Eski şairleimizin ve bu arada Gaziantep şairlerinin yazdıkları manzumeler ya divan adı altında, hece harfleri ile sırasıyle bir deftere toplanmış yahut üçer beşer tanıdıklarının, hayranlarının defterlerinde kalmıştır. Eğer bu divan zamanla millî kütüphanelerden birine girebilmiş ise artık yok olmaktan ve unutulmaktan kurtulmuştur. Yoksa bir gün ortadan silinmeğe ebediyen unutulmağa mahkûmdur. Yüzlerce şairin fikir emeğinin mahsulu olan divanlar ve şiir mecmuaları bu akıbete uğramıştır. Bazılarının bıraktıkları çeşitli konulara ait tarihleri ve zamanında çok beğenilen ve bir çok cönklerde yer alan parçaları hiç olmassa adının yaşamasına vesile vermiştir. Bazıları da varki yalnız eseri kaybolma değil adının unutulması gibi bir talihsizliğe uğramıştır. Sayıları ikiyüze yaklaşan Gaziantep şairlerinin birçoklarını birer divan dolduracak kadar şiirleri olduğu ve bazılarının divanları bulunduğu söylendiği hatta tezkerelerde varlığı kaydedildiği halde ortada yoktur. Yahut özel bir kitaplığa kapatılmıştır. Kimse görüp faydalanamaz. Gaziantep’i çeşitti yönlerden ilgilendiren belgeler içinde durum böyledir.

Büyük hemşerimiz Münif paşanın ba bası âlim ve şair Abdülnafi efendinin divanı halen eski Ziraat bankası müdürlerinden Fahri Baykal adında bir zatın mirasçıları elinde bulunmaktadır. Sayın Ömer Asım Aksoyun bu divanı elde edip Gaziantep kitablığına koymak için harcadığı çabalar henüz bir sonuca varmamıştır.

Abdülnafi efendinin koca bir divanı bulunduğu halde tek veya ikişer beyitlik tarihleride dahil olmak üzere elimizdeki parçaların tümü onu bulmaz. İşte bu sebeple Milli Eğitim bakanlığı eski eserler ve müzeler genel müdürlüğü tarafından yayınlanan (İstanbul çeşmelerinde) rastladığım bir tarihini kopya ettim. Bu tarihi ve buna ilişkin açıklamayı aynen sunuyorum:

148 Mahmut II çeşmesi

1253/1837 Kasım paşa mevlevihanesinin avlusundaki sahrınç karşısında orta yerde sütun biçiminde muattaldır. Dört kıtalik kitabesinin sonuncu iki beyti şunlardır:

Oldu nafi iki mısra misali neyyireyn

Cevheri tarihe revnak baş ferr-ü itibar

Kıldı Mahmut han ihya aşkına yahut su iç 1253 (M.1837)

Aşk ola hakkaki rana şu muaven çeşmesar 1253 (M.1837)

Kitabenin nazmı ülemadan olup Mısıra giden ve 1266 (M.1849) tarihinde memleketine avdetini müteakip ölen Aymtaplı Nafi veya Ayasofya şeyhi Feydullah efendinin torunu olup müderrislik, Halep mollalığı, Mekke, İstanbul, Anadolu payelerine nail olan ve 1270 (1853 M.) de Anadolu kazas keri olarak ertesi sene ölen ve Eyup’a gömülen Nafi Mehmet efendi olsa gerektir.

Bu sarınç ve bu çeşme 1942 yılında yıktırılmış ve ortadan kaldırılmıştır.

Yukarıki açıklamada Abdülnafi efendinin 1266 da öldüğü kayıtlıdır. Bağdatlı İsmail paşanın Hadiyat-ül arifiyn adlı eserinde de ölüm yılı olarak gösterilen 1266 tarihinin yanlış olduğunu Kültür Dergisinin Temmuz 1962 tarih ve 55 sayılı nüshasında Şer’i Mahkeme sicillerindeki belgelere dayanarak ortaya koymuştum. Bu vesile ile durumu burada belirtmek isterim.

Tarihin iki Abdülnafiden hangisine ait olduğu konusuna gelince: İşte gene hayıflanmak sırası geldi. Fahri Baymalın mirasçıları elinde koybolmaya mahkum bulunan divan elimizden osaydı, İstanbul çeşmeleri yazarı İbrahim Hilmi Tanişin ve dolayısıyle bizim tereddütlerimiz de kaybolabilirdi.

Cemil Cahit GÜZELBEY