Gaziantebin iç ve dışında eskiden kalma bir çok türbeler vardır. Halk bu türbelere (ziyaret) adını vermektedir. Bu şekilde adlanma türbenin ziyaretgâh bulunmasından olsa gerek.

Bu türbelerde diynî tarikatların mümessilleri bulunan şeyhlerden kerametleri zahir olanlarla, herne suretle olursa olsun mafevkattabiye işler başardığına itikad edilen kimseler medfundurlar. Bunlar bazan (baba), (Dede) (1) (isimlerini alalar ve (Devletli), (Hazret) (Hazretleri) (2) kelimelerile tavsif edilirler. Bazan da yalnız ismine Şeyh kelimesinin ilâvesi ile anılırlardı. (3)

Cumhuriyet inkılâbından evvel bu türbelerde (Huddem) adı verilen ve bazan bu vazife kendilerine irsen intikal eden adamlar bulunurdu. (Huddem) türbenin muhafızı, isminden de anlaşılacağı veçhile hadimidir. Temizliğine bakarlar; Türbeyi açar, kapar, kandilini, mumnunu yakar; Namına teberrüler kabul eder; Hulasa türbenin her bir ümuru onlardan sorulurdu.

İnkılâptan evvel halkın bu (devletlu) lara verdiği ehemmiyet çok büyüktü. Manevî varlıklarının her müşkülü halleder bir kudret olduğuna itikad edilir ve yardımları talep olunurdu.

Dileklarin kabulü için türbesine mum, hasır, yeşil, sanduka; ruhuna kurbanlar adanırdı. Çocuğu olmayanlar bu türbeyi ziyaret eder; Bîr kaç gün ailesile birlikte orada kalır, bu ziyareti müteakip doğan çocuklara türbede medfun bulunan (Hazret) in adı verilir, Çocuk muayyen bir yaşa gelinceyekadar — ekseriya 7 — her sene kurban kesilirdi.

Gaziantepte (Ökkâş), (Memik dede) Kilis, İslahiye, Maraş da keza (Ökkâş); Besnide (Vakkas), Malatyada (Hacı, Vahab, Abdülvahap) isimlerinin nazarı dikkati celbeder şekilde ve mıntakavi olarak fazlalığı yukaı iki inanışın mahsulüdür. Geçen isimlerin her biri halkın hürmetini kazanmış birer (devli) dir. Hatta bunlardan (Ökkâş— Ökkâşiye), (Vakkas) (4) (Vahab) ın (5) Sahabeden olduğu da rivayet edilir.

Bu devletlilerin hayat ve kerametleri hakkında halk arasında bir çok rivayetler dolaşmaktadır. Fakat zaman bir taraftan türbeleri harabelere çevirirken diğer taraftan da hafızalardaki rivayetleri silmektedir. Halbuki “maşerî vicdanın teveccühüne mazhar olmuş şeyhlere ait menakıbın tesbiti” folklor ilminin mühim bir krsmını teşkil edişi şöyle dursun, bu şeyhler arasında zamanın ilim ve edebiyatı noktasından eser yapmış kimseler de vardır. Fakat bunların diynî hüviyetleri diğer vasıflarını örtmüş ve şahıslarının bir cebhesi unutulmuştur.

Yukarıda arzettiğim iki sebepten dolayı Gazianteptekİ meşhur şeyhler hakkında bir etüd yapmayı kararlaştırdım. Bu çalışmamda (Şeyh camii ve Şeyh hamamı) (6) Başlıklı yazımda söylediğim gibi rivayetleri aynen tesbit edip icap eden yerlerde kendi; mûtaleamı da ilâve edeceğim.

ŞEYHCAN — ŞİHCAN (7)

II

Antep meşayihinin en eski ve en ulularından olarak anılır. Aslan Hindli bulanduğunu söyleyenler olduğu gibi Türküstanlılığını da ileri sürenler vardır. Fakat, ekseriyet birinci rivayetin arkasındadır.

Harpten evvel bir çok Hindliler gelir, Şeyhcan tekkesinde günlerce kalırlarmış. (8) İngilizlerin Gaziantebi işgali zamanında Hindli askerlerin Şeyh can türbesini büyük bir buşu ile ziyaret ettiklerini görenler çoktur. Hem bu ziyarette türbenin yanma varmadan dizlerinin üzerine oturur, bu vaziyyette yürüyerek yapılan hususî bir takıur jestlerle icra edilirmiş. Bazıları Şeyhcanın Hindistan tarikat erbabı meyanında büyük bir şöhret sahibi olduğunu söylemektedirlar.

Diğer taraftan eskiden tekkelerde söylenen ve:

Buharadan Yahu gelmişem ben

Cümle diyarları gezmişem ben

Deye başlayan İlâhinin Şeyhcana ait bulunduğunu beyan edenler vardır. Geçen sene Teşrin aylarında etnografya tedkiklerinde bulunmak üzere Şehrimizi ziyaret eden (Budapeşte) etnografya müzesi Türkiyat kısma şefi (Alim Can tağan) Şeyhcan tekkesinini avlusunda sağ tarafla karataştan yapılmış, üzeri kitabeli (9) külâhı bir yana doğru eğri mezarı görünce hayret ve sevincini, gizlemiyerek:

— Bu mezar Türküstandaki mezarın tıbkısı, demişti. Halk arasında Şeyhcana aid birçok vakıflar bulunduğu söylendiğinden evkaf kaydlerinden hayat ve şahsına ait bir malûmat elde ederim ümidile müracaatta bulundum. Başkâtip Bay Mehmet bu hususa ait yalnız Meşihat cihetinin Mustafa babaya tevaccühü hakkında şu beratın mevcud bulunduğunu söyledi:

(1) Hacı baba Kurban baba, Üryan baba, Aydın baba, gibi ve Şamalı dede, Memik dede, gibi.

(2) Karaçomak devletli, Hazreti Yuşi, Gazali hazretleri, Beşinci hazretleri gibi..

(3) Şeyh bilecen. Şeyh zan, Şeyh Fethullah gibi:

(4) Başpınar. Sayı; 1 Sahlfe; 12. Haşiye 3-6

(5) Abdülvahabın: Malatyada Fırat kıyısında yalçın bir tepe üzerinde türbesi vardır, eski Acem basması Şeydi Battal hikâyesi Abdülvahaptan bahseder

(6) Başpınar: Sayı 2 sahife 17

(7) Şeyhi cihan da derler.

(8) Bu tekke şehrin cenubunda İsmet paşa caddesinin üzerindedir.

(9) Bu kitabeyi bir türlü okuyamadım. Yukarıda adı geçen Mustafa babanın halen hayatta bulunan oğlu bakır mezarın Şeyhcanın kahvecisi (Mehmet) İsminde sahibi keramet bir zata aid olduğunu söylemektedir.

(Devam edecek)

Yazan: Cemil Cahit GÜZEL