Şehrimiz ve çevresinin yazılmış derli toplu bir tarihi yoktur. Bu gidişle olacağa da benzemiyor. Böyle bir tarihi yazmak, idealistlik ve bir de vakit işidir.

Birer feragat mihrabı olan Halkevleri ile 1958’den beri Kültür Derneği, Gaziantep tarihi, folkloru, meşhurlarının biyografyası üzerindeki çalışmaları ve verimleri bakımından çok takdire lâyıktır. Bununla beraber amaca ulaşmış değiliz.

Bir tarih yazmak, diğer şartlar mevcut olsa bile el altında yeterli kaynağın bulunmasına bağlıdır.

Gaziantep’in karanlıklar içinde duran eski çağlardaki tarihi üzerine, yapılan arkeolojik kazı ve keşifler sayesinde yer yer ışıklar serpilmektedir. Ancak, Gaziantep’i bir buğday tarlası farzedersek bu ışıkları pek seyrek görülen gelinciklere benzetmek mümkündür.

Bölgemizdeki birçok kalelerin, höyüklerin, harabelerin, çeşitli eski eserlerin arkeolojik kazılar da dahil olmak üzere bilimsel bir incelemeden geçirilmesi gerektir.

Geçmişin askerî olduğu kadar birer kültür merkezi olan kalelerinde enine, boyuna, derinine araştırmalar yapılması çok şeyler ortaya kovacak; buğday tarlasındaki gelincik sayısını çoğaltacaktır. Halbuki Rumkale, Tılbaşar, Tilhalit, Seylan, Ravandan (Ravanda), Merziban (Merzimen), Kilis, Raban (Araban. Altıntaş). Burcuressas (Burç köyü)’nün değil kalemizin bile gerçekhüviyeti kesin olarak ortaya konulmuş değildir.

Eski çağ Gaziantep tarihinin bilinmesi için bu kalelerde, höyüklerde yer yer bulunan mozayik sahalarında, çeşitli harabelerde tarihî ve arkeolojik bilimsel incelemeler ve araştırmalar yapılmalıdır.

Gaziantep’in Orta çağdaki kaderi Arap imparatorlukları ve daha ziyade Mısır ve Suriye ile ilgilidir. Şam, Halep ve genel olarak Suriye tarihlerinde bölgemiz hakkında bilgi bulunmaması düşünülemez. Bu tarihlerin Arapça bilen ve tarih kültürü bulunan bir meraklı tarafından taranması önümüze bir hayli belge dökeceği şüphesizdir.

Osmanlı devri içinde bütün Osmanlı tarihleri elden geçirilmelidir Bunları şahsen yapmak istiyorum. Ne yazık ki, elimizde kitap yoktur. Bulunanlar da emaneten dahi olsa vermekten çekinmektedirler. Halkevi kütüphanesinin başına gelenler bizi birçok eserlerden mahrum etti. Yerine yenisi de konmadı. Amma elimizki öyle bir külliyat var ki, Osmanlı devrine ait tomar tomar bilgi taşımaktadır. ŞER’l MAHKEME SİCİLLERİ

Sicilerin net, bulanık, açık ve muğlak sahifeleri arasında Osmanlı ve Gaziantep tarihinin yerli, taşralı bi çok ünlü kişilerin yaşantı ve kimliklerinin birçok belgeleri yatmaktadır. Zengin bir bilgi hâzinesi olan sicillerin fihristinin yapılması, konu ile ilgili bölümlerinin bugünkü dile çevrilmeleri gerektir.

Eski eserler üzerinde çalışmalar ve Arapçı kitapları taramak bir şehir olarak elimizde olmayan iştir. Fakat Osmanlı tarihleri bulundukları yerler de gözden geçirilebilir. Şer’i mahkeme sicileri ise elimizin altında duruyor. Ancak bugün bir böIüm Osmanlı tarihleri ile sicilleri okuyup anla an kimselerin sayıları hergün biraz azalıyor. Bir gün gelecek ki, bu eserleri işten anlayan uzmanlara tetkik ettirmek gibi bir durumla karşı karşıya kalacağız. Bir formül bula’ak Şakir Sabri Yener ve benzerleri gibi Gaziantep’in tarih ve folklorunu, ailelerini, meşhurlarını, abidelerini yakından bilen en az iki kişi tarafından yukarıda sözü edilen Osmanlı tarihleri ile sicillerin elden geçirilmesi ve bir fihristinin yapılması ihmal edilmeden gerçekleştirilmelidir.

16.12.1964 (Sabah)