Bundan 20 yıl önce Suburcunda 4 kahve vardı. Camlı kahve. Kaplı kahve. Küçük Camlı Kahve, Maarif kahvesi.

Küçük Camlı kahve, Baklava Palas’ın yerindeydi. Yanılmıyorsam 15-16 yıl önce kalktı. Camlı kahve ile kaplı kahve ise Ömer Köylüoğlu’nun bugünkü pasaj ve dükkânlarının yerinde bulunuyordu; 1962'de ömrünü tamamladı, biri içkili lokanta öbürü ünlü bir kıraathane olan bu son iki hakkında yine bu sütünlar da anılarımı ve bildiklerimi yazmıştım.

4'ncü kahve de daha doğrusu bahçede daha doğrusu bahçede yıktırıldı. Ortadan kalkı, böylece birçok anılarımız bulunan Maarif Bahçesinin adıda kendide geçmişin derinliklerine gömüldü, şimdi yerine kocaman bir çukur var, yarın güzel bir yapıt yükselecek.

50-53 yıl önce şimdiki Postahane ve hükümet konağı adalarındaki büyük caddenin yerinde bulunan yol açılmazdan önce Maarif Bahçesinin adı (Gelgelli) daha doğrusu Gergeri bahçesi idi. Şimdiki cadde ve hükümet konağı önündeki meydanın bir bölümünü kaplardı. Bu bahçe Gaziantep’te Sancak Beyliği yapan Gergerizade Keyvan beyin kurduğu vakfa ait idi. Orta yerin de cadde açılınca doğudakine Fındıklı bahçe batıdakine Maarif bahçesi denildi, bu adı almalarının nedeni, birinci de büyük fındık ağaçlarının bulanması, ikinci ise bir ara Maarif-iÎslamiye Cemiyeti tarafından tasarruf edilmesi idi.

Maarif bahçesi eskiden, şimdiki Hürriyet caddesinin orta yerine kadar uzanırdı. Yol toprak ve dardı karşısında rahmetli Devrişoğlu Sait Hocanın lokantası vardı. En sonraki haliyle görüldüğü üzere bahçe yoldan bir metre kadar yüksekti. Gerek Suburcu Caddesi gerekse Hürriyet Caddesi tarafında alt ve üst ağaçtan olmak üzere demir parmaklık bulunurdu. Bahçede en çok salkım söğüt, söğüt Akasya olmak üzere ağaçlar vardı. Salkım söğütlerin dalları parmaklıkların üzerinden yola sarkardı.

Hürriyet ve Suburcu caddelerinin birleştiği yerde bir su taksim veri vardı. Fakat su taksim yeri, bahçenin batı güney tarafında idi. Buradaki bir havuana gelen sular bardak dediğimiz künklerde 10-15 ayrı kola ayrılırdı. Bahçe yerinin kazısında ortaya çıkan bu künkleri görmüş olacaksınız.

Suburcunda Erkılıç’ların evi önünden karataş bir arık içinde çağlayıp giden suyu hatırlayanlarımız henüz çoktur.

Maarif bahçesi zaman zaman parçalara ayrılmış, saz olmuş, pavyon olmuş, sinema olmuştu. Sazlarından ne sanatçılar, gönüller avlayan ne dilberler gelip geçmiştir. Bahçenin en güneyinde caddeden girilir bir kapı ile girilir ayrı bir bahçe vardı. Rahmetli Şükrü Kaya uzun yıllar çalgılı gazino olarak işletmişti.

Asıl bahçe o zamanlar Kırkayak’la birlikte Gaziantep’in belli başlı yazlık kahvelerinden biri idi. Cumhuriyetten sonra bir ara moda olan kız garson kullanma maarif bahçesini işletenler tarafından da rağbet gördü. Burada Mürüvvet adında güzel bir kız garsonluk ederdi. O zaman çok genç olanlar şimdi olduğu gibi kahvelerde oturamazlardı. Suburcundan maarif bahçesi önüne kıvrılan veya ters yönden gelenler Mürevvet’i görmek için başlarına çevirir bahçeyi savuşuncaya kadar bakarlardı. Bu dalgınlıkla bazan önlerindekilere tosladıkları olurdu, bunlar arasında ne olursa olsun deye kaçamak yapıp arka bölümdeki ağaç ve çiçekler siper edip oturanlar olurdu.

Mürüvvetin bir çok aşıkları olduğunu, fakat kimseye pek yüz vermediğini duyardık. Bu aşıklardan birisi merhum mühendis Hamdi Beydi. O zamanlar yaşı her halde ellinin üstündeydi. Kızdan yüz bulamayan rahmetli bir gün ona burada yazılması münasip olmayan bir oyun oynamıştır.

Maarif bahçesinin eski günlerini düşündüğüm zaman bir zamanlar buranın sürekli müşterisi iken bugün aramızdan göçmüş bulunan nicelerini hatırlıyarak derinden içim burkuluyor.

1962 yılındaki operasyondan sonra üç bölüme ayrılan bahçenin Suburcu Hüriyet caddesindeki kısımları bahçelik durumunu tüm kaybetti. Gül palas önünden girilir üçüncü bölüm yarı bahçe ve bunun doğu yanı kapalı salon olarak kalmıştı.

Bugün bu dördüncü kahvede ömrürünü tamamladı, arkada bizimle birlikte yaşadıktan sonra göçüp gidecek olan acı tatlı anılar kaldı.