(Geçen sayıdan devam)

‘’… Cami ve hamamın inşa mahallerini tesbit edip bir taraftan taş nakil ettirirken diğer tarafdan da yonucuları iş başı etmiş. Fakat ilk gün yonuculardan birisinin: Şeyhim buraya çok masraf olur. Bu parayı nereden bulacaksın sen fakir bir dervişsin. Sualine karşı: Şeyh hemen adamın yontmakta olduğu taşa (püf) demiş. Taş altun olmuş.

Bu hadiseyi duyan ve görenler artık ses çıkaramaz olmuşlar.

Şeyh her akşam üzerine oturduğu postun altına elini sokup bütün amelelerin yevmiyesini buradan verir ve binaya ait diğer bütün masrafları buradan yaparmış. Şeyhin bulunmadığı bir zamanda amelenin birisi altındaki parayı aşırmak üzere postu kaldırınca kâkelenmiş (8) siyah ve kalın bir yılanın kocaman başile karşılaşmış. Ve derhal postu bırakıp kaçmış (9). Az sonra gelen şeyh hadiseden haberi olmadığı halde ameleye hitaben (oğlum her deliğe elini sokma kiminden yılan kiminden çiyan çıkar) demiş. Şeyhin bu sözü darbı mesel olmuş.

Cami yapılıp bittikden sonra bir gün ustabaşı: Şeyhim, Mekke yolunda siyah bir amut var. Olsaydı da buraya dikseydik. Ne kadar eyi olurdu. Temennisini izhar etmiş. Şeyh bir gecede bu amudu yerinden alarak buraya getirmiş (10).

Şeyh Fethullah camii yaptırırken ileride camiin yıkılması halinde satılarak bedelile tekrar inşası için duvara, üzerine katran sürülmüş iki kıymetli taş yerleştirmiştir. (11)

Şeyh Fethullahın ölümü:

Fetullah hoca Şeyhin ölümünü şöyle anlatıyor:

Şeyhin böyle bir cami ve hamam yaptırdığını Antepten geçerken gören birisi İstanbula giderek Antepte adamın birisi kerametle cami yaptırıyor deye ihbar etmiş. Bunun üzerine mahallî hükümet marifetile Şeyhi İstanbula celbetmişler. Ve Şeyh olup olmadığını tecrübe için diri bir adamı tabuta koyarak şu cenazenin namazını kıldır demişler.

Şeyh namaza dururken dönüp cemaata hitaben ölü niyetine mi yoksa diri niyetine mi kıldırayım, süali üzerine hadiseyi tertip edenler cenazenin namazı tabiî ölü niyetine kılınır cevabını vermişler. Namazdan sonra tabutu açıp bir de

bakmışlar ki; Adam rahmeti Rahmana kavuşmuş. Bunun üzerine Şeyhe hürmet göstermişler ve kendine bir oda tahsis ederek her gün muntazaman bakmışlar. Şeyh İstanbulda epeyce kalmış. Nihayet birgün artık öleceği kendine ayan olmuş. Etrafına şöylece tenbih etmiş:

(Ben ölürsem cesedimi eşeğimin üzerine yükleyin ve bırakın o beni memleketime götürür.) Ertesi günü gelenler Şeyhi ölü bulmuşlar (12) Vasiyeti veçhile eşeğine sarıp bırakmışlar. Eşek bir gecede İstanbuldan gelmiş. Cenaze, de Şeyh ocağına defnedilmiş. [13] ...)

Fethullah hocaya nazaran: Şeyh Fethullah birinci halife Ebubekir neslindendir. Ve bu itibarla tabanının altı oyuktur. [14) Şeyh Fethullah kendi büyük ceddi olduğundan dedesine kadar bu oyuk devam etmiş sonradan fakat dışardan kız alıp verme neticesi olarak kaybolmuş.

Şeyh Fethullahın kerametleri cümlesinden olarak halk arasında münteşir bulunan ve büyük bir huşu ile dinlenilen bir çok vakalar anlatılır. Bunlardan toplayabildiklerim şunlardır:

Şeyh Fethullah hamamı yaptırdıktan sonra bir mumla yedi sene suyunu ısıtmış. Hamamın önünde ve damında odun ve zibil görülmemesi (15) birinin nazarı dikkatini celbetmiş. Fakat külhan kapısını açık göremediği için bir türlü hakikati anlayamazmış. Nihayet bir gün külkanın içine girmeğe muvaffak olmuş. Bakmış ki kazan bir tek mumla ısınıyor. Vay... Koca hamamı bir mum mu kızdırıyormuş. Der demez derhal mum sönmüş ve ondan sonra zibil ve odunla ısınmaya başlamış.

Hamam için her sene bir kurban kesilir. Eğer vakit geçirilir veya hiç kesilmezse hamamın her tarafında siyah bir böcek hasıl olur. Ve bunlar o kadar çoğalır ki müşterileri adeta taciz ederler. Ve kurban kesilince derhal kaybolurmuş.

Diğer camilerden kilim ve saire aşıranlar Şeyh camiine yaklaşa- mazlarmış. Bir zamanlar hamamın kazanı değiştirilmek istenmiş. Yeni kazan getirilmiş fakat akşam geç vakit yerine konulamayan kocaman kazanı kimsenin alamıyacağı inaniyle kapı önünde bırakılmış. Hırsızlardan birisi gecenin tenha bir saatin de bekçisiz duran kazanı aşırmak üzere altına girip tam götüreceği sırada aniden Şeyh Fethullah zâhir olup kazanı üzerine kapamış ve üzerine oturmuş sabaha kadar soğuk gecede kazanın altından bir türlü çıkamamış...

Şeyh camii müezzinlerinden birinin evine hırsız gelmiş bir şeyler toplayıp gideceği sırada evden duyulmuş. Adam uğrum boşuna çıkmasın deye önünde bulunan bir havanı almak istemiş ise de eli havana yapışmış kendini kutarmak için bıçakla parmaklarını kesip kaçmış. Sabahlayın evden kalkanlar havan üzerinde yapışık duran kesik

parmakları görmüşler.

(Gelecek sayıda bitiyor)

________________________________________

8— Kâke: simit. Bu kelime (Keveke) den geliyor zannındayım. (Keveke) (gevrek) manası ifade etmekde olduğuna göre, kâke kelimesinin aslı gevremek masdarı olmak lâzım gelir. Hakikaten kâkelerin bîr çoğu gevrektir.

Kâkelenmek kelimesinin ifade ettiği mana aslından temamen farklıdır. Bununla iç içe kıvrılarak dairevi bir şekil almak kasd edilir. Yılanın kâkelenmesi. İpin kâkelenmesi gibi. Kâkelerin bir çokları dairevi şekildedir.

9__ Bu efsane bir çok şeyhlere atf edilmektedir: Ezcümle kalenin garp tarafında iki şerefeli - şerefelerden birisi harpte yıkıldı - camii yaptıran Şirvani- ki bu camiin bir adı da Şirvani camiidir. ve Kilisli Baytazade Abdullah efendiye....

10__ Bu amut esas camide değil bunun bitişiğinde ve şarkındaki tekke kısmındadır. Tahminen 2,5 metre irtifaındadır.

11— Mamey usta camii gezdirirken bu taşları bana gösterdi. Mihrabın her iki tarafında yerden 2,5 metre yüksekliğinde tahminen 30X50 ebadında ziyayı pek az geçirir üzeri dalgalı ve oradakilere hiç benzemeyen acaip bir taşdır. Ziya pencere istikametinden gelince bir mika gibi arkasındaki cismin mevcudiyetini gösteriyor.

12__ Bazıları şeyhin Istanbulda değil antep köylerinden birinde ölüp orada bu şekilde eşeğinin üstüne bağlanıp bırakıldığını söyleyorlar.

13 - (Şeyh ocağı) camiin arkasındaki küçük mezarlıktır. Burada şeyh Fethullahın türbesi diye gösterilen mezarı gördüm. Üzerinde hiç bir tarih ve yazı yoktur. Buraya Şeyh ocağı yerine şehitler ocağı, bacak ve kol deposu deseler daha isabetli bir tesmiye olur. Çünkü buradaki her mezar içinde memleket için can vermiş yüzlerce şehit defn edildiği gibi yine ayni mukaddes gaye uğrunda kesilmiş kollar bacaklar gömülmüştür.

14— Malumdurki: Peygamberle Ebubekir Mekkeden Medineye hicret ederken müşriklerin takibinden kultulmak için sığındıkları mağarada duvardan gelen bir Yılanın Peygambere dokunmaması için Ebubekir ayağını dayamasile yılan tarafından Ökçesinin oyulduğu İslam efsaneleri meyanındadır. Bu hadiseye eski kitaplar sahifeler tahsis etmişlerdir....

15— Zibil süpürüntü demektir. Burada at, Öküz ve emsali hayvanların gübresi kasd edilmektedir. Bu zibiller evlerden, hanlardan -tar- denilen ağzı tahta kasnaklı (Kalbur ve elek gibi şeylerin kenarına benzeyen teker, ve çocukların oynadıkları çenber şeklinde) kıl çuvallarla taşınarak hamamın damında veya Önünde meydanda kurutulur yakılır.

16 — İkinci sayıda 5 numaralı haşiye izahat verilir.