Karakeçili Türkmen oymağının bir kolu olan Ali Oğullları. Urfa-Diyarakır arasında bulunan Karacadağ’da otururlarken, önce Büyükkaracaören’e sonra oymak başkanlarından Hasan Ağa ve oğlu Abik’in Mısır’lı İbrahim Paşa tarafından öldürülmeleri, kendi oymaklarından birinin başka bir adamı öldürmeleri üzerine bugünkü yurdlarına göçmüşlerdir.

Karakeçili Türkmen oymağının bir kolu olan, Ali Bayram oğullarının, 120 yıldır yaşadıkları yer (Çukra Akarsu vadisi) ni kuşatan tepelerdir. Bu çevre de suyun sol yanında sıralanan Pancarlı, Hamurkesen, Keçebaş ve Bereke köyleri ile, sağ tarafındaki Çukra Akarsu deresinin güney kenarında bulunan (Kemnun) yeni adiyle (Yıgmatepe) köyleri vardır. Bu köylerin en büyüğü ve önemlisi Yığmatepe’dir. Çukra Akarsu deresinin batısında Çörten dağının yamacında kurulu (Pehlivan Cukur’u) Yığmatepe’ye bağlıdır. Ama halkı bu oymaktan değildir.

Yığmatepe’ye, Balıksuyu üzerindeki Kazıklı köprüsünü geçtikten sonra, sola kıvrılan bir çığırdan gidilir. Bu çığır yavaş yavaş bir yokuşu tırmanır ve öyle bir yere gelir ki; buradan bakınca hem Kertil Boğazını hem Çukra Akarsu vâdisini hem de Balıksuyunun ortasından geçtiği Ali Bayram oğullarının yurdunu ayaklarımızın altına serilmiş gibi görürsünüz. Gedik halinde bulunan bu yerde, genişçe bir taşlık vardır. Çevre halkı buraya (Rişvan gediği) Taşlıcada veya (Rişvan kabiri) demektedir. Söylediklerine göre, bu yerde, Türkmen ve Baraklarla Rişvanlar arasında zorlu bir döğüş olmuş. Bu kabirler o gavgada ölen Rişvanlara aitmiş.

Rivşen kabirini geçtikten sonra sağımızda Pehlivan Çukur’a görülür. Biraz sonra da balık suyuna uzanan Çukura Akarsu deresine girmiş oluruz. Derenin güneyinde Şahmerdin, Dölek, Kumluk batısında Çukra ve Çörten. Kuzeyinde de Kumru ve Keklice tepeleri sıralanır.

Yığmatepe yaşlıların anlattıklarına göre. Vaktiyle bu dere gürül gürül çağlarmış etrafındaki ova ve tepeler tamamen meşe ormanlarıyle kaplıymış. Sonra ağaçlar kesilmiş, suda kurumuş.

Yığmatepe köyü, dar vadinin iki yanında uzanan tepelerin, Kılcan boğazıyle kesildiği yerde, derenin sol yanında yükselen bir hüyüğün çevresinde kurulmuştur. Vaktiyle hüyük çevresinin 4-5 yüz metre ötelerine kadar, evlerle kaplı bulunduğunu gösterir, bir çok işaretler vardır. Bu alan içinde neresi kazılsa yapı temelleri, mağaralar mozayik kalıntıları su yolları küp ve çanak çömlek kırıklarına rastlanmakta, bilezik, yüzük ve eski paralar bulunmaktadır. Mağaralardan da çeşitli eşyalar çıkmıştır. Bu mağaralardan en ilgi çekeni bir su kıtlamasında hüyüğün doğusundaki Karapınar denilen bir çeşmeyle Şeyh Mehmet adında bir ziyaret vardır. Çeşmenin suyu hüyüğün altına doğru uzanan bir insanın rahatça yürüyebileceği bir livastan geliyor Son kapağa Başkuyu diyorlar pınarın yanı başında birkaç kapak vardır. Pınarın yanı başında iki göz vardır. Güneydekinin üzeri kapalı öbürü açıktır. Kapalı kısmın için de yedi tane mezar göze çarpmaktadır.

Söylentilere göre adının Şeyh Mehmet olduğu söylenilen yatır ile yanındakiler bir savaşta esir olmuşlar. Yatırler aslen Baplı imişler, mezarları bir ara yıkılıp kaybolduğundan 1855 yılında Baptan mezarların yerlerini bilenler gelip şimdiki binayı yaptırmışlardır. Halk türbenin taşının toprağının ve burayı ziyaretin akıl hastalarına iyi geldiğine inanırmış.

Yığmatepe’nin çevresinde birçok harabeler ve hüyükler bulunmaktadır. Bunlar eski Kemnunn Kumru, Civan, Şahmerdin harabeleriyle Karahüyük ve büyük küçük Körhüyükler, Kumluk, Mahmndo Topraklık, Çukra ve Kemnun hüyükleridir. Bu büyükler içinde en önemlisi ve en büyüğü bir kale kalıntısı olduğunu gösteren Kemnun hüyüğüdür.

Yığmatepe’de doğu mitolojisinde dünyanın en obur adamı olarak anlatılan Cibilankın mezarının bu çevrede olduğunu söylüyorlar. Mezarın eni 3, uzunluğu 6 metre kadarmış. Köy odasında Cibilanka ait bir hikâye anlattılar.

Bir gün Hazreti Musa Cibilankı çağırır. Onu kendi dinine girmeğe davet eder. Cibilank, beni doyurursan sana iman ederim der. Bunun üzerine Hazreti Musa önüne bir dilim ekmekle bir kap yemek koyar. Besmele ile yemeğe başlamasını söyler. Cibilauk kabul etmez ve besmelesiz başlar. Fakat ne ekmeğini ne de katığını bitiremez. Buna kızan Cibilank kılıcını çekip Musa’nın üzerine yürür. Asa kılıca üstün gelir. Bu defa birkaç tonluk bir kayayı Musa’nın üzerine fırlatmak üzereyken bir kuş gelip gagasıyle taşı deler. Taş Cibilnakın boynuna geçer. Ne kadar çabalarsa da taşı çıkaramaz ve çırpınarak ölür.