Savaş meydanlarının meçhul kahramanlar gibi şiir ve edebiyat alemininde köşede kalmış simaları vardır. Bu unutulmuş değerleri ancak milliyet bayrağının altında şuurlu bir varlık halinde toplandıktan sonra aramağa ve onlara layık oldukları mevkii vermeğe başladık, ikinci ve üçüncü derecedekiler değilde Yunus Emre ve Karacaoğlan gibi öztürkçenin ve halk edebiyatının en iyi eserlerini verenler bile asırlarca edebiyat muhitinde silik bir ad halinde yaşadılar.

Bilhassa folklor araştırma ve derlemeleri edebiyat dünyamızın meçhul kahramanlarının üzerindeki nisyan örtülerini taker teker kaldırdı. Onları milli ve mahalli edebiyat tarihlerindeki yerini verdi.

Gaziantep’te bu hususta en büyük hizmeti hocam Şakir Sabri Yener yapmıştır. Yayınlandığı zaman bir çoğu yersiz olmak üzere hayli, tenkide uğrayan Gaziantep büyükleri bugün halâ benzerini çıkaramadığımız çok kıymetli bir eserdir.

Gaziantep büyüklerinden sonra Başpınar mecmuası da meçhul değerleri meydana çıkarmak yolunda hayli işler başarmıştır. Bunlardan birisi (Efgani Didari) mahlası ile şiirler yazan (Ökkâş Adil Toprak)ın keşfidir.

Gazneli Mahmudun vezirlerinden (Ayaz Bey)’in ahfadından olduğunu söyleyen Didari 944 yılında 77 yaşında öldüğü vakit 3 ciltlik seyenatnamesinden başka sekiz eseri vardı.

Seyehatnamesi Şakir Sabri Yener tarafından Başpınarda hülâsa edilmiş ve seçme şiirleri yayınlanmıştı.

Ökkâş Adil’in 320 yılında bekçi iken yazdığı üzüm destanını folklor bakımından önemli bulduğumdan aynen alıyorum: (Tilküzümü) tezce gelir ulaşır,[1]Boşboğazlar sağın solun dolaşır,

Bekçi gelir ipsizlere bulaşır,

Elinde değnek var daşı bulunmaz.

(Karalık) lar kömür gibi karadır [2]

Kadir mevlam ne nimetler yaradır,

Sergiden kalkınca peşin paradır,

Kurusu çok yaşı bulunmaz.

(Dökülgen) ler elin degse dökülür,

Ekin gibi yer yüzüne ekilir

Mahralarla masereye çekilir,

Gayet çoktur ucu başı bulunmaz.

(Hönüsüler) pek verilir damana[3]

Erken yirsen kuvvet verir imana,[4]

Hevenk asıp uğratmazsan dumana,

Onun gibi eyi gişi bulunmaz.

Üzümlerde meşhur olur (azezi)

Şirinlikte cümlenin serfirazı

Hepisinden eyi olur pekmezi,

Kilosu altıya beşe bulunmaz.

(Horuz yüreği) ni pek de buyurma,

(Köfü kara) nın kökünü sök kayırma,

(Ekşi kara) dan karnını doyurma

(Yörük kara), Şehbaz peşi bulunmaz.

(Kabarcık) lar elmas gibi parlar

Harç evine atsan şerbet şanlar[5]

Bunu pekçe sever koca karılar,

Bastığa sucuğa eşi bulunmaz.

(Nebidede) pekçe düzer arayı,

Satıp satıp yıga idim parayı,

Onu satan çok kazanır parayı,

Keseleri dolu boşu bulunmaz.

(Sarı Besni) altun gibi sararır,

Anı yiyenlerin benzi morarır,

Nere varsa her mecliste ver alır,

Emsal akran hem yoldaşı bulunmaz.

(Tusbaakarası) nı dikin tahıma,

Gelen geçen koparırsa bokuma,

(Ovezi) ler çıkışıklı hakıma,

Kılınçtan çekilmiş başı bulunmaz.

Didari bey derki dutaydım denge,

(Künefi) yigöndereyim frenge[6]

Mahralarla asa idim hevenge

Şu bizim ellerin eşi bulunmaz.


[1] Tilki üzümü

[2] Kara üzüm

[3] Damana kabala, götürü demektir.

[4] Erkenden maksat aç karnına demek istiyor.

[5] Harç evi üzüm ezilen yerdir.

[6] Künefi dayanıklı olur.