Hasırcıoğlu soyadı hepimizin aklına derhal nükteci ve tarihçi şairimiz meşhur hafız Mehmet ağayı getirir. Derin ve geniş doğu kültürü, keskin zekâsı güzel nükteleri ve muvaffak olmuş manzum tarihleriyle haklı bir şöhret kazanarak ailesine bayrak olan Ağadan başka isim ve eser bırakmış beş Hasırcıoğlu daha vardır. Bunlar Ağa merhumun babası Hacı Abdullah Ağa, kızı Fatma hanım, torunu Sami efendi, yeğeni Ahmet Muhlis efendi ve bunun oğlu Mustafa Fehim efendidir. Bu yazımla son üç Hasırcıoğlunu tanıtmağa çalışacağım.

HACİ ABDULLAH AĞA

Haci Abdullah ağayı yalnız büyük çapta bir adamın babası Ahmet Muhlis efendi gibi cidden orijinal bir kimsenin dedesi olduğundan değil, büyük bir hayır sahibi, kendi parasıyla koca bir camii yaptırıp buna kıymetli akar vakfetmiş bulunması bakımından da konumuzun içine almış bulunuyorum.

Haci Abdullah ağa hiçi 1170 tarihinde ölen Haci Mehmet ağanın oğludur.

Bundan sonra ataları sıra ile Haci Abdullah ağa, Hasırcı oğlu Mehmet ağadır.

Haci Abdullah ağanın Mustafa, Mehmet ve Abdullah İzzet adında üç oğlu ile Siddi ve Ayyuş adında iki kızı olmuştur. Mehmet ağa adıyle anılan şair Hafız Mehmet ağadır. Sonradan hacce giderek adına Haci unvanını da ekleyen Mustafa yukarıda sözü geçen Ahmet Muhlis efendinin babası Mustafa Fehim efendinin dedesidir.

Haci Abdullah ağanın doğum tarihini tesbit edemedik. Babası 1170 tarihinde öldüğüne göre doğumu bundan önce olması gerekir.

Handan bey, Handaniye ve bundan galat olarak Handaliye adlarıyle anılan camii ikinci defa olarak Haci Abdullah ağa yaptırmıştır. Mustafa Fehim efendinin bugün hayatta olup yaşı sekseni geçen oğlu Sayın Ahmet Tüzün’ün anlattığına göre: Handan bey veya Handan ağa, ataları Osmanlıların zuhuru sırasında Anadolu beylerinden birinin oğlu iken beyliklerinin zaptı üzerine Antep’e gelerek burada yerleşmiş ve kendi adıyle anılan Mescidi yaptırmıştır. Zamanla bu mescit harap olduğundan Haci Abdullah ağa tarafından temamiyle yıktırılarak 1203 tarihinde yerine bugünkü şeklinin aynı olan camii yaptırmıştır.

Minaresi de 1246 tarihlerinde ölen ve yukarıda adı geçen Haci Mustafa ağa tarafından inşa ettirilmiştir.

Bu camii de Gaziantep savunmasında içinde namaz kılınamayacak derecede harap olduğundan Sayın Ahmet Tüzün’ün delaletiyle halk tarafından 1955-1956 yıllarında yeniden yapılırcasına onarılmıştır. Böylece üçüncü defa yapılırcasına onarılmıştır. Böylece üçüncü defa yaptırılan Handan bey mabedinin kapısı üzerinde şu kitabe vardır:

Hedef olmuştu düşmana meğer bu camii rahman

Harabe zare döndürdü Fransız eyledi viran

Ahali himmetiyle oldu tamir ba elip tarih

Beşaret ehli islama açıldı camii Handan

1956

Bu tarih Tekye camii Ali Rıza Erhan’ındır.

Camiin yapılışına dair Ağanın torunu Osman Tüzünden naklen babam merhumun ba anlattığı ve sayın Ahmet Tüzün’ün de tekrarladığı şöyle bir hikâye vardır:

Haci Abdullah bir aralık fakir düşer. Ömrünü güçlükle sürüklerken bir gece rüyasında (Mısırda) sana bir kısmet var) derler. Bu rüya yedi gece üst üste devam eder. Bunun üzerine Haci Abdullah varını yoğunu satar. Mısıra gider. Bir hana iner. Sabahleyin dışarı çıkarken hanın kapı aralığında üç habbe üzüm görür. Alıp ağzına atar. Kendi kendine (Mısıra bu üç habbe üzüm için mi geldim) diye söylenir. Gidip bir kahveye oturur. Yanına bir adam gelir. Nerelisin buraya niçin geldin diye sorar. O da başından geçenleri anlatır. O vakit karşısındaki adam da bana kaç defa rüyamda Antep de Hasırcıoğlularının evinin eşiğinde yedi küp altın gömülüdür diye haber verdiler. Uzun yolculuğu göze alamadım. Sen canı hafif bir adammışsın bu parayı hak ettin, der. Abdullah ağa Antepe döner. Kazmayı çekerek evindeki yarma eşiğin mermerlerini sökmeye başlar. Karısı bire herif evimizin sağlam bir eşiği kaldı onu da senmi harap edeceksin diye engel olmak ister ise de karısına sabır tavsiye eder. Kazıya devam eyler. Biraz sonra kuplarından zencilerle birbirine bağlı yedi küp altın çıkar.

Bunun üzerine Handaniye camiini yeniden yaptırır. Ayrıca Saraçhane çarşısı ile Hasırcı hanını inşa ettirerek tesis eylediği bir vakıfla camiye tahsis eder. Bu vakfiyenin bir sureti Sayın Ahmet Tüzündedir. Ramazan 1221 tarihini taşımaktadır.

Abdullah ağa yedi defa Hac yaptıktan sonra 1217 hicri tarihinde Antepte vefat eder.

AHMET MUHLİS EFENDİ

Hikmet Turban Dağlıoğlu Gaziantep meşairinin 48 nci sahifesinde Fatin tezkiresinden naklen Ahmet Muhlis efendi hakkında şu bilgiyi vermektedir:

<<Ayıntap hanedanında Hasırcı zade Mustafa efendinin oğlu olup 1231 tarihinde Antepte doğmuştur. Gençliğini Antepte geçirmiş memleketinde tahsili ilim eylemiştir. Şahsiyet ve şöhret sahibi olduktan sonra İstanbula gelmiş evkaf hazinesi tahrirat kalemine memur edilmiştir. 1269 senesi kitabet hizmetiyle Halep’e gitmiştir. Mumaileyh nazım ve nesre kadir bir şair olup bir miktar eşarı vardır. Şu parça kendinindir:

Ne sakisi bu bezmin ne meyi gülfamı kalmıştır

Mey aşamane ancak bir humar ilamı kalmıştır.

Ne rütbe itibarı var çihanda şimai adlin

Gidip nuşu revan alemde bir hoş namı kalmıştır

O muhibbi ümidi almadım aguşu teshire

Meğer vaktında tezkâr olmadık esmamı kalmıştır

Heyülayı Muhlisa vermek için suret

Bu levhi hatıra nakşolmadık hülya mı kalmıştır.>>

Bay Ahmet Tüzün dedesinin 1231 tarihinde doğduğu hakkında Fatin tezkiresindeki kaydı doğruluyor.

Oğlu Mustafa Fehim efendinin (Risale fi tarifi kazayı Aynıtap adlı el yazması eserinde kendi hal tercümesini hikâye ederken babasından da bahsetmektedir. Buna göre, Ahmet Muhlis efendi İstanbula evkaf katipliğinde Hüdavendigar valisi Süleyman paşanın mektupçusu olarak Halep Bursa ve İzmirde bulunmuştur. Son memuriyeti Antep evkaf vekâletidir. 1287 tarihinde tayin edildiği bu hizmette 9 sene kalmış I I Rebilüahir 1303 tarihinde Antepte vefat etmiştir. Vefatı için Karavaiz zade Hasan efendi:

Muhlis ihlas göçtüm Hakka 1303

Amcası Hafız Mahmet ağa.

Göçtü alemden bu Ahmet muhlis bu sal 1303

Tarihlerini düşürmüşlerdir.

Yukarıda Ahmet Muhlis efendi için orijinal bir kimse sözümü kullanmıştım. Bu sıfatı verişimin sebebi şudur: Merhum bütün memuriyet hayatı boyunca vazifesi icabı elinden ne kadar mühim yazı çıkmışsa bunların hepsinin suretlerini deftere doldurmuştur. Bunların inceden inceye mütelaası o zamanın mali idari evkaf işlerinin idare suretleri ve günün olayları hakkında hayli bilgi verecektir.

Diğer bir deftere de yine tahrirat suretlerinden başka bir çok gazeller kıtalar ve beyitlerle tıbbi folklorumuzu ilgilendiren notlar yazmış bulunmaktadır. Bu defterin bir yaprağında yüz yirmi dört bin peygamberden 300 tanesinin adları kaydedilmiştir. Diğer bir yaprağında da alaturka musiki makamlarının adları sıralanmıştır ki bu bize Ahmet Muhlis efendinin musiki ile de ilgilendiğini göstermektedir.

MUSTAFA FEHİM EFENDİ

Ahmet Muhlis efendi gibi Mustafa Fehim efendinin de hal tercümesini kısmen kendi eseri olan Antep risalesinden kısmen de oğlu Ahmet Tüzün’ün verdiği şifahi bilgiye dayanarak yazıyorum.

Mustafa Fehim efendi 1263 yılında Antepte doğdu. İki yaşına varmadan babasının memuriyeti İstanbula kalktığından onunla birlikte İstanbula gitti. Bursa, İzmir ve Halep’i dolaştı. Antepte Şeyh Fettullah, Nakıp, Çamurcu ve Mihaliye medreselerinde okudu. Sarf ve nahı (Dil bilgisi), Mantık, Maani, Fıkıh, feraiz, gibi ilimleri, Arapça ve Farsçayı öğrendi. Mustafa Çelebi adında bir zatla Müftü Bahaeddin efendi (Özgül) hocaları arasındadır. Tefsir ve fıkıhı Bahaeddin efendiden okumuştur. Ayrıca Hattatlığa merak etmiş bilhassa sülüs ve nesih yazılar üzerinde çalışmıştır. Bu çalışmalarına dair iki defteri oğlu Sayın Ahmet Tüzün’ün özel kitaplığındadır. Mustafa Fehim efendi öğrenimini tamamladıktan sonra 1285 yılında mülazimetle (maaşsız) emlâk tahrirat kalemine girmiş bir müddet sonra bu daireye mübeyyiz olmuş isede kâtiplik lağvedildiğinden buradan ayrılmak zorunda kalmıştır. 1287 tarihinde babasının evkaf vekâletinde bulunduğu sırada yanında kâtip olarak çalışmış bundan başka belediye meclisi katipliği, vergi kâtipliği, sandık eminliği bidayet mahkemesi müstantik muavinliği, İskenderun, Birecik, Pazarcık mal müdürlüklerinde bulunmuştur. 1324 yılında Antepte vefat etmiştir.

Sayın Ahmet Tüzün’ün anlattığına göre: Babası da dedesi gibi şiirle iştigal ederi. İlkin Gaziantep savaşında sonra kendinin bir müddet Antepte bulunmadığı sırada birçok kitap ve eserler arasında şiir mecmuaları da kayıp olup gitmiştir. Elde 16 yaşında iken yazdığı bir gazelle bir tarih beyiti vardır ki her ikisinde de henüz müptedi olduğu açıkça görülmektedir. Gazel şudur:

Feyziyap olmuş cihanda salikâni mevlevi

Rehnumayı ahirettir aşikanı mevlevi

Olmuş her bir kûşesinde şemsi himmet ruhuma

Başka bir burcu şereftir asımanı mevlevi

Pirev olan bu tarika naili maksut olur

Böyle etmiştir işaret vasılanı mevlevi

Bir nazarda saliki safi kılar teşvişten

Afitabı aynı himmet kâmilanı mevlevi

Merkezi sıtkı sefada daima devran eder

Ey fehim ancak cihanda sadıkanı mevlevi

Ali paşanın sadrazam oluşlarından birine yazdığı anlaşılan tarih beyitide şudur:

Şehi ali bu sadra Ali paşayı edip tensip

Muhabet birle iclas eyledi ol sadrı ol

Ali 1284

Sayın Ahmet Tüzünden babası Mustafa Fehim efendiden kalma 4 tane defter vardır. Bunlardan iki tanesi hattatlık temrinlerine ait olup ayrıca içinde arapça bazı yazılar da bulunmaktadır. Diğer iki defterden birisi 15x21 ebadındadır. Ciltlidir. İlk sahifesinde (Mecmuatil Letaif) ibaresi yazılıdır. Kâşki geçmişin bütün aydın insanları böyle birer defter bıraksaydılar içinde şahsi ve ailevi bilgilerden maada Antep tarihine ait kısa notlar tarih beyit ve mısraları kayıtlı bulunmaktadır. Mustafa Fehim efendinin bu defteri sayesinde (Gaziantep Büyükleri) kitabında maceraları geçen şafii zadelerin kimler olduklarını öğreniyoruz. Öldürülmelerine dair beş tane tarih beyiti kayıtlıdır. Bundan maada Kadı Mahir efendinin Antep suyunu getirmesine dair on tane tarih beyit ve mısraı aynı defterde kayıtlıdır. Bütün bunlar şimdiye kadar bizim için örtülü olduğu gibi, bu defter sayesinde husuli, Dürrî, Rıfkı, Zeki, Şakir adında bir takım şair isimleri öğreniyoruz. Meşhur tarihçi şairimiz Kusurinin Antep suyu için dört ayrı tarihi vardır.

Mustafa efendinin diğer bir defteri de yukarıda bahseylediğimiz gibi (Risale fi tarifi gazayı Ayıntap) dır. Defterin baş tarafında yazılı bulunan bu ibarenin altında (1 Recep 298 Hasırcızade Mustafa Fehim 16 Mayıs 297) yazıları okunmaktadır. Defter 20x24 boyutlarında 79 sahifedir.

Risale şu bahisleri ihtiva etmektedir:

Deryanı tarifi Ahvali kazayı Aynıtap, Derbeyanı Asarı atika, Derbeyani sanayii Ayıntap, Derbayanı Ahvali ticaret, Derbeyanı Makamatı aliye der Aynıtap, Derbeyanı muadin, Kaplıca, Orman, Balık ve sülük gölleri, Derbeyanı enhar ve cüsur ve tarifeleri, Derbeyanı hiyaz ve mevazii sairesi, Derbeyanı hayvanat ve hububat, mahalle taksimatı ve daireler, köy ve nahiye taksimatı, Belediyeye dair çeşitli malumat, bidayet mahkemesi hakkında bilgi, mevcut kitaplarının isimleri.

Görülüyorki risale bir nevi salname gibi bir şeydir. Birinci bahis kazanın umumi ahvali mali idari askeri istatistikler, nüfus miktarı muhtelif bilgiler bulunmaktadır. Bu defterden kısmen aldığımız ve kısmen de alacağımız notları bu sütunlarda neşredeceğiz.