Üstadım Şakir Sabri Yener bundan 33 yıl önce çıkardığı (Gaziantep Büyükleri) adlı kitabında “Bu kitap bitmiş fakat Gaziantep büyükleri bitmemiştir” demişti. Sayın araştırıcı bu
sözünü biyografilerini neşrettiği yeni yeni adlarla doğruladığı gibi, Sayın Hikmet Turha Dağlıoğlu (Gaziantep Meşahiri), Ömer Özbaş (Barak ve Elbeyli Türkmenleri) adlarındaki eserleriyle bize birçok Gaziantep büyüğünü tanıttılar. Bende aynı şeyi yapmaya çalışıyorum. Şer’î mahkeme sicilleri bize bir yandan kimi Antep meşhurlarını öğrettiği gibi hal tercümeleri noksan olan kimilerin eksikliğini öğretiyor. Ayrıca yerli defter ve cönklerin yardımıyla da aynı işi yapıyoruz. Bulguroğlu İbrahim bunlardan biridir.
Bundan 4 yıl önce elime 4 yapraktan ibaret bir defter geçti. Bu defter, eskilerin (Eser cedit) dedikleri iyi hamur standart boyutta iki kağıdın ikiye katlanmasıyla ve iplikle dikilmesiyle meydana gelmiştir. Birinci sayfasına da:
“Gazisancak ceridei feredesine. Mütekaddim destanın neşir ve ilânı himmat-ı aliye-i velime perverilerinden rica ve istirham olunur. 17 teşrinevvel 38
Nebğa’da Şeyh Mehmet
Zade Ahmet Vehbi.
Defterin iç sayfalarında iki şiir yer almaktadır. Birincisi 2-5 ci sayfaları kaplayan 4 mısralı 6 cı sayfaya taşan 84 mısralık bir destandır. Hecenin 6-5 vezniyle yazılmıştır. Bu parçanın altında 16 teşrinevvel 338 tarihinden sonra “Gaziantep’te Ehlicefa Mh. den Bulguroğlu’’ yazılı olup bunun altında mühür gibi güzel bir imza var. İmzayı ( İbrahim Lebep) diye okudum. Ayrıca destanın kıt’asında 3. cü mısrada bu adını (İbrahim Lebep) olarak açıklıyor.
2.ci şiir 6.cı sayfanın sol tarafına yazılmış bulunmaktadır.Bu parça aruzun Failatun-Failatun-Failün vezniyle yazılmıştır. Şair bundan yalnız lebip adını kullanmıştır. Lebibin şairin Mahlası olduğunu anlıyoruz. Nitekim nüfus kaydında Lebip adı yoktur.
Defterin 7 ve 8 sayfaları boştur.
Yukarıdaki açıklamadan ve aşağıya alacağımız parçaların metninden anlayacağımız üzere, İstiklal savaşının zaferle sonuçlanması ile şair Bulguroğlu İbrahim tarafından yazılan bu iki parça Nizip’în Nebğa köyünde Şeyh Mehmet Zade ve imzasını Ahmet Vehbi diye okuduğumuz kimse tarafından, yayınlansın diye Gazisancak Gazetesine gönderilmiştir. Bu parçaların adı geçen gazetede yayınlanıp yayınlanmadığını bilemiyoruz. Gazetenin 17 ekim gününü izleyen nüshalarının incelenmesi bunu belli eder.
Bulguroğlu İbrahim kimdir? bu sorunun karşılığını bulmak için epey emek ve zaman harcadım. Bazı kimselere başvurdum. Ehlisefa mahallelinden bulunmakla, bu mahallenin en yaşlı ve aydın adamı olan Sayın Bahtiyar Patpat her nedense hiçbirşey bilmediğini söyledi. Bundan sonra yine bu mahallelerden rahmetli Mustafa Keresteciye sordum. Şunu söyledi:
“Kavaf Abdi Ağanın oğludur. Önceleri kuşakcılıkla uğraşırdı. Askere gidip geldikten sonra Gümrük kolcusu oldu. Evi Ehli Cefa Mh. Zifirci çıkmazında idi. Bu ev sonradan Hasan Patpat’a geçti. Yeğeni Karagöz camii yanında bir dükkanda bakkallık ederdi. İbrahim içki kullanırdı, güzel konuşurdu, hoş sohbet bir adamdı, sesi de çok güzeldi”
Aynı soyadını taşıyan Mehmet oğlu Ali Bulguroğlu da şu bilgiyi verdi: ‘‘İbrahim Bulguroğlu Abdinin oğludur. Askerlikten sonra gümrük kolculuğu etti. Evi Ehli Cefa Mh. de Zi- firci çıkmazında idi. 10 yıl önce bir defa Karşıyakada görmüştüm. Çubukçu Mehmet adında bir amcası vardı geçenlerde öldü.”
Görülüyor ki şairin yukarıda iki kişiden alınan hal tercümesini tam açıklamıyor. Bundan sonra nüfus idaresine başvurdum. Memurlardan sayın Abdullah maksadımı öğrenince ilgili defteri açtı, ibrahimin kaydını buldu. Buna göre İbrahim Bulguroğlu 1264 de doğup 1334 yılında ölen orta boylu, ela gözlü, buğday benizli, yüzünde yanık bulunan Hafaf Abdülkadir’in oğludur. Annesinin adı Şakire'dir. İbrahim 1305 de Gaziantep’te doğmuş, 27.8 1957 de ölmüştür. 1927 doğumlu Münevver adında bir kız kardeşi vardır. Karısı 11.9.1949 da olan Şakire’dir. Sıdıka adında 1341 doğumlu bir kızı vardır. İzmir İkinci Osmanlı mahallesi 99 haneye nüfusunu naklettirmiştir. Babası ve İbrahim Ehli Cefa Mh. 83 hanede kayıtlıdırlar. Boyacı Mh. 46,116, Akyol Mh. 126 da Bulguroğlu soyadını taşıyan kimseler bulunmaktadır. Bulguroğlu ailesine şeri mahkeme sicillerine göre şimdiye kadar incelediğim 1180 tarihine kadar olan bölümede çok rastladım. Yine Nüfus kaydından öğrendiğimize göre İbrahim köşker çıraklığıda etmiştir.
Parça parça edindiğimiz yukarıki bilgiler şairimizin hal tercümesine ilişkin karanlıkları epey aydınlatmış bulunuyor ve bu bilgiler birbirini tamamlar, doğrular niteliktedir. Ancak bu hal tercümesinde daha eksikler bulunmaktadır. Kızının, Karagöz camii yanında vaktiyle bakkallık ettiği anlaşılır yeğeninin bu eksikleri bütünlemeleri mümkündür. Ayrıca gümrük idaresinde ki sicili bulunabilirse tahsili, memurluk hayatı ve süresi,ayrılışı,ayrılış nedeni ortaya çıkacaktır. Bu eksiklikleri tamamlamak için yine günler hatta yıllarca sabretmek gerektir. Fakat bunada sabrım elvermedi. Eldeki dokumanlar kaybolmadan bunu yayınlamayı öbür araştırmalarımda tuttuğum kurala uyarak uygun buldum. Yukarıda işaret eylediğim ikisi canlı biri yazılı üç kaynağı da bulmaya çalışıp elde edebileceğim bilgileri ikinci bir yazı ile sunmak kararındayım. Şimdi gelelim sözü geçen iki parçasına.
Dinleyin kardeşler benden rivayet
Naklediyim size hoş bir hikâyet
Yetişti İslama Nur’u hidayet
Kılıncı ile korkuttular cihanı
Üçyüz otuz senesinde kıyamet
Koptu garp taraftan andan nihayet
Eyledi İslama sonra sirayet,
Çektiler nihayet seyf-i sinanı
Bir taraftan çıktı Rus ile Yunan
Bir taraftan Fransızla İtalyan
Bir taraftan ingilizler biaman
Çevirdiler koca Arabistanı
Ehlisalip dört tarafı çevirdi
Akıbet islamı yere devirdi.
Allah bu nusreti onlara verdi
Titretti bu afet kevn’i mekânı
Ecnebiler oturdular dipediz
Suriyeyi zabteyledi Fransız
Anadolu Yunan Irak İngiliz
Mandasına kaldı oldu kurbanı
Bu vechile mülkü yaptılar taksim
İslamın mahvini ettiler tasmim
Gazeteler yazıp ettiler tamim
Kaldırmağa kur'an azimnişanı
Bunun üzerine alem i İslam
Uyandı yeryerin eyledi kıyam
Çektiler din için cihada ilam
Şadan için ruh’u fahr-i cihanı
Kâzım Karabekir Enverle Cemal
Talat Paşa İle Mustafa Kemal
İslamiyet için ettiler melal
Seyreyleyin şimdi sahipkıranı
Enver ile Cemal gitti kafkasa
Talat paşa girdi ebedi yasa
İbret olmak için alem-i nasa
Ankara’da koptu Nuh’un tufanı
Mustafa Kemal’e geldi bir gayret
Çekti al bayrağı dedi (Ey millet)
Cemolsun başıma Ehl’i hamiyet
Alalım düşmandan ana vatanı
Geldi Ankaradan güzel bir name
Neşrolundu bütün Irak’a Şam’a
Hanlı bilcümle ehl-i islame
Emretti cihadı ol keremkânı
Ol zaman islamlar hayyilayenam
Ettiler cihada yeryerin kıyam
İmdada yetişti seyyidilenam
Himaye eyledi ehli iymanı
Başta Adana’lı çekti alsancak
Saldı Fransız'a atını ancak
Terk-i silahı tarda kalınca
Teslim etti Fransız’a unanı
Andan sonra Maraş salisen Antep
Başladılar harbe ol âli cenap
Maraşlı muzaffer Antepli bitap
Kaldı defneyledi Kara yılanı
Çekti Anadolu gayreti-i namus
Askerimiz yoktur cümlesi meyus
Emretti Rumlara hem Venizelos
O alçak Yunan’ın başkumandanı
İzmirde başladı bir azîm kıtal
Ayak altı yattı muhterem hilal
Nasılki gelmesin insana melal
Nice masumların döküldü kanı
Anadolu etti bir nice feryat
Kimseler etmedi zerrece imdat
Yunan vahşetini kabilmi tadat
Gelmemiş cihana böylesi can!
Kemal paşa çekti azim bir ordu
Getirdi düşmanın önüne kurdu
Sakarya nehrine gelince durdu
Gönderdi düşmana Ali İhsanı
Yunanlılar Sakarya’ya erişti
Kemal ila büyük harbe girişti
Bu mesele mühim alış verişti
Hayretlere gark eyledi İnsanı
Kazım Karabekir yetişti hemen
Ordular Yunana vermedi aman
Yunan askerleri dedi elaman
Sel gibi akıttı al kızıl kanı
Uzun uzadıya yazmak ne hacet
Kaleminde yoktur hemde o takat
Düşman zaylatı çoktur beğayet
Saymak için yoktur, asla imkânı
Düşman geri döndü izi üstüne
İngiliz kapandı dizi üstüne
Yenizelos çöktü yüzü üstüne
Arşe çıktı o gün ah-ı efganı
Bilcümle ecnebi Azeribaycan
Mısır’la Suriye hem Arabistan
Acem İla Efgan Koca Hindistan
Dediler Kemal'e hakkın aslanı
Söyleyeyim hakiykatı aşikâr
Derlerdi bir geldi Haydar i kerrar
Ankara’dan zuhur etti betekrar
Mustafa Kemal’dir Şir i yezdani
Aralıktan geçti hayli bir zaman
Türkler tanzim etti mühim bir plan
Dediler Ali ihsan eyledi isyan
Harp için Kemal’e etti ilanı
İngilizler dedi vermeyin ruhsat
Daim ele geçmez bu fırsat
Birbirine düşman iken bu millet
Kaldırın aradan vermen amanı
Çepeyi keşfetti düşman serteser
Gördükü hiç yoktur İslamadan eser
Emretti İleri yürüdü asker
İtin ölümünün geldi zamanı
Nagah zuhuretti Aliihsan yandan
Nareler bastılar sıddile candan
Yüzmeğe başladı cesetler Kandan
Mahvettiler bütün Yunanistanı
Endirdi hasmına darbe’i zafer
Gıptalar eyledi evlad-ı beşer
Kaffe i nücumat şemsile kamer
Bilcümle islamın huru cinanı
Kırıldı düşmanın kanadı kolu
Aralıkta kaldı kesildi yolu
Mezbihaya döndü hep Anadolu
Kalmadı gitmeğe tabı tuvanı
İslamın bayramı işte o gündü
Muharebe değil o bir düğündü
Leit çare bu hale hayli düşündü
Zirüzeber oldu cümle planı
Dinle havadisi şimdi birader
Basirdı düşmanı hâke seraser
Mütebakisini aldı beraber
Esir ile doldu cümle mebani
Yunanlı başladı ricata birden
Terki silah ile kaçtı her yerden
Nakliyatı kaldı seyr i seferden
Kalmadı aradan nam nişanı
Hayni firarında hayli kasaba
Yaktı harap etti gelmez hisaba
Osmanlı askeri döndü kasaba
Al kana boyandı kılıç kalkanı
Düşmanı ettiler kamilen tetmir
Getirti bilcümle müminler tetbir
Kavuştu hilala Bursa’yla İzmir
Maber’i vatanın gonca civanı
Anadolu bahsi bitti burada
Paytaht meselesi kaldı arada
Gazi Kemal Paşa kıldı irade
Çıkmak İçin İstanbul’dan edani
Döndü İngilize dedi bak bana
Emirlerim vardır dikkat et ona
İtiraz eyleme düşün son sana
Sebebdir mahvine kaldır gümünı
Zağol paşa mısır’a gitmeli mutlak
lrak-ı tahliye eyla muhakkak
Ah eylerim avzü bireblifalak
Kılıçla istirdat eylerim anı
Sonra hükümündeki Ehli imanlar
Hukukça müsavi olmalı anlar
İtiraz eylersem hayli kurbanlar
Keserim bu yola koymuşum canı
Meselemiz buldu bu yerde hitam
Bahsi nâkâbildir cihat berdevam
istikbalimizi aldı vesselam
Tahtı emniyeti ol mord i bani
Canlar feda olsun ona sad hezar
Gelmemiş cihana böyle namıdar
(İbrahim Lebib) im ettim yadikâr
Eshab ı iymana işbu destanı
temmet 16 teşrini evvel 338
Gazlantep’in Ehlicefa Mahallesinden
Bulguroğlu