Sayın Dinleyenlerim:

Sacır hakındaki konuşmamı hatırlarsınız, eski birer kale olan Humamz ile Batal Hüyük’ü Gaziantep Kalesinin doğuya ve batıya doğru uzanmış birer savunma yumruğu şeklinde vasıflandırmış; kelimedeki (U) harfinin bazen (O) sesile söylenişine ve sonundaki Roma ve Bizans etiketi taşıyan (ız) ekine bakarak sözü adamoğlu olarak da kabul etmiştim.

Bölgemiz Göreniz, Keferdiz, Belkıs, Milelis adlarındaki köyler Roma ve Bizans damgasını taşıyan diğer yerlerdir. Tarihi bakımdan ayni devri düşündürürler.

Bilindiği gibi, sonu bir sesli harften sonra S ve Z harflerde sonuçlanan kelimelerdeki bu ekler Farsça zade, Türkçedeki oğlu anlamını ifade eder ve bir soyadı gösterirler. Bu hale bakarak Humamz adının da Roma ve Bizansla ilgili olduğunu sanıyoruz.

Bölgemizin tarihi durumu hakkında değerli incelemeler yapan ve buna özgü ilgi çekici fikirler ileri süren emekli bucak müdürü Sayın Şükrü Erdoğan, Humanız sözünü Romalılardan daha gerilere götürerek, küçük bir krallığın adı olan Kumana kelimesine bağlamaktadır. Hatta, Humanız Höyüğünün kaidesinde yer altından getirilmiş bir su yolunun varlığından bahsetmektedir. Erdoğan’ın bu iddiası bana yıllar öncesi baba annemden işittiğim bir söylentiyi hatırlattı. Buna göre, iki belci hüyük üzerindeki bir bağda çalışırlarken bir aralık mola verir, yemenilerini başlarının altına alarak biraz kestirmek üzere uzanırlar. Rüzgarın durduğu, hayvanların ve insanların kısmen sustuğu, öğle üzeri derinden derine bir su çağıltısı duyar gibi olurlar. Birbirlerine sorar yanılmadıklarını anladıktan sonra, sesin nereden geldiğini tayin etmek için ikiside dikkat kesilirler. Çok geçmeden su çağıltısının yattıkları toprağın altından geldiğini farkederler. Bağ bellemeyi bırakarak uzandıkları yeri kazmağa başlarlar. Kazı ilerledikçe bir su akışının çıkardığı seste artar. Birkaç metre eşdikden sonra, önleıine yanyana sıralanmış iri ve uzun taşlar çıkar. Bu taşlardan birini kaldırınca batıdan gelip, doğuya akan, kuvvetli bir su ile karşılaşırlar. Birisi beli suyun derinliğini ölçmek için içine uzatır. Beli sağlam tutmamış olacak ki, akışın gücüne dayanamıyarak beli alıp götürür. Belciler şaşkın şaşkın taşları incelerken, bunlardan birinin üzerinde (bu taşları kaldırana lânet olsun ) ibaresini okurlar. Taşda kazılı kelimeler, kızgın birer şiş gibi içlerine saplanır, korkuya kapılırlar. Derhal taşı yerine koyarak kazdıkları çukuru doldururlar

Hüyükde yapılacak bir kazı, bir efsane havası estiren söylentinin mahiyetile birlikte bir çok gerçekleri de ortaya koyacaktır sanırım.

Malatyalı Ebül Faraç, tarihinde çoban krallardan Humanos, diğer Marıos adında birinden bahseder. Şimdilik höyüğümüzün bu kralla münasebeti ad benzerliğinden ibarettir.

Humanız, halk söylentilerinde Gaziantep’in İslâmlar tarafından fethile ilgili olarak yaşar. Rivayete göre, fetih sırasında Hazreti Ali idaresindeki İslâm ordusu Gaziante’i zaptetmeden önce, onun ilk müstahkem karakollarından sağlam bir kale halinde bulunan Humanızı kuşatır. İslâm savaşçılarının bütün zorlamalarına rağmen, bir türlü düşürülemez. Bu durum savaş yönetim yerini doğu kuzeydeki tepe üzerine kuran Hazreti Ali kadar, yanındaki birlik komutanlarını da üzer ve kızdırır Bu birlik komutanlarından Mehdi adındaki genç bir babayiğit bir gece yanma aldığı seçme erlerle kaleye ani bir baskın yapar. Bunların saldırışları ve gecenin sessizlik ve karanlığı içinde iki yandaki tepelerde korkunç yankılar bırakan nanameleri, diğer askerleri de şevke getirerek savaşa katılmalarına yol açar. Saldırışlar bütün gece sürer. İslâm ordusunun müezzinleri sabah Ezanını okudukları sırada kale düşer. Hazreti Ali’ye müjde verilir amma, arkasından da acı bir haber ulaşır. Burçlara Lâ ilaha illâllah muhammedürresuluilah yazılı İslâm bayrakları dikilirken kalenin fethinde büyük bir şeref payı olan Mehdi aldığı ağır yaralarla Tanrısına kavuşmuştur.

Haber, Hazreti Ali’yi son derece üzer. Mehdi’nin henüz soğumamış cesedi kale surları dibinden getirilerek, namazı kılınır, karargâhın yanına kurulduğu kayalık önüne gömülür. Alınan hisara bu ulu şehide nisbetle Mehdi Kalesi denir. Bu kelime zamanla halk ağzında Mehter Kale şeklini alır. Ancak, nasılsa halk bu adı hüyüğün kuzey doğusundaki kayalık tepeye vermekde, hüyük Humanız olarak yaşamaktadır,

Yine, rivayete göre bu yerdeki kayalarda bulunan at ayağından ve insan elinden meydana gelmişe benziyen izler Düldül ve Hazreti Ali’ye aittir. Bir adam geçecek genişliğindeki delik; Mehdi’nin ölümünü duyarak hırsla kayaya inen Hazreti Ali’nin yumruğule açılmıştır. Hazreti Ali, olaydan sonra yanında bulunanlara : bu delikden geçirilecek çocukların boğmaca öksürüğünden kurtulacaklarını müjdelemiştir. Bu müjde ve tavsiye bu gün yaşayan bir âdet halindedir. Boğmacaya tutulan çocuklar cuma günleri buraya getirilerek üç defa delikten geçirilirse iyi olacağına inanılır. Bu törenden sonra, orada bulunan bir çukura para da bırakılır.

Bir zamanlar, Kıral Manos’un kadınlar arasında saz ve raks alemlerine tanık olan, Şer’i Mahkeme sicillerinde Alımanuz adında bir köy olarak geçen Humanız, Birinci Dünya savaşından önce, kuzeyinde bulunan Cünüt dağı eteklerinde sıralanmış su dolapları, havuzlar, köşkler, meyva ve sebze bahçelerile Gaziantep’in en güzel köşelerinden biriydi. Bu gün de, bol sulu pınarı dere boyuna sıralanan bostan ve ağaçlıkları ile belli başlı mesire yerlerimizden biridir. Bir kaç yıl içinde yapılan Belediye Fidanlığı ile tamamlanmağa çalışılan mezbaha binası ve muhtemelen tabakhanenin taşınmasile yepyeni bir yüzle karşımıza çıkacaktır.

Sayın dinleyenlerim ! konuşmamı bitirirken bir temennide bulunacağım. Şehrimiz, pazar günleri sahre yeri sıkıntısına uğramaktadır.

Belediyemiz, Humanız Hüyüğünü kamulaştırarak dibindeki bol sulu pınarından faydalanmak suretile üstüne bir havuz, yanlarına İstanbulda Sultan Suyu ve Hünkâr Suyunda olduğu gibi sekiler halinde, çevresi bahçeli çardaklar yaptırır ve ayrıca bir dinlenme yeri inşa ettirirse, iç turizm bakımından çok güzel bir köşe kazanmış olur.

Hoşça kalınız sayın dinleyenlerim.