Eti devrini bir yana bırakırsak Gaziantep en az Harunreşidin Türk kızından olma oğlu muhteşem zamanında beri Türkçe konuşulan bir diyardır. Osmanlı İmparatorluğu devrinde nasıl Arap harsına karşı bir duvar vazifesi görmüş ise, o zamanda cenupta kalan İslam ülkeleri için Hıristiyan Bizans’a karşı sedlik görevini yapmıştır.

Zamanı gelince Müslümanlığı Hıristiyan tecavüzlerine karşı muhafaza ettiği gibi, Türk benliğini de diğer yabancı harslara karşı korumuştur.

Altı asırlık Gaziantep tarihi içinde vukubulan dört mühim hadise vardır ki Türk varlığına karşı hassasiyetini ve Türk serdarlarına takındığı tavrı göstermesi bakımından önemlidir.

On dördüncü asrın başında Timur önüne gelen yeri yakıp, yıkıp çiğneyip geçmektedir. Timurun huşuneti Gaziantep önlerinde yumuşamıştır. Haçlı seferlerinde İslam ordularına mühim bir hareket üstü vazifesini gören Gaziantep kalesinin Türk bahadırları Tümura karşı silah çekmemiştir. Bu hadiseyi sadece Timur’un kahir kuvvetinin tesirile izah etmek hatalı olur. O kendi dilini konuşan ve kendi kanıdnı taşıyan muhariplere karşı koymayı manasız ve yersiz bulmuştur. Tabi olduğu devlet her ne kadar Türk idi ise de onda Arap ülkelerinden esen bir koku vardı.

Bundan bir asır sonra buna benzer diğer bin hadise cereyan etmiştir. Antep sakinleri Yavuz ordularına karşı da ayni müsamahayı göstermiştir. Onlarıda bağrına basmıştır. Çünkü bu yeni gelenler de ayni dili konuşuyor, ayni kanı taşıyordu.

Gaziantep’te zalim kaymakam ve valilere karşı zaman zaman görülen ayaklanmaları hariç tutarsak, Osmanlı Devleti’nin en sadık bir kasabası olarak kalmıştır. Fakat bir gün uzaktan İbrahim Paşa ordusunun “yaleyl” lerini duyduğu anda benliğinde bir ürperme hissetti. Gelenlerin çoğu dilini konuşmuyor, kanını taşımıyordu. Yabancı bir hasrın yabancı bir kavmin kendine hükmedeceğini sezdi. Şehrin ileri gelenlerinden bir kısmı toplandı. Silindir gibi geçen İbrahim Paşa ordularına karşı ne yapabilirlerdi? Fakat tarihleri kendilerini vazifeye çağırıyordu. Derhal karar verdiler. Bir kolu Orul köyünden sarkan Mısır ordusunu karşıladılar. Döğüştüler.

Gaziantepliler Timur’a ve Yavuz’a gösterdikleri yakınlıkları açıkça İbrahim Paşa’dan esirgemişlerdi. Çünkü o başka bir harsın kuvvetine dayanıyordu.

Bir asra yakın bir zaman sonra İbrahim Paşa’nın geldiği istikametten gelen Fransızlar ayni mukavemetle karşılaştılar. Bir şehir ve civar köyler halkının kurduğu müdafaa seddi modern Fransız ordularını bir sene uğraştırdı.

Böylece tarih bize gösteriyorki Gaziantep iki Türk serdarına güler yüz ve misafirperverlik göstermiş, yabancı harsı temsil eden iki orduyu da kovmaya çalışmıştır. Bu onun Türklüğünün ve Müslümanlığının neticesidir.

Cemil Cahit GÜZELBEY