Sayın okurlarım,

Bu gün de, sizlere Gaziantebin İbrahim Paşa idaresi altına düştüğü yıllar da söz açmak istiyorum.

Osmanlı Devleti altıyüz yıllık ömrü boyunca, bir çok iç olaylarla karşılaşmış, bir bölümünde memleketin huzur ve asayişi temelinden sarsılmış, bir bölümünde ise, devletin bütünlüğü bile tehlikeye girmiştir. Bu olaylardan birisi de, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın isyanıdır.

Mehmet Ali Paşa, Sayda valisi Abdullah Paşa ile aralarındaki şahsî bir anlaşmazlığı bahane ederek, baş kaldırmış, oğlu İbrahim Paşa emrine verdiği ordu ile, zafer üstüne zafer kazanarak Lübnan ve Suriye’yi aldıktan sonra, Anadolu’ya girmiş, İstanbul’a doğru yaklaşmıştı. Bunun üzerine Osmanlı Devletiyle bir anlaşma imzalıyarak, Adana ve Suriye Valiliğini elde eylemiş, karargah yaptığı Halep’e çekilmişti. Bu münasebetle Gaziantep sekiz yıl, Mehmet Ali Paşa idaresinde kalmıştı.

İbrahim paşa, Gaziantep Bölgesini istila ettiği zaman, şehir çevresinde kendi çapında mukavemetle karşılaşmış halk dükkanlarını kapayarak, dağlara çekilmiş, bu arada bir çok olaylarda geçmiştir

İşte bunlardan birisi, o zamanlar Yöregıl, daha doğrusu Yörükgil denilen ve bugün Oğuzeli ilçesine bağlı bulunan Büyük Karacaören köyünde oturan Ali Bayram oğullarının başına gelen olaydır.

Ali Bayram Oğulları, Türk asıllı Karakeçili oymağına mensuptur. Urfa île Diyarbakır arasında Karacadağ’da da göçebe olarak bulunurlarken bundan 209-250 yıl önce, bu çevreye geçerek, Yüregil’e yerleşmişler. Anlatacağımın olaydan sonra, burayı bırakarak, Kemmun Hamurkesen, Keçebaş, Bereke ve pancarlı Köylerine göç etmişlerdir. İbrahim Paşa, Suriye ile Adana ve bu arada Halep ve kazalarına da hakim olduktan sonra idaresi altındaki bu yerlerden ve Antep’ten de vergi toplamağa başlamıştır. Bir gün tahsildarı, Yüregil’e gelirler. Köyün ileri gelenlerinden Ali Bayramoğlu, Haci Haşan Ağanın, odasına inerler. Misafirlerin geliş nedenleri anlaşılınca Haci Haşan Ağanın genç, yiğit ve atak oğlu Abik ayağa kalkarak:

(-Biz Osmanlı Devletine bağlıyız. Padişaha âsi olan bir kimseye vergi vermeyiz) der. Abik’in bu sözleri üzerine İbrahim Paşanın vergi toplayıcıları ile aralarında tartışma çıkar. Tartışma, silahlı çatışmaya kadar varır. Paşanın adamları öldürülür, zırhları alınır. Abik sağ bırakılan bir tanesinin burnunu, kulağım kestikten sonra, şöyle haykırır.

—Gördüğün gibi git söyle Kendi İbrahim Paşa ise, bana da Ali Bayram oğlu Abik derler.

Abik, övünmekte haksız değildir. Bir süre önce Türkmen eşkiyaları, Gaziantep çevresinde soygunculuk, davar sürme, köy basma gibi hareketlerle emniyet ve asayişi bozar. O zamanki, idare acz içinde kalır. Ali Bayramoğullarına yardım için başvurur. Otuz atlı ile, Kınnap Köyüne üslenen Ali Bayram oğulları, asayişin korunmasında hükümete yardımcı olur. Öteyandae, olup bitenleri öğrenen İbrahim Paşa, hiç ses çıkarmaz. Amma, bu meydan okuyuşunu içine atar. Abik’i öldürmek için, bir plân hazırlar. Ve böylece aradan aylar geçer. Bir gün ânî olarak maiyetiyle birlikte Yüregil’e gelir Geçmişi unutmuş gibi davranarak, Haci Hasan Ağanın odasına iner Çıkarılan yemeği yer, iltifat eyler. Bu arada Abik’i de şahsen öğrenir. Daha önce düzenlediğI plan gereğince de verdiği gizli işaret üzerine, abik ve hasta yatağında bulunana babası Pacı Hasan’ı yakalatıp bağlar, birlikte Antebe getirir. Yolda zengin bi adam olan Haci HAsan affedilmeleri için çok yalvarır, hatta, fidye olarak bir devenin boyun derisini dolduracak, altın vermeği teklif eder. İsteği kabul edilmez. Sonuçlarını tahmin eden HAci Hasan Ağa, İbrahim Paşa’ya der ki:

(- Nasıl olsa bizi öldüreceksin Bari ilkin benim işimi bitir. Bu yaşta bana oğlumun ölümünü gösterme) yakarışlarını dinlemez. Kale altındaki meydanda, kendinin ve halkın gözleri önünde, Abik’in boynunu vurdurur. Deliye dönen ihtiyar ve hasta baba, Mehmet Ali Paşanın mağrur oğlunun yüzüne karşı kalleşliğini, gaddarlığını haykırır. Bundan sonra cellatların önüne katılarak şimdi Acer Cami denilen, Haci Pir Veli Cami önündeki pazar yerine götürülür. Orada bir ağaca asılmak suretiyle idam edilir.

Bu olay Gaziantep’te büyük bir üzüntü ve kızgınlık fırtınası estirir. O gün bir çok evlerin bacası tütmez, kazanları kapalı kalır. Bir kısım halk yeniden silahlı olarak dağlara çekilir. Ali Bayram oğullarının öcünü almak için and içerler.

İdam olayından sonra baba oğul Şaraküstüde Halep yolunun içinde geçtiği mezarlığa gömülürler. Halk tarafından (Çatal Kabir) denilen bu mezarlar, bir süre sonra velilerin türbeleri gibi ziyaret edilen, kutsal yerlerden biri olur. Üzerlerine çatılan taşlara çapıtlar bağlanmağa, nihayet taşlar yapıştırılmağa, mumlar yakılmağa başlanır. Hatta bu çifte mezarın çevresini ziyaret eden saralıların, şifa bulacağına dair bir de inanç teşekkül eder. Yakın zamanlara kadar bu iki mezarın yanında Huttem görevi yaparak bekleyen, ihtiyar bir kadın vardı. Çatal mezarın kalıntısı hala duruyor.

Öteyandan, İbrahim Paşa ve adamlarının zulmünden ahalinin ve Ali Bayramoğullarının duygularına tercüman olan bir halk ozanının yazıp bestelediği, bir mersiye, uzun süre, köy odalarında, aşık kahyelerinde hazin hazin söylenip durmuştur.

Cemil Cahit Güzelbey