Bugün bir çoklarımızın baba ve annelerimizin oldukça ve dedelerimizin mükemmel tanıdıkları Ali efendi merhum fazilet ve kemali mefsinde toplamıl yüksek şahsiyettir. Onu yakından tanıyanlar, meclisine devam edenler şimdi bile hayranlıklarını ifade edecek kelime bulamıyorlar.

Ali efendi Şeyh Camii semtinden olup 10 Recep 1297 Perşembe günü Antepte ölen Şuayip zade Haci Emin Efendinin oğludur. Annesi 10 Cemaziyülevvel 1265 salı günü vefat eden Ayşe Hanımdır.([1])

Merhumun Sarımsak tepesi eleğindeki eski mezarlık içinde bulunan türbesinin iç kapusu üzerindeki kitabeden 83 yaşında olduğu halde 13 Ramazan 1323 tarihinde vefat ettiğini anlıyoruz. Şu hesaba göre Ali efendinin doğumu Hicri 1240 yılına tesadüf ediyor. Ali efendi ilk tahsilini Şeyh Camii medresesinde yapmış, sonra kendi kendisine çalışarak ilerletmiştir. Genç yaşında ibadete ve teste başlayıp 28 yaşlarında iken Antebe gelmiş bulunan Kilisli Baytaz oğlu Abdullah efendiye intisapla nakişibendi tarikatine girmiş ve merhumun vefatından sonra da o halef olmuştur. Ali efendinin bir çok şiirleri bulunduğu işitti irem de bunlardan elde etmek mümkün olmadığının ona ait olduğunu söyledi:

Giydim kara kepenek

Eller ne derse desin

Giydim kara şalvarı

Sen imdat eyle bize

Kara yazma bağlarım

Eller ne derse desin

Yakası benek benek

Bana allahım gerek

Vardım hakka yalvarı

İki cihan serveri

Ben yürekten ağlarım

Mevlayu dil bağlarını.

Ali efendi Üstadı Sermest gibi mükemmel hattat, ciltçi ve tezhipçi idi. Torunlarından sayın Bahaettin Gökselde kendi elyazması 168 sayfadan mürekkep muhtelif hastarıkların tedavisine dair bir defter mevcuttur. Bu merhumun uzun seneler yaptığı tecrübelerin mahsuludur. Önde sebze ve meyvaların hangi hastalıklara yarayıp hangilerine zararlı bulundukları izah edilmektedir. Şu hal bize torunlarının tabip ve eczacılıklarının irsi olduğunu göstermiyor mu? Bu defterin tatkiki cidden meraklı ve neticeli bir konu olsa gerek. Bahsettin Göksel’de merhumun elyazisile tanzim edilmiş çoğunu ibrahim hakkı ve sermest’in şiirleri teşkil eden 96 sayfalık bir de conk vardır.

Ali efendinin ölümü çok garip olmuştur. Ramazanın 13 üncü cuma gecesi müritlerile uzun uzun hasbihal eyledikten sonra ayrılırken (dünya iki kapılıdır. Birinden girdik işte birinden de çıkıyoruz.) demiş ve sabahleyin kendiliğinden aşağıya inmiş, abdest alıp namaz kıldıktan sonra validenin dizlerine uzanmış ve ruhunu hakka teslim eylemiştir.


[1] Ali efendinin refikası da kendisi gibi fazilet sahibi olan Asiye Hanımdır.(Valide) lekabiyle şöhret bulan merhume bilgin hemşerimiz ishak Refet’in halasıdır.Annemin annesi tarafından beşinci karında dedem öolan fadlacı Zade Haci İsmail efendinin kızı Zeynep hatunun kerimesidir.