İstanbul’da olsun Ankara’da olsun, adım başına tabelalarda Gaziantep yazılı tatlıcılara, kebapçılara rastlanıyor. Bunların içinde Gaziantep sözü yazılı olmakla birlikte, bir Gaziantepli tarafından işletilen gerçekten çok iyi olan yerler bulunduğu gibi, bakımsızlığı, yemeklerinin kötülüğü yüzünden adamı kızdıranlar vardır. O kadar ki Gaziantep sözcüğü yazılı bulunan tabelayı indiresin geliyor. Ankara Hergele meydanı yakınında, bundan önceki iki dil kurultayında rahmetli Ali Budak’la birlikte uğradığımız bir hemşeri lokantası vardı. Bu kezde Hulusi Yetkin’le birlikte uğradık. Uğramaz olaydık. Her bakımdan bozuktu. Ortada iki tane çocuk olaşıyordu. Lokanta sahibi ortalarda yoktu. Bir şeyler yedik. Üzülerek ayrıldık.

Yarım yüz yıla yakın bir süredir, nice Gaziantep’liler bilirim ki yurdun çeşitli yerlerinde lokantacılar tatlıcılar ve kebabcı dükkânlar açmış, başarı yoluna girmiş ve para kazanıyorlardır. Ancak içlerinden kimleri bunu sindirememiş, rakı içilince nasıl şişede durduğu gibi durmazsa, parada ceplerine girince adamlar yolunu şaşırmış, içkiyi, hovardalığı o kadar ileri götürmüşler ki sermayeyi de yiyip geldiği yere dönmüşlerdir. Hergele meydanındaki lokantanın sahibide, bana bu intibanı verdi. Gaziantep baklavası yazılı bir dükkâna girdim. İlk dilimde eyvah dedim. Taşradaki ehliyetsiz baklavacılar, ünlü Gaziantep baklavasının adına leke getiriyorlar.