Gaziantep folkloru üzerinde inceleme yapanlar görmüşlerdir ki bu sınır bölgesindeki Halk Musikisi hayrete değer bir renklilik ve zenginlik göstermektedir. Gaziantebin diğer folklore dallarında olduğu gibi, musiki alanındaki bu önemli durumu da onun tarih ve coğrafyasının vergisidir.

Gaziantep Halk Musikisi, şehir ve köyde ayrı ayrı karekter gösterir. Birincide san’at, İkincide Halk lirizmi hakimdir.

Şehir musikisinde Öyle ezgiler varki, dinlenince insanda bir san’at musikisi üstadının kafasından çıkmış duygusunu uyandırır. Bunlar san’at musikisindeki bütün özellikleri ve incelikleri taşırlar. Örnek olarak birincisi uzzal (hicaza yakın bir makam), İkincisi uşşak makamına uyan iki türkünün sözlerini alıyorum.

1-Evlerinde bir ipekden halı var

Şekerlenmiş dudağında balı var

Ben de bildim bir münasip yarı var,

Ayip derler kendi düşün ağlamaz.

Ak üstüne karaları bağlamaz.

Sepet aldım bağa girdim üzüme,

Ay karanlık yar görünmez gözüme,

Uyma dedim uydu eller sözüne,

Ayıp derler...

2- Bahçelerde saz olur

Saz biter de yaz olur

Aman aman şekerim aman.

Ben sana gülüm demem

Gülün ömrü az olur

Aman aman şekerim aman.

Oğlan da kollarını sallama

Nafile de benim için ağlama

Aman aman şekerim aman.

Halk musikisinin esas karekteri san’at musikisindeki makam ve kaidelere bağlı kalmamasıdır. İşte bir şehir ezgisi ki, terennüme başlanınca bir sanat musikisi eseri karşısında olduğumuz hissini verir. Halbuki halk muziğinin tam özelliklerini verir. Bu türkü Gaziantep ezgilerinin en dikkate değer olanıdır.

Kavak kavakdan uzundur

Tiyekde biten üzümdür,

Yar benim iki gözümdür

Lâle, sümbül, kâkül yare,

Can kurban ol şivekâre.

Kavak kavağa yaslanır,

Dibinde kumru beslenir,

Öptükçe dudak seslenir,

Lâle sümbül...

Şehirdeki bu cins türküler yanında Halk Musikisindeki lirizimi aksettiren parçalar da vardır. Gaziantep arı gibi çalışır, insan gibi eylenir. İşte eylence ve içki meclislerinin şakrak bir ezgisi,

Lâmba şişesiz yanmazını,

Bana da yar bulunmazmı,

Ben bu dertten ölürsem,

Bana da ağlayan olmazmı?

Alamadım kaşları karayı,

Süremedim zevki sefayı.

Ellerile çibik çalarak türküye katılanlar artık coşmuşlardır. İçlerinden birisi akıllarına halay sekmeği düşürüyor. Gaziantep halaylarının bir kısmı türkülüdür. Şirinnar, Lorkey, Araboğlu, Havarişko, Hış Hışı Hançer türkülü halaylardır. Hış Hışı Hançeri ezgileyen, Her halde çapkın biri olacak:

Hışhışı Hançer boynuma ley ley

Küpeli kızlar koynuma,

Ben halayın başıyım ley ley

İncili küpe kaşıyım,

Damdan düşdük gürpedek ley ley

Bir kız gördüm tarpadak,

Anası kahpe evdeymiş ley ley

Yüzüme vurdu şarpadak

Bu şarkı Gaziantep şivesinin bariz bir örneğini taşır.

Masallarda konu olan Helvacı Güzelinin bir benzeri de Antepde yaşamış, kafes arkasındaki kızcağızı cayır cayır yakmış, başını saran aşk dumanları arasında sevgilisini annesinden bile kıskanıyor.

Süyükde ot bitmezmi

Süpürseler gitmezmi,

Yarın öpdüğü yerden

Gül rahan bitmezmi,

Helvacı helva, kendir tohumlu helva

Şeker lokumlu helva.

Karşıda üç minare

El ettim nazlı yare,

Annem kurban ben kurban

Setre pantonlu yare.

Helvacı helva...

Gaziantep Şehir Halk Musikisinin pek karekteristik bir örneği de fes başıma, kadın erkek karşılıklı söylenir:

Fes başıma, fes başıma

Püskülü ben olayım,

Başım ağrıyor, başım ağrıyor

Başına kurban olayım,

Yarın pazara varayım

Başına bir fes alayım.

Diye başlar gözünü, burnunu, kulağını ve kaşını saydıktan sonra:

Fes başıma, sürme gözüme,

Küpe kulağıma, hıdat kaşıma,

Kaşına kurban olayım

Yarın pazara varayım,

Diye devam ettikden sonra 'fes başıma, fes başıma diye türkü biter.

Şehir Halk Musikisinin san’at müziğinin en çok tesiri olduğu halde, Köy Halk Musikisi bu etkiden uzak kalmıştır. Üç örnekde, Köy Halk Musikisi için vereyim.

Yetişkin bir köylü kızını henüz sevmeden ve sevilmeden habersiz olan küçük yaştaki amcası oğluna verirler. Kızcağız, amcası oğluna karılık değil dadılık etmeğe başlar. Başlar amma, içindeki acıları tutamaz. Şu türkile açığa vurur.

Kadifeli yastık, kadifeli yorgan yumuşak,

Emmim oğlu koynuma girdi uşak,

Öpmesi yok, sevmesi yok, konuşak.

Ana beni bir çocuğa verdiler, verdiler de günahıma girdiler.

Sabah olur uşak gider oyuna,

Derik saçın örmezler,

Seni de bana vermezler.

Deriko kaşlar kara

Deriko gözler elâ.

Derik saçın iki kat

Bir katını bana sat,

Deriko kaşlar kara

Deriko gözler elâ.

Zavallı, sevgilisinin bir tutam saçile avunmaya bile razı.

Kerkük Türklerinin Emmosu varsa, bizim köylülerimizin de Meyremosu var:

Değirmen üstü şak şak,

Küsüliysen barışak,

Aramızda dağlar var,

Mektubunan konuşak.

Köy Halk Musikisinin asıl karekteristik tarafı Halk lirizminin açık olarak görüldüğü uzun havalardır. Özellikle Barak Mıntıkasındaki ezgilerin pentatonic sisteme dayanması ve bu sistemin Orta Asyadan neş’et etmesi sebebile buradaki ezgilerin göçlerle, Eski ülkelerden intikal ettiği ortadadır. Esasen bu bölge sakinlerinin Asyadan gelme Türkler olduğu bellidir. Barak havaları içinde uzun havalar büyük bir yer tutmaktadır. Karacaoğlan, Kılıncoğlu Hurşit Bey, Mayii, Köroğlu, Garip, Gencosman ve genel olarak iskân türküleri bunların en bellileridir.

Uzun havalar köylerde daha çok rağbette olmakla beraber, şehirde de yok değildir. Bir Ceren, bir Antebin etrafı ezgisi var ki, söz ve saz bakımından uzun havaların en güzellerindendir.

Sayısı yüzün çok üstünde olan Gaziantep Halk Türkülerinin sözleri ve notaları toplanıp basılması foklor kütüphanemiz için büyük bir kazanç olduğu kadar, Halk Türkülerini zaman zaman değiştirip kendi besteleri imişcesine san’at cambazlığına çıkanlara fırsat bırakmaması bakımındanda gereklidir.

Not: Bu yazının hazırlanmasında, değerli arkadaşım Tekel Baş Müdürü bestekâr Ali Çelikbaş’ın çok büyük yardımları olmuştur.

Cemil Cahit GÜZELBEY