(Gaziantep ilinde mevcut eski eserlerin bir kısmının sergi yeri olacak otan modern Gaziantep Müzesi, İstasyon caddesinin batısında bulunan sahaya yapılacağı memnuniyetle öğrenilmiştir.)

Sayın dinleyenlerim:

Bundan önceki konuşmamda açıkladığım gibi bu gün sizlere Gaziantep’in tarihî yerlerini tanıtmağa çalışacağım. Ancak, dikkat buyurunuz tarihî turistik demiyorum. Sadece tarihî diyorum, Çünkü, benim turistik olarak kabul ettiğim bir esere başkası tarafından bu değer verilmeyebilir. Esere gerçek etiketini bilim adamları ve turizm uzmanları koyacaktır. Bu nedenle sadece varlığını bildiğim eserleri sayıp, bazıları hakkında kısa bilgi vereceğim.

Bölgemizdeki eski eserleri sayarken bunları temsil ettikleri devirlere, bulundukları yerlere ve cinslerine göre sıralamak mümkündür. Sonuncuyu daha kolay ve pratik bulduğum için cinslere göre daha ayırıp sıralayacağım.

Bölgemizde bitişik adında, kal’a kelimesi bulunan on üç yer tesbit etmiş bulunuyorum. Bugün bölgemizde bol miktarda raslanan höyüklerden bir kısmının eski çağların birer hisar kalıntıları olmaları mümkündür. Nitekim bu gün büyük diye anılan bazı yerlerin eski kayıtlarda kale deye anıldıklarını biliyoruz. Bölgemizdeki kalelerden Gaziantep ve Ravanda kalelerde Rumkale harapcada olsa bazı eski tesisleri halen muhafaza etmesi dolayısiyle en önemlileridir.

Fırat ve Merzimen Sularının birleştikleri yerde bir yarımada üzerine kurulan ve halk arasında Berber Kalesi de denilen Rumkale bölgemizdeki örneklerinin en büyüğü ve Önemlisidir. Bunlar önceki konuşmamda kısaca değindiğim gibi, bu kale Havariyundan Yuhennanın makamı, Satra denilen ve Fırat seviyesine kadar endikten sonra bir dehlizle nehre birleşen kuyusu, külle ve haydar hayadı gibi efsanevi hikâyelerle çevrili yerler ilgi çekicidir. Eğer Hıristiyanlık Tarihindeki bu önemi tanıtılabilirse turist çeken bir köşe olur.

Kilis’in kuzey batısında Ravanda, Ravandan, Ravandiz Kalesi kalın bir esrar perdesinin altında uyuklamaktadır. Haçlı Seferlerinde çevresinde büyük savaşlar cereyan eden kale hakkında şimdiye kadar esash bir araştırma ve inceleme yapıldığını duymadım. Dik bir tepenin üzerinde bulunan kaleye ait burçların hayli sağlam, yüzyıllarca insan ayağının basmadığı dehlizleri, hücreleri, zindanları olduğu söyleniyor. Söylentinin yerinde tahkik edilmesi ve durumun tesbiti faydalı olur.

Bölgemizdeki diğer kaleler Gaziantep’de: Mehdi Kalesi, Burcu Ressas, Oğuzelinde: Tılbaşar, Seylan Tilhalit, Nizipde Belkıs, Yavuzelinde Merziban, Arabanda Altıntaş, Islahiyede Kızlar Kalesidir.

Tılbaşar, Altındaş, Tilhalit, Ravanda, Merziban, Burcu Ressas Haçlı Seferlerinde birçok savaşlara sahne olmuşlardır.

Araban ve Merziban kaleleri Hazreti Ömer zamanında fethedildikten vakit Avasım denilen hudut muhafaza merkezleri haline getirilmişlerdir.

Bütün bu kalelerin orta çağdaki devamlı savaşlarda harap oldukları, barut ve topun harp tekniğinde yaptığı devrim üzerine eski önemlerini kaybetmiş, onarım ve muhafazalarına lüzum görülmemiş olduğu anlaşılıyor.

Bu kalelerin herşeye rağmen sağlam kalan burçları civar köylerdeki kimselertarafından taşlarına temah edilerek yıkılmıştır. Bu gün bir taş ve toprak yığını halindedirler. Fakat bu sakit yığınların altında ilgi çekici birçok eser ve abidelerin yattığına şüphe yoktur. Bunların üzerinde arkeolojik çalışmalar yapılıp ortaya çıkarılmaları zarurîdir. Ancak, daha önce bir toprak yığını halinde olup özel mülkiyet sınırları içine sokulan bu eserlerin hukuki durumunun değiştirilmesi, özel mülkiyet kaydmden kurtarılmaları lâzımdır. Yoksa malım diye hoyratça didiklenmelerine kimse ses çıkarmaz.

Gaziantep bölgesinde bir düzüne kale’nin bulunuşu bölgemizin eski eserler bakımından zengin olduğu hakkındaki iddiağımızın delillerinden biridir. Yarın bunların gerçek değerleri ortaya çıkarılıp göze hitabeden bir duruma getirildikleri vakit Gaziantep’de eski eser olarak ne var ki turiste gösterelim deyenler şaşıracaktır.

Gaziantep Bölgesindeki tarihi eserlerden eski mezarlar önemli bir yer tutar. Dülük Baba’nın batısındaki Ayezii Tepede, Dülük, Halilbaş, Kemmun ve Tılbaşarda bir çoklarına raslanan ve kaya içine oyul muş bulunan bu mezarlara sekiz on basım merdivenle inilir. Kapının iki yanında bir adamın serbestçe sığacağı oyuklar ve bunların içinde bir değirmen taşı büyüklüğün de taşlar bulunmaktadır. Bu taşla mezarın kapatıldığı anlaşılıyor. Mezarlardan içeri girince önümüze büyükçe bir oda genişliğinde bir salon çıkıyor. Giriş kapısının sağ ve solonda duvar içinde yine kayadan oyma hacat yerleri ve salonun sağ, sol ve karşıda olmak üzere üç tane sofa bulunmaktadır. Her sofanın içinde eski Gaziantep hanımlarının cehiz sandıklarını andıran 1-3 tane kayadan oyma sabit lahitler vardır. Bunların içinde öyleleri göze çarpıyorki, sanki işçinin külüngü dün çıkmış gibi yeniliğini muhafaza etmektedir. Bazılarının salon tavanlarında kabartma resim ve şekiller görülmektedir.

Bölgemizdeki bu çeşit mezarların içinde en ilgi çekici Fırat’a yakın Cobur köyü civarında bulunandır. Anlattıklarına göre buna labrenet demek daha doğrudur. Bir kapıdan girildikden sonra öne üç koridor ve üçer kapı ve oda çıkmaktadır. Her koridor ve oda tekrar üçer koridor ve odaya açılarak yelpaze gibi açılıp dağın altına alabildiğine uzayıp gitmektedir. İçeri girenlerin yollarını şaşırarak gayip olmamaları için bazı işaret koydukları ve örneğin bi rip yumağını sağarak dönüşde bununla çıkış yolunu bulmak gerektiği belirtiyor. Bu labirent’I bir kral ailesi mezarlığı olması mümkündür.

Sayın dinleycilerim: Eğer cobur hakkında bana söylenilenlerin ve benimde size naklettiğim durum gerçekten mevcut ise çok ilgi çekici olduğu meydandadır. Bununda diğer eserler gibi yerinde göülüp incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektir.

Sevgili dinleycilerim bundan sonraki konuşmlarımda Gaziantep’de mevcut diğer eski eserlerden bahsedeceğim, Hoşçakalınız.

Cemil Cahit GÜZELBEY