Sayın Dinleyenlerim,

Bu günki hikâyemizin kahramanı Gaziantep’in Geneyik köyünden bir halk ozanı bir köy mullası olan Ökkeş Adil Toprak’tır.

Gaziantep’te (Keçekepenek) altında ne gümüş düğmeler vardır.) Sözü meşhurdur. Ökkeş Adil Toprak bu sözün anlattığı ozanlardan biridir. Birgün iyi bir karşılaşma bu keçekepeneği araladı onu gördüm tanıdım.

Ökkeş Adil, biraz medrese öğreniminden sonra kendi kendini yetiştirip Arapça, Farsça öğrenmiş, icazet almış on ayrı eser yazmış bir halk şairidir. Köyün dar imkânları içinde eline geçen her kitabı okumuş, durmadan yazmağa çalışmıştır. Eserleri daha çok dinî mahiyettedir. Bunlarda İslâmiyete ait inanç ve ibadetleri, buyruk ve yasakları manzum olarak anlatmaktadır. Amma ona asıl kişiliğini veren eserleri şiirleridir. Nazım'da hece vezninin (6-5) ve (4-4) kalıplarını kullanmıştır. Kâfiyelerinde tipik bir halk şairi örneğini gösterir. Yerli kelime ve deyimleri de kullanmıştır. Şiirde Dîdârî, Efkan Dîdârî takma adlarını kullanmıştır.

MÜZİK

Şairin kendi anlattığına göre büyük atası ünlü Türk İslâm Hükümdarı Gazneli Mahmut’un baş veziri (Ayaz Dacik Dana) dır. Çevremizde kullanılan (Ayaz beyin odası) sözü adı geçen büyük atası için söylenmiş, o zamandan kalmış bir sözdür.

Ayaz Dacik Dana, Gazneli Mahmut’un özel yazması bulunduğu sırada bir gün sultanın huzurunda iken ayağını akrep sokar. Müthiş acıtır. Gözlerinden yaşlar boşalmaya başlar. Bir aralık bunun farkına varan hükümdar sebebini sorunca Ayaz Dana yerde yanından uzaklaşan akrebi gösterir, ayağını soktuğunu ancak huzurda bulunduğu için durumunu bozmadığını söyler. Özel yazmanın bu tutumu, esasen görevinden pek memnun bulunan sultan tarafından onun vezirliğe yükseltilmesi ile sonuçlanır.

MÜZİK

Ayaz Dana akıllı ve yerinde hareketleriyle hergün biraz daha göze girer, Başvezirliğe yükselir. Meydana gelen yeni bir olay ise onun değerini büsbütün artırır.

Birgün Hükümdar bütün vezirleri ile birlikte sefere giderken hazînenin yüklü bulunduğu bir katırın çamura çöktüğünü kurtarılmasının da güç, hatta imkânsız bir hale geldiği haber verilir. Sultan:

“Katırda yüklü hâzineyi size bırakıyorum, isteyen gitsin alsın” der bunun üzerine bütün vezirler ortalığı terk ederek katırın bulunduğu yere koşarlar Hükûmdar’ın yanında yalnız Ayaz Dana kalır.

Ayaz Dana’nın Başvezir olduğu günlerden beri diğer vezirler tarafından kıskanıldığını anlayan Gazneli Mahmut, gücünü vezirlere bir ders vermek için bu olayı tertip etmiştir. Hemen hepsini huzura çağırır derki:

— Hepinizde hâzineyi kapışmak için beni terk ettiniz, yalnız Ayaz Dana kaldı. Aranızdaki farkı görüyor musunuz?

MÜZİK

Dîdârînin Ayaz Dana’dan sonra Ayazoğulları diye anılan ataları yüzyıllarca önce belkide, Moğol istilasında yurtlarını terk ederek batıya göçer, bir gün Kilis çevresine gelirler. Küçük Mumburç Bucağına bağlı Emihaç köyüne konarlar burada yıllarca otururlar. Bir gün (Hacı Ömer Oğlu) adında bir derebeyi ortaya çıkar. Bunun zulümlerine dayanamazlar. İkinci yurtlarını da bırakır, Antep’in Geneyik köyüne taşınırlar, burada yerleşirler. İşte Şair Efkan Didari de bundan yüz sene önce burada doğar.

Didâri’nin çocukluk hayatı sıkıntılı ve dağdağlı geçer. Yedi yaşında annesini, 12 yaşında babasını daha sonra yanına sığındığı amcasını kaybeder. Yurdunda kimsesi kalmayan genç üstüste içine çöken acıları yenmek için başını alıp gurbete çıkar. Halep, Şam, Humus, Adana, Maraş, İstanbul ve Bursayı dolaşır. İstanbul’da hemşehrilerinden Arif Bilen ile Münif Paşanın eniştesi Hacı Mir Zade Abdullah Efendi ile görüşür, tanışır. Hatta Arif Bilen kendini polis memurluğuna sokmak isterse de, memleket hasreti Ökkeşi yurduna çeker. Zamanın müftüsü Bulaşık Zade Arif Efendiye başvurarak, icazet alır, köye çekilir. Ömrünü imamlık ve okuyup yazmakla geçirir. Didare şiiri bir amaç sayan rijinal görüşlü, kişiliği kendine özgü bir kimsedir. Hece vezni ile üç mevlit ile eski halk hikayeleri tertip ve uslubunde yazmıştır. Bu seyehatname, kendi hayat hikayesidir.

Didari 1944 yılında Geneyik köyünde ölmüş, orada gömülmüştür. Sözlerimi şiirin bir parçası ile bitiriyorum:

MÜZİK

Nazlı yüzün dönder beri, bu yola koymuşum seri,

Aşkımın yoktur kararı, ettiğin naz yeter Nazlı.

Hamdolsun geldim sılama, düzüldüm halk-ı âleme,

Kaşların benzer kaleme, kipriklerin katar Nazlı

Yavrudur onbeş yaşında, nazarım kaldı kaşında

Ölürsem mezar taşında, sefil baykuş öter Nazlı

Ayrıldım gonca gülümden, kimseler bilmez halimden,

Yardan ayrılmak ölümden, beter Nazlı, beter Nazlı.

Nazlı demişler adına, can dayanmaz feryadına

Didâri yan aşk oduna, yel estikçe tütün Nazlı.

Cemil Cahit GÜZELBEY

KÜLTÜR MERKEZİ AÇILIYOR

Gaziantep Kültür Derneği, Gaziantep Milliyetçi Öğretmenler Birliği ile Komünizmle Mücadele Derneği Gaziantep Şubesinin iş birliği ile kiraladıkları Gaziantep Atatürk Bulvar No. 44’deki Kültür Merkezi Mayıs 1966 ayı içinde açılacaktır.