından bahsedilmektedir.

Mehmanlıların kent içinde oturduklarına ilişkin kayıtlar bulunduğu, birinin adının ise Mehmanlı olduğu, Akçadağ’ının bir köyünde Mehmanlı adını taşıdığı bilinmektedir.

RAKKA’da iskân edilen 8400 çadırlı TÜRKMEN oymağının başında FERİZ BEY, KORUCU BEY, MUSLU BEY ve GÜZELBEY adında dört oymak beyi bulunmaktadır. FERİZ BEY göçün genel başkanıdır. Göçün ve iskanın 1962 yılında gerçekleştiği tespit edilmiştir.

Aile eskiden “GÜZELBEYLİ”, “GÜZELBEYLÜ” diye anılmakta idi. Soyadı kanunu çıkınca GÜZELBEY’ler, GÜZELCE’ler hepsi de “GÜZEL” soyadını, bazı kaza ve köylerde bulunan kişiler de “GÜZEL” soyadını alınca, aileden bir bölümü mahkemeye müracaat ederek “GÜZELBEY” soyadını aldılar. C. Cahit GÜZELBEY’in amcası Sabri Bey “GÜZELBEYOĞLU” soyadını, bazıları da “GÜZEL” soyadını muhafaza ettiler.

250 sene evvel yaşamış olan ŞEHİR KETHUDASI MUSTAFA GÜZEL AĞA’nın iki oğlundan gelen iki kol, GÜZELBEY ve GÜZELCE’ler halinde devam etmiştir. Mustafa ağa’nın Mehmet emin, Hatice (Bekar), Mustafa isminde üç çocuğu vardır. Mehmet emin Bey’in soyu “GÜZELCEZADE” soyadını sürdürmüşlerdir.

Mehmet Emin GÜZELBEYZADE’nin bir kız, bir erkek çocuğu olup, kızın adı Şerife Hanım, erkek evladının adı ise Hacı Mustafa’dır. Hacı Mustafa’nın iki erkek, bir kız çocuğu olmuştur. Birinci çocuğu Emin Efendi, kızı Güssüm (Bekar), diğer oğlu ise Şerif Ağa’dır.

Emin Efendi C. Cahit GÜZELBEY’in (Babasının babası) dedesidir. Emin Efendi dört kadınla evlenmiş olup, on bir tane çocuğu vardır. Ökkeş Bey, C Cahit GÜZELBEY’in babası olup, Emin efendinin ikinci hanımından doğan beşinci çocuğudur.

C.Cahit GÜZELBEY’in babaannesi Vahide Hanımla, anneannesi Şemsi Hanım kız kardeştirler. Babası Ökkeş Bey ile annesi Aliye Hanım ise teyze çocuklarıdır.

C C. Güzelbey’in annesi Aliye Hanım bir Türkmen oymağı ola Dailerden M. Zeki Dai’nin kızı olup, aynı zamanda Mürtecim Asım’ın eşi Kerime Hanım babası Fatlacızade Hacı İsmail efendinin erkek torunlarından birinin kızıdır. Hacı İsmail Efendi. Önce oğlan sonra kız torunlarından gelmedir.

İsmail Efendi’nin hayra ve evlada meşrut bir vakfı bulunmaktadır. C. C Güzelbey bu vakfın mütevellisidir.

B- HAYATI

25 Şubat 1908 tarihinde Gaziantep’in Şehreküstü semtinde Tesahcı Mahallesi, Bay Emin (Emin Dai) çıkmazında, annesinin babası Mehmet Zeki Dai’nin selamlığında (Zengin misafir ağırladıkları oda) doğdu.

 

Altı yaşındayken Adile isimli Kur’an Hocası olan bir hanımdan ders alarak, Kur’an-ı Kerm’i hatmetti. Her Kur’an hatmeden öğrenci gibi gösterişli bir tören yapıldı. İlk okul öğrenimine üç sınıflı Aydınbaba okulunda başladı. Ancak babası Ökkeş Bey’in askerde bulunması, annesinin ve anneannesinin salgın bir hastalığa (Tifüs) yakalanması üzerine okulu yarım bırakmak zorunda kaldı. Kısa süre sonra kendi de bu hastalığa yakalanarak yatağa düştü. Bunu başka hastalıklar izledi. Aylarca yatakta kaldı. Bir yılını hastalıkla geçirmiş. Oldu.

Babası ise askerliğine Gaziantep’te, inzibat görevlisi olarak yapmaya başlamıştı. Ancak, babasının ordunun nakliyat işleri için yüzer deveden oluşan, deve kollarından birinin başına görevlendirilmesi ve bu işin merkezinin Kahramanmaraş’ta olması nedeniyle, ailece Kahramanmaraş’a gitmek zorunda kalmışlardı. O sıralar Mondros Antlaşması yapıldı. Babası terhis edilince, Gaziantep’e döndüler.

Gaziantep’e döndüklerinde şehrin İngiliz işgali altında olduğunu gördüler. Bir yıl sonra İngilizler gitti, Fransızlar geldi.

Şehirdeki tansiyon günden güne yükselmeye başlayınca Cemil Cahit Bey’in babası, Cahit Bey’i ve kardeşi Reşat’ı Oğuzeli ilçesinin sınırları içinde bulunan ARKIK köyüne yolladı. Sonra annesi ve babaannesi de köye geldiler. ARKIK köyü Fransızların sık sık gidip geldikleri, hadiselerin olmaya başladığı bir yer olması nedeniyle, babasının dostu Türkmenlerin bulunduğu ŞEHBİLECEN köyüne gittiler. (ŞEHBİLECEN: Suriye sınırına yakın Gaziantep’le Halep arasında bir köy)

1 Nisan 1920’de Gaziantep’te şehiriçi savaşları başlamış, 7 Şubat 1921’de ise silahlar susmuştu. Savaş bittikten sonra annesi, kardeşi ve babaannesi ile beraber Gaziantep’e döndüler.

1921-1925 yıllarında adı önce Sarı Mektap, sonra Reşadiye mektebi, daha sonra Halk Mektebi olan, şu an ise Cumhuriyet olan okulda ilk öğrenimini, sonra orta öğrenimini bitirdi. O zamanlar Gaziantep’te lise olmadığından İstanbul’da kuleli Askeri Lisesinde öğrenimini tamamladı. Ders notları pekiyi olduğu için askeri bölümlerden birine girebilme hakkı vardı. C. Cahit GÜZELBEY askeri Tıbbiyeyi tercih etti. Okul idaresi C. Cahit Bey’i, resmi bir yazı ile Askeri Tıp Fakültesine göndererek kaydı yapıldı. Kısa bir süre sonra okul idaresi C. C. GÜZELBEY ve arkadaşlarını çağırarak bir yanlışlık olduğunu bildirerek, önce Harbiye okuluna, oradan da Tekirdağ’da piyade stajının yapıldığı alaya gönderdiler.

1930-1931 yılı ortalarında bir göğüs hastalığına yakalandı ve hastaneye yattı. Bu sırada yıl ortası sınavları vardı. Doktorların karşı çıkmasına rağmen sınavlara girmek için taburcu oldu. Tekirdağ’daki ağır piyade talimlerine çıkması nedeniyle hastalığı ağırlaşmıştı. Önce Gümüşsuyu Hastanesine, daha sonra Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Burada bir ay yattı. Biraz iyileşince Tekirdağ’daki alaya döndü. Talimlere çıkarılmadı. Uzun zamandır rahatsızlığı nedeniyle ailesi ile irtibatı kesmişti. Ailesi onu merak ediyordu. Samsun’a bir iş için giden babası Tekirdağ’a gelerek C. Cahit GÜZELBEY’i görmek istemişti. Rahatsızlığını ve talimlere çıkmadığını öğrenmesi üzerine ilgililerden birkaç gün izin alarak beraberce İstanbul’a gittiler. Biraz gezip dinlenerek, Tekirdağ’a döndüğünde C. C. GÜZELBEY’i bir sürpriz bekliyordu. Gülahne Hastanesinden verilen raporla daimî sakata ayrılmıştı. Bu habere hem sevindi hem üzüldü. Eşyalarını toplayarak Malatya’ya hareket etti.

C. Cahit GÜZELBEY’in babası Ökkeş Bey, demiryolu yapımı için bazı taahhüt işleri ile uğraştığından ailece Malatya’ya göç etmişlerdi. Bu nedenle C. Cahit Bey de Malatya’ya gitti. Üniversiteye girmek istemesine rağmen, zaman zaman nükseden hastalığı nedeni ile üç yıl üniversiteye giremedi. Sonra İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümüne girmek üzere İstanbul’a gitti. Kayıt işlemlerini bitirmek üzereyken Ankara’da Yargıtay Başkanı olan bir akrabasından acele Ankara’ya gelmesi için bir telgraf aldı. Bunun üzerine Ankara’ya akrabasının ziyaretine gitti. Yargıtay Başkanının İlk sözü: “Cahit seni Hukuk Fakültesine yatılı olarak kayıt ettirdim. Fakültenin kayıt işleri ile uğraşan Müdürün yanına git. Gerekeni o yapacak” dedi. C. Cahit Bey gereken işlemleri yaptırdı. Çok şaşırmasına rağmen artık Hukuk Fakültesi öğrencisiydi. İki yıl Hukuk Fakültesine devam etti. İkinci yılın sonuna doğru hastalığı tekrar artınca sınavlara giremedi. Böylece leylilikten 8Yatılı) çıkarıldı. Sonra Sağlık Bakanlığı’nda kâtip olarak çalışmaya başlayarak, Fakülte ’ye devam etti. 1938 yılında Fakülteden mezun oldu. PTT’ye Müfettiş yardımcı olmak üzere başvurdu ise de sonradan vazgeçti. Kıza bir süre sonra Gaziantep’e hâkim adayı olarak tayini yapıldı.

1939 yılında 2. Dünya Savaşı çıktı. C. C. Güzelbey’e askerlik şubesinden çağırılarak askere sevk edileceği bildirildi.

Kendisi askerlikte daimî sakata ayrılığına dair raporu bulunduğunu söyledi ise de Askerlik Şubesinden; “Bunu biliyoruz. Geri hizmete vazife yapacaksın” denilerek, İstanbul’da yedek subay sınıfına sevk edildi. İstanbul’a gittiğinde kadronun olduğu bildirilerek geri dönmek zorunda kaldı. Staj dönemi uzadığından hakimlik savcılık görevine de tayini yapılmıyordu. İşte bu arada 1940 yılında Gaziantep eşarfından Tüccar Mehmet Ragıp GÖREN’in kızı Saliha Hanımla evlendi. Evliliğinin 29. Günü askerlik şubesinden çağırılarak İstanbul’a sevk edildi. Levazım bölümünde yedi ay öğrenci olarak kaldı. 1941 yılı Nisan ayında Kırklareli Ağır Makinalı Alayına gönderildi. Bu sırada Bulgaristan Almanya tarafından işgal edilmişti. Ağır Makinalı Alayı Çatalca gerisine alındı. Bir süre sonra da beş taburdan oluşan Trakya Hudut Alayı kuruldu. Bu alaya önce Levazım sonra hukuk işlerini yürütmek üzere tayin edildi. Alay önce Kırklareli’nin kazası Demirköy’de iken sonra il merkezine alındı. Burada 1942 yılının sonuna kadar görevde kaldı.

Askerlikten terhis olup, Gaziantep’e geldikten bir süre sonra ilk görev yeri olan İslahiye’ye Sorgu Hâkimi olarak atandı. Sonra Malatya ilinin pötürge ilçesine Hâkim yardımcısı, bir müddet sonra aynı ilin Akçadağ ilçesine yetkili hâkimBir ta, sonra da buranın Cumhuriyet Savcılığına atandı. 1945 yılının sonuna doğru Birecik Cumhuriyet savcılığına atanarak burada üç yıl görev yaptı.

Bit taraftan ailesinin Gaziantep’e gelmesi için yaptığı baskı, bir taraftan da Osman TUZCU ile halkevi matbaasının bir gazete çıkartmak için emirlerine verilmesi üzerine. Savcılık görevinden istifa ederek, 1948 yılında Gaziantep’e geldi. Bir yıl Osman TUZCU ile birlikte “GAZİYURT” gazetesini çıkardılar, sonra da ayrıldılar. Daha sonra bu gazetenin ismi “SABAH” oldu. 1949-1986 yılları arasında Sabah gazetesinde derleme, folklor, tarih, biyografi konularını kapsayan 1000’den fazla yazıları yayınlandı.

Saadet ERDİNÇ- (Cemil Cahit Güzelbey’in Biyografisi Kitap),

Yazılar