Bireciğin çok sevilmiş, nükdeci, hazırcevap, irticalen şiirler söylemiş Razi için yakından tanıyanlar onu Bireciğin Hasırcıoğlusu derler.
Asıl adı Ömer olan Şair Razi, Bireciğin şimdi adı Kurtuluş’a çevrilen Tedrip mahallesinde 1852 yılında doğmuştur. Babası aslen Halfetili Haci Musa’dır. Annesinin adı Elif’dir. 1918 de ölmüştür.
İlk tahsilini şimdi Belediye Parkı olan Servili Camideki mahalle mektebinde Urfalı Haci Sadık efendi adında bir hocadan yaptı. Bundan sonra zekâsı ve çalışkanlığı ile kendi kendini yetiştirdi. Temelli bir şark kültürü edindi. Arapçayı oldukça, Farsçayı eksiksiz öğrendi. Hafızası çok kuvvetli olduğundan ünlü Fars şairlerinin bir çok şiirlerini, özel olarak Gülüstanı ezberden bilirdi. Hayatını dava vekilliği ile uğraşarak kazanırdı.
Kilisli Şeyh ve şair Baytazoğlu Haci Abdullah Sermest’e intisap ederek Nakşi tarikatına girdi. Amma içkiden, hovardalıktan da geri kalmadı Gaziantepli Fatma adında bir kızla evlenerek bundan Mehmet Vakıf ile Abdullah Naim adında iki çocuğu oldu.
Babası hakkında bize yukarıki bilgiyi veren rahmetli Mehmet Vakıf, Razinin Urfadan bir soruşturma için Birecik’e gelen Mesut Harabati ile görüşmesinden bahseder. Mes’ut Harabati Muallim Na-cinin, Ahmet Mithat efendinin çıkardığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde başyazarken kullandığı maslahtır. Muallim Na- cînin haltercümesinden bahseden eserler Urfayı ziyaretinden bahsetmezler. Ancak, hamisi Kürt Sait Paşanın Anadolu teftişine birlikte gittiğini yazarlar. Belki bu teftiş gezisinde (Urfaya ve Birecik’e uğramıştır. Görüşmeye gelince:
Mes’ut Harabatî Birecik’in 10 kilometre doğusunda Çoğan denilen mevkide güzel bir köşk ve bahçe görerek kime ait olduğunu sorar, Razinin mülkü olduğu ve onun hoşsohbet bir şair bulunduğu haber verilir. Muallim Naci kasabaya gelince ilk işi Razi’yi bulup konuşmak olur. Sohbetinden çok hoşlanır. Razi de tanışmalarına vesile olan köşkde güzel bir şölen verir. Misafir Birecikten ayrılırken Raziye şu mısra ile veda eder:
Mümkünmü feramuş edeyim ben seni
Razi
Bırkaç fıkrası:
Razi’nin hazırcevaplığına ve nükdelerine dair birçok fıkralar bulunduğu söylenirse de ben ancak birkaç tanesini tesbit edebildim. Bunlardan en meşhuru Urfalı Hikmetle aralarında geçendir, :
Bir gün Hikmetle Urfada gezerlerken önlerine çiftleşmiş iki köpek çıkar. Razi Hikmete bunları göstererek:
- Şu Allah’ın hikmetine bak der. Hazırcevaplıkta ondan geri kalmadığı anlaşılan Hikmet hemen şu karşılığı verir:
- Alan razı veren razı, [1]
Birecik’te Abdülvehap efendi adında bir zata ait bahçede [2]Razi ve arkadaşları bir içki alemindedir. Sesi çok güzel kunduracı Rızk adında bir de Ermeni bulunmaktadır. Bir aralık Rızkdan bir gazel okumasını isterler. Bu gibi meclislerde hep okuya gelen Rızk’ın o gün nedense aksiliği tutar. Nazlandıkça nazlanır.. İlk teklif kendinden geldiği ve red edildiği için Razi çok kızar. Fakat belli etmemeye çalışarak ortaya söz karıştırır. Biraz sonra kemancıya bir uşak tut der ve irticalen şu beyiti okur:
Gence meyleylemeyin otuz ile kırkı s...
Elliden sonra gelen devlet ile rızkı s...
Ermeni biraz sonra yavaşça kalkar ve meclisi terkeder gider.
* * *
Birecik Belediye Reisi Köle zade Salih efendi Razi’nin yakın dostlarındandır. Bazen birbirleriyle çok aşırı şaka ederler. Birgün Salih efendinin su dolabı ve havızı bulunan bahçesinde içip eylenirlerken bir aralık kafalar tam kıvamını bulur bir birlerini havuzun içine atarlar. Razi daha birkaç günlük güveyidir. Üzerindeki elbise, gömlek yepyenidir. Bunlar sırsıklam olur. Evine gidince karısı Fatma hanım;
— Bu ne hal der. Razi;
— Ben de ona şaşıyorum ya meydan kapısında sel sele gitti, burada hiç birşey yok. Cevabını verir. Halbuki gökyüzünde bulut bile yoktur. [3]
**
Razi yukarıki hadiseden ötürü Salih efendinin fırsatını kollamaktadır. Birgün bu fırsatı bulur. Çok şişman bir adam olan Salih efendinin paltosunun arkasına (Satlıktır, okkası beş kuruşa) ibaresi yazılı bir kağıt iliştirir. Belediye Reisi bundan habersiz bütün çarşı pazarı böylece dolaşır.
ESERLERİ:
Birçok talihsiz Anadolu şairleri gibi Razi’nin de eserleri toplanmış değildir. Takdirkârlarının, yakın akraba ve dostlarının hafızalarında yaşıyarak onlarla birlikte göçüp gitmiştir. Elimizde bulunan birkaç parçasını haltercümesine ait bilgiyi veren oğlu Mehmet Vakıf’dan aldım. Yarım kalan bir parçasını Baba Kani’ye ait [4] bir cönkte raslıyarak kopya ettim. Vakıf efendinin hazırlıyamadığı bazı beyit ve mısraları Ali Rıza Daniş ve Bahir Ayata’nın yardımlariyle tamamladım. Bundan başka Birecikli Şakir Halis ve Bahirle müşterek bir gazelini de Halis’in torunu Adil Ahmet Erol’a ait bir cönkte görüp istinsah ettim Şair Halis, Bahir, Atıf, Zaif, Razi’nin en yakın dostlarıydı.
Razi’nin, elimizde bulunan birkaç parçasından anlıyoruzki onun kalemi mizah ve hicve çok yatkındır. Bu kabiliyeti ile basın hayatının kuvvetli olduğu bir çevrede yaşasaydı belki bir yıldız olurdu. Elimizde mevcut beş parçasını sıra ile aşağıya alıyoruz:
GAZEL
Rakseder, bade sunar mecliste sanki Mustafa
Kâfir olsun içmeyen oldukça saki Mustafa
Nakşi dilcuyi Alâikedan geçirdim gönlümü
Küllü şeydan fariğ oldum kaldı baki Mustafa
Böyle bir âşubu dehre nice bendolmaz gönül
Bendediptür zülfüne Rumu İrakı Mustafa
Razi’ya çıkmaz hayalinden hilâl ebruları
Vaslı cennettir cehennem iftirakı Mustafa.
Razı bu parçayı Mustafa adında genç ve güzel bir köçek hakkında söylemiştir. Refik Ahmet beyin İstanbul nasıl eğlenirdi? adını taşıyan kitabındaki köçekler bahsini okursak, zamanın telakki ve görüşüne uyan Birecikli şairi ayıplamakta pek acele etmeyiz.
GAZEL
Yemeği az yemeli cisme gıda niyetinde
Hadim ol açlığa lezzetle deva niyetine
Kâse kâse içeriz nıev-i hamı aşk ile biz
Sakiya badeyi sun kalbe cila niyetine
Mıtrıba bir de uşakdan tut nameleri
Bir gazel söyliyeyim bende seba niyetine
Kadha, zemme diheni hamem açılmaz amma
Hiçve açtı deheni def’i bela niyetine
Nev hevesler bizi hiçve çalışırlar lâkin
Razıyız «şiir okusunlar şuara niyetine
Koca Razi kimseyi çekiştirmez amma hiciv faslı başladımı duramaz. Yeni şiir heveslileri onu hiçve çalışıyorlar amma zararı yok bu hicivleri şiir olsunda.
Birkaç sene önce vefat eden 1936 da Ankara Hukuk Fakültesinde altmışlık bir talebe iken tanıdığını rahmetli Hüseyin Rıfat beyin karcıar makamından bestelenen şöyle bir şarkısı var:
Öyle çektimki cefa dilde sefa niyetine
Zehire bade dedim derde deva niyetine.
Bana bir atıfet oldu feleğin cilveleri
Her vefasızlığı çektimde vefa niyetine
Vezin, kafiye ve redif bakımından şu benzerlik bir tesadüf mü? Razi’yi daha önce tanımış olsa idim, Hüseyin Rıfat beyden bu benzerliği sorardım.
ÇİĞ KÖFTE
Küfte-i lezzet vefirin kadri bipayanı var
Küftenin beyne taam zannetmeki akranı var
Yoğrulur ab ile eshel bir leğende nagahan
Tab eden aşçıların sanma kapak kazanı var
Bulguru haltet döğülmüş küşt ile daim yoğur
Lök gibi top top edip yutmaklığın erkânı var
Bazı boğazda kalır inmez derunu miydeye
Dar boğazdan aşıran yanında bol ayranı var.
Küfteyi bahçe içinde su kenarında yapın
Küfteharın suya kanmaz pek yanık adşanı var
Biberi hamra ile çok yimeli çiğ köfteyi
Hazmeder mide içinde maydanoz soğanı var
Ayıntab ile Halepte köftenin envai çok
Birecikle Urfada çiğ köftenin harmanı var
Besmele ile küfteyi ekletmeye eyle devam
Razi’ya hakkın kula küfte gibi ihsanı var.
Razinin dördüncü parçası meşhur bir gazelin tahmisidir. Not ettiğim metinde asıl gazelin Kemal isimli bir şaire ait olduğu anlaşılıyor. Kemalin kim olduğunu sordum. Büyük vatan şairi Namık Kemal merhum olduğunu söylediler Celal Kadri Barlas bu gazelin Halepte vefat edip oraya gömülen Manastırlı Rifat beye ait olduğunu beyan ediyor.
Her yeri meyhane inşasıyle abad eyleyin
Alemi bintilinep’le gamden azat eyleyin
Saki tutsuu bade sunsun zevki müzdat eyleyin
Ben şehidi badeyim dostlar demim yad eyleyin
Kabrimi meyhane enkazı ile bünyad eyleyin
***
Sofinin şabı emred oğlun kandırın sehba ile
Bezminizde bade sunsun tarzı bi perva ile
Meyle öldüm bir alakam kalmadı dünya ile
Gerçi gaslolmaz şehidanı hamiyet ma ile
Yıkayın meyle beni bir meshep icat eyleyin
***
Gelmesinler merkadı pür neşeme sınfı rakip
Eski düşmandırki ben anlara olmazam ferip
Hak yaratmış anları alemde zaten kem nasip
Türbedar olsun bana bir rindi mahmuru garip
Nezdi serhoşan ile ol pire imdat eyleyin
***
Zarı matemler ne lazım yanıma Hürrem gelin
El ele halka tutup yaran ile her dem gelin
Duymasın bu sırrı ağyar siz size mahrem gelin
Neyle meyle bir alay mahbub ile her dem gelin
Bezmi cem ayinini kabrimde mutad eyleyin
***
Geçmiyor demsiz demim çekmekteyim daim demi
Badesiz mest eyliyor haki mezarım alemi
Neyleyim cennette olsam huri gılman hemdemi [5]
***
Ben harabat ehliyim ahvalimi siz keşfedin
Meyle yunmuş bezlere sarhoş cenazem lefedin
Varımı verin şaraba kabrime hep sarf edin
Kabrime kandil için bir köhne sağar vakfedin
Şüle-i narı arakla ruhumu şad eyleyin
***
Razıya tabım alışmıştır safayı sagare
Ülfet etmiştir vücut abı havayı sagare
Varımız cümle fedadır aşınayı sağare
Yadigar olsun bu nazmım evliyayı sagare
Per açıp uçtu Kemal ardınca feryat eyleyin
(Ben şehidi badeyim rifat demim yad eyleyim)
1311 Ermeni hadisesini yakından gören Razi, bu olay hakkında uzun bir hiçviye yazmıştır. Şehrimizde bazı cönklerde de rastlanan bu hicviye şöyle başlar:
Ermeniler vasıl olmuşken mükemmel devlete
Oldular ol sayede nail tükenmez servete
Hep dayanmışlar idi balini emnü rahale
Düştüler beylik havasıyle tariki cinnete
Ermem küfranı nimetle sezadır lanete
Ecnebiler lanet etti böyle şaşkın millete [6]
Merhum Vakıf efendi:
Dilâ siz eyleyin matem bugün mahı muharremdir
Demi paki Hüseyinin Kerbelaya aktığı demdir
Beyti ile başlıyan Hazreti Hüseyin mersiyesinin babasına ait olduğunu söylemiş ise de Birecikli Şair Babakâninin kendi el yazısı ile tertiplediği cönkte bu parçanın temamı Zaif adına kayıtlıdır. [7]
Razinin Bahirle ortaklaşa gazeii : [8]
B- Henüz ol huri kadem basmada onbeş yaşına
Leyliyi zülfüne mecnun olanın vay başına
R- Sevmek ol afeti asan idi amma ey dil
Can gerek karşı dura ra gibi hançer kaşına
B- Ta evvel gamzesinin ettiğini söyle gönül
Yoluna canını bezleyleki can kardaşına
R- Gülü ruhsarına anın dökülen jalelerin
Nisbet ettim bu seher Razıya çeşmim yaşına
B- (Bu mısra okunamadı) Bahir
Ehli diller yazalar bunu mezarım taşına
[1] Bu Hikmet kimdir? 1927 tarihli Urfa salnamesinin 108’nci sayfasında Ahmet adında Hikmet mahlaslı bir şairden bahsediliyor. Ancak buradaki kayda göre Hikmet 1267 yılında vefat etmiştir. Yani Razi henüz doğmadan ölmüştür. Buna göre Urfalı ikinci bir şair Hikmet lâzımdır.
[2] Yukarıda sözü geçen çoğan ile bu bahçe sonra rahmetli arkadaşım Mustafa Kanlı’ya ondan da varislerine kalmıştır. Bahçe Fırat vadisine hakim çok güzel manzaralı bir yerdir
[3] Halen Birecik hükümet konağının bulunduğu yere bitişik bulunan yerdir.
[4] Babâkâni Birecik’in ünlü şairlerindendir. Başpınarda hayat ve eserlerinden bahseden yazım derginin kapanmasıyle yarıda kalmıştı. Şair hakkında hazırladığım bir risale vardır. Para zaman ve kısmet olursa neşredeceğim.
[5] Gazelin bu kısma ait beytini elde etmek bir türlü mümkün olmadı.
[6] Mahremi mahlası ile şiirler yazan ve iyi bir hattat olan hemşerimizin arzuhalcı Ali efendi (Erdem) inde 1311 olayı hakkında bir parçası olduğunu işittim.
[7] Zaif, Birecikli Kadiri şıhlarındandır. Asıl ad, Şeh Muslim olup Zaif mahlasıdır. Şıyh Taha ailesindendir. Ayrıca bahsedeceğim.
[8] Bahir, Kurtuluş Savaşımızda adı geçen Birecikli merhum Hasip efendinin babası Şeyh Abdurrahman Halistir. Şiirlerinin bazılarında Bahir bazılarında Halis takma adını kullanmıştır. Hayat ve eserlerinden başyaka bir zıda bahsedeceğim. C. C. G.