Ustadım ve arkadaşım Şakır Sabri Yener Gaziantep Büyüklerinin 56’ncı sayfasında (Rahmi Bey-Kel Ahmet zade) başlığı altında şu satırları yazıyor:

(Tetkik ettiğim cönklerin birinde aşağıdaki başlık altında bir şiire tesadüf ettim.

Gazeli Rahmi Kel Ahmet zade Antabi zulkavafissselase

O Anber bu gülü rana perişan hali bilmez mi

Süruşan hu melek sima dahi insafa gelmez mi

Nice günler geçip payane erdi vadei sabrım

O mehru vadini’âya dahi incaz kılmaz mı

Yıkıldı hanei hatır yapılmaz hücrei ümmit

Bilir hersu dili şeyda kalıp böyle yakılmaz mı

Tabibim hastayı lütfün kerem kıl teşnelep koyma

Yetiştir su lebi sahba acep zahmim ögülmez mi

Dü çeşmim kan döker hasrete rahi intizarında

İnayetçu sühan piyra bu Rahmi bende gülmez mi

Bu zatın kim olduğunu bilmiyorum. Yukarıki gazel çok kıymetsiz bir şeydir Yalnız biz harsıyatçılar çok meraklı insanlarız. Mevzuumuza tealluk eden en küçük şeyleri de kaçırmamak ülkümüzdür. Biz böylelerini de yazarız. Kimbilir belki memleketimizde kuvvetli bir müdekkit daha çıkarda benim için hiç olan bu zatı bir hep yapar. Bunun daha kuvvetli bir eserini bulur. Daha alim bir adam olduğunu meydana koyar. Bu kitabın mukaddemesinde de arzettiğim gibi Gaziantep Büyükleri karanlıklarla dolu bir eserdi. Bu kitap ileride bu mevzu etrafında yazılacak mükemmel bir kitabın ancak bir planı şemasıdır. Onun için karilerin bu gibi basit görülen adamları yazmamı mazur görmelidirler. Bizbir beyiti, bir mısraı en basit bir eserini gördüğümüz insanları bile yazarız. Çünkü fırsatı kaçırmaya gelmez.)

Hocamın şu fikrine bütün kalbimle katılıyorum. Zaman, sözlerindeki isabeti hergün biraz daha doğruluyor. İşte konusu olan ve gazelini beğenmiyerek kaydetmemezlik eylemediği Rahmi beyin zamanında şöhretli bir şair olduğunu elde ettiğimiz iki vesika göstermektedir.

Bu vesikalardan birincisi Zühtü adında hicri 12’nci asrın sonları ile 13’ncü asrın başlarında yaşadığı anlaşılan bir şairin ölümüne dair Rahmi Beyin yazdığı bir tarihtir:

Yıkılsun çarkı zalim de felek dahi harap olsun

Ki böyle marifet kânı cihandan eyledi uzlet

Gül Ahmet zade Rahmi dediler namı şerifine

Okunsa şiir-ü inşası verirdi cana çok lezzet

Lisanın depredirse nutka gelmez saib-ü

Hafız Sezadır bikri mazmuniyle verse aleme şöhret

Ecel dembeste kıldı bu gülü vakti şebabında

Azimet eyledi darı bekaya hak ede rahmet

Cünun asa düşüp zöhtü dedi serhameden tarih

Fenadan el çekip darı bekaye eyledi rihlet

Bu tarihin altında 1261/1201 rakamları yazılıdır. Son mısra ebcet hesabıyle 1263 çıkmaktadır. Bundan asa sözünün ebcet hesabıyle karşılığı olan 62 sayısı düşürülünce 1201 tarihi çıkmaktadır ki şairin ölüm tarihi budur. Tarih tamiyelidir.

Bu parça bize aynı zamanda Saip olmalıdır. Hafız da Abdülmecit zade (Hafız efendi)’dir sanıyorum.[1]

Yukarıki parça Zühtünün seksen şiirini ihtiva eden dağınık sahifeler halindeki bir cönkten alınmıştır. Bu sahifeleri bana Ahmet Orhan Battal bey ver mişti. Ben de tetkik buyurmak üzere Sayın Ömer Asım Aksoy’a verdim. Hala onun yanındadır.

Zöhtünün Rahmi bey hakkındaki parçası bulunan Sahifenin baş tarafında Rahmi bey için yazılıp yazılmadığını kestiremediğimiz şu tarih beytide vardır:

Düştü bir tarih zöhtü fevtine

Ruhuna hemen oku fatihalar (1201)

Diğer vesika Hasırcıoğullarından muhterem Ahmet Tözünün babası Mustafa Fehim efendinin (Mecmuatül Letaif) adlı defterinde yazılı bulunan şafii zade Ahmet ve Mehmet kardeşlerinin öldürülmeleri üzerine söylediği iki tarihtir:

Ağlayıp Rahmi-i nagan dedi tarihin

Kabri Haci Ahmet efendi şehit ve arif (1198)

Zebanı hamei rahmiye gelip bir tarih

Fakih Haci Ahmet Efendi gitti şehit (14 Zilhiççe 1198)

Şimdi bu vesikaların ışığı altında Rahmi beyi bir daha mütelaa edelim: Bir kerre şöhretinin Kel Ahmet değil Gül Ahmet olduğu kanaati uyanmaktadır. Bu kanaati (ecel dembeste kıldı bu gülü vakti şahabında) mısraından çıkarıyoruz. Burada gül bir edebi sanat değil onun soyuna işarettir. Kellik bir vücut mayubiyetidir. Bir mersiyede böyle uzuv noksanlığı, bu keli diye yazılmaz. Eski harflerde kel ve gül aynı şekilde yazılır. Sözün gelişinden kelimenin kel mi gülmü olduğu anlaşılır. Ben bunu kel değil gül olarak anlıyorum.

Rahmi bey genç yaşında ölmüştür. Parçadaki (Vakti şebabında) sözünden bunu çıkarıyorum. Ancak Rahmi Bey’in genç olmakla beraber bir marifet kânı yani alim, zaman şairlerinin yanında konuşamıyacak kadar kudretli bir kalem sahibi olduğu anlaşılıyor. Gerçi ölen bir kimse için yazılan mersiyelerde onun hatıraları taziz için böyle tavsifler yapılır. Fakat bir hakikat payıda vardır.


[1] Gaziantep Büyükleri sahife 101 ve Gaziantep Kültür Dergisi cilt 2 sahife 24