Gaziantep’te bir müzemiz vardır. Bu müzede etnoğrafik eserlerde bulunmaktadır. Fakat müzenin esas karakteri eski eserleri toplayan bir müessese oluşudur. Bu sebeple Gaziantep’te bir etnografya müzesi lâzımdır, diyoruz.

Bana lüzumu son olarak Şehreküsdeki bakır fabrikasına yaptığım ziyaret telkin etti. Son olarak diyorum, çünkü bende bu kanaat çoktan yerleşmiştir.

Fabrikadan çıkarken kapının önünde bir at arabası durdu, içinde köhne bakır kap doluydu. En üstte eski tip bir göğüm dikkatimi çekti. Kapıdan geri döndüm arabadan, tartılmak üzere fabrikanın baskülüne, buradan da ambarına taşınan bakır kalp eskilerini gözden geçirdim. Bunlardan bir kısmı pek eski, bir kısmı ise pek eski olmamakla beraber moda icabı yerini başkalarına bırakan şeylerdi. Bir kısmıda halâ evlerimizde kullandığımız nev’idendi. Fakat bunlar da zamanla yerlerini başkalarına terk edecekler, eski birer medeniyet eseri olarak geçmişimizden sesler fısıldayan bu maddi belgeler ortadan silinip gideceklerdir.

Durum kap kaçak için böyle olduğu gibi çeşitli ihtiyaçlarımıza karşılık veren eşyalar içinde böyledir.

Etnografyanın tarihle münasebeti ve ona olan yardımı bellidir.

Bir Gaziantep tarihi yazılmasının her gün biraz daha zaruret halini aldığı şu zamanda, etnografya müzesinin kurulması muhakkak gerektir. Geçen her gün geçmişimize ışık tutacak olan bir çok belgeler ortadan kaybolup gitmektedir. Müzenin kurulması bunu önleyecektir.

Bu istediğimiz gerçekleştiği gün görülecektir ki Türkiye de en zengin etnografya müzesine Gaziantep sahiptir. Bu hâl onun tarihinin ve san’at alanındaki çalışmalarının normal bir neticesidir.