Sayın okurlarım,

Ahmet Asım Efendi Türkistan’da Şeyh Evliya adiyle ünlü ulu bir kişinin soyundan gelmedir. Sonradan Osman Dede adiyle anılan büyük atası Şeyh Osman Semerkandi, yurdundan göçerek Pazarcık’a yerleşir, bir süre sonrada çocukları Çarpın, Karadede, Güveççe köyleriyle Anteb’e göçerler.

Ahmet Asım Efendi Antebe göçen koldandır. Babası devrinin alimlerinden olııp Antep Şer’iye Mahkemesi Baş Kâtipliği ve bir aralık ayni mahkemenin naip yani hakim muavinliğini yapan Cenani Mehmet Efendi, dedesi Şair Osman Husuli, altıncı karında atası şair Hattat ve Nazmül’leal manzum bir sözlük yazan Şeyh Ahmettir. Şeyh Ahmet ermiş bir kişi olarak yakın zamana kadar türbesi ziyaret edilen ulu bir kişi idi.

Ahmet Asım Efendi’nin oğlu, şair Hamit Efendi’nin oğlu Nevres Bey’in çocuksuz ölümünden sonra nesli yok olmuştur.

Bu gün şehrimizde Cenani soyadiyle anılan aile, Cenani Mehmet Efendi’nin öbür oğlu Nakıbül Eşref ve müderris Mehmet Emin Efendi’nin neslinden gelmektedir. Haci Emin Efendi’nin oğlu İshak Paşa Kıbrıs Mutasarrıflığı, İshak Paşa’nın oğullarından Kadri Paşa Başbakan, öbür oğlu Rumeli beylerbeyi payeli Rasim Paşa Malatya Mutasarrıflığı bunun oğlu Mehmet Ali Cenani de Ticaret Bakanlığı gibi Yüksek Devlet hizmetlerinde bulunan seçkin kimselerdir.

Ahmet Asım Efendi 1755 yılında Gaziantep Eyyuboğlu Mahallesinde doğdu. O zaman Anteb’in ünlü bilginlerinden olan Hafız Ömer Zade ve Haci Hüseyin Zade diye anılan kimselerle Hoca Abdullah Necip Efendi, Kilisli Mustafa Ruhi Efendi, Şafii Zade Hacı Ahmet ve Hacı Mehmet kardeşlerden çok esaslı şark kültürü aldı. Arapça ve Farscayı ana dili gibi öğrendi. Bir aralık Antep Şer’i Mahkemesinde Kâtiplik etti. Bu arada seçkin ilim adamlariyle, şairlerle dostluk kurarak bilgi ve görgüsünü artırdı. Ve bunun sonucu olarak o zaman Antep Sancak Beyi olan Battal Bey oğullarından Nuri Mehmet Paşa’nın divan kâtibi oldu.

Nuri Mehmet Paşa’nın, mutemet adamı Ahmet ağanın Rus Seferi için Sadrazama yolladığı eşya ve paralar alarak kaçması, birlikte savaşa götürdüğü kimselerin dağılmaları neticesi Babıalinin güvenini kaybetmesi üzerine bir taraftan Antep Yeniçeri başlarının öbür yandan Halep Valisi Köse Mustafa Paşa Maraş ve Kilis Mutasarrıfları Ömer ve Mahmut Paşaların çevirdikleri entrikalarla idam edilmesi Ahmet Asım efendi için de uzunca ve acılarla dolu bir devir açmıştır.

Asım, Mehmet Paşa’nın yakalanması için Antep Kalesinin muhasara edilmesi sırasında ölüm tehlikeleri geçirmiş, kalenin düşmesinden sonra bir fırsatım bularak kaçmış, bir kaç gün Antepte saklandıktan sonra ilkin Kilis’e arkasından Malatya’ya gitmiştir. Bu olaylar esnasında atalarından kalma zengin kitaplığını, bütün maddi varlığını kaybetmiş, bir hayli de borçlanmıştı. Nihayet:

Kalmadan hak-i mezellette hemen ey Asım:

Azım-ı suy’i semasay’i Sıtanbıl olalım,

diyerek İstanbul’a gitmiştir. Ancak burada değerini tanıtıncaya kadar sıkıntılı günler geçirmiştir.

Asım’ın, bir hayli şiir’inden başka iki ciltlik bir tarihi olmak üzere sekiz tane eseri vardır. Bunların içinde en önemlisi ona engin şöhretini kazandıran adının ünlü Türk büyükleri arasına girmesini sağlayan Burhan-ı Katî ve Kamus Tercümesi adlı iki büyük sözlüğüdür.

Bu sözlüklerden birincisi Farsça dan Türkçeye, ikincisi Arapça’dan Türkçeye olup her ikisi de tercüme eseridir. Bundan ötürüdür ki, Asım Mütercim adiyle önlenmiştir. Ahmet Asım Efendi bu iki lügati tercüme etmek ve hazırlamak için ömrünün tam on senesini harcamıştır.

O zamanlar Arapça ve Farsça okullarda okutulan, kelimeleri resmi konuşma ve yazı dillerinde bol miktarda kullanılan iki dil olduğu halde ortada sözlük ihtiyacını karşılayacak iyi bir eser yoktu. Lügat sıkıntısı çekiliyordu. İşte bundan ötürü gerek Burhan-ı Katî’nin, gerekse Kamusu Okyanıs’ın Türkçe’ye tercümeleri Osmanlı ilim aleminde büyük bir hadise oldu. Bütün gözler bu mutavazi taşra mullasının üzerine çevrildi. Padişah Üçüncü Selim ve İkinci Mahmut tarafından büyük iltifat ve ihsanlar gördü. O kadar ki, çıkan bir yangından evi kül olduğu zaman bunu haber alan Üçüncü Selim ona hemen bir ev hediye etti.

Ahmet Asım Efendi; ilmi çevreler de bıraktığı müsbet etkilerle yalnız takdir ve iltifatları değil kıskançlıkları da üzerine çekti. O zamanlar Arapça ve Farsça bilim otoriteleri sayılan kimseler. Asım Efendi’nin ortaya koyduğu eserlerle kurdukları tekel duvarlarının yıkılmağa yüztuttuğunu görerek ona düşman kesildiler. Kıskançlık günü ilmini temsil eden Şeyh İslâm’ın Asım’a oyun oynayacak kadar kabermıştır.

Mütercim Asım’ın geniş şöhretini sağlayan asıl sebep, gereği ziyadesiyle duyulan iki büyük lügati tercüme edip ortaya koyması kadar, bu tercüme sırasında eseri yeniden telif edercesine bir çok kıymetli ilaveler yapmış olmasıdır, bu eserleri öbür sözlüklerden ayıran bir özellik de varki, ona dil devriminde saygılı bir köşe ayırmıştır. Şöyleki, Ahmet Asım Efendi lügatlerindeki Farsça ve Arapça kelimelere Türkçe karşılık verirken yalnız İstanbulda kullanılan Türkçe söz ve sözlüklerle yetinmemiş, Anadolu’nun ve diğer Türk ülkelerinin dil hazinelerini de ortaya dökmüş üst üste yapılan göçlerle doğudaki Türk Memleketlerinin milli varlıklarını Kuzeydoğu Anadolu’ya aktaran Türkmen Barak ve Elbeylilerin toplandığı bölgeden ve bunun temsilcileri durumunda olan Gaziantep’ten de birçok kelimeler almıştır. Bundan ötürü dil devrimi başladığı zaman Asım Efendi’nin lügatları büyük ve değerli bir kaynak vazifesi görmüştür.

Mütercim Asım’ın doğum yılı belli isede; günü malûm değildir. Bundan ötürü onun doğum gününü dil bayramı olan 26 Eylül olarak kabul ediyor, bu vesile ile kendini saygı ve rahmetle anıyorum.

Hoşça kalın sayın okurlarım.