Ömrünün büyük bir bölümünü devlet kapısında geçirdikten sonra uzun seyahatlar yapan Lâmi Paşa hakkında hocam Şakir Sabri Yener Gaziantep büyüklerinin 118’nci, Hikmet Turhan Daıoğlu Gaziantep meşahirinin 63’ncü sayfalarında bilgi vermişlerdir. Her iki kitap da paşanın tam bir hal tercümesini öğretmekten uzaktır.

Şakir Sabri Yener Gaziantep büyüklerinden, Türkçe öğretmeni Faruk beyin bir mektubunu iktibas ettikten sonra kendi bildiklerini ekliyor.

Faruk beye göre, Lâmi Paşa 1324 tarihinde fakru zaruret içinde Beyoğlunun bir otelinde ölmüştür. Kimin evinde kaldığı bilinmeyen bir hatırat ve seyahatnamesi vardır.

Şakir Sabri, Lâmi Paşanın seksen yaşında öldüğünü, ölümden çok korkan bir kimse olduğunu, ancak Faruk Bey’in ileri sürdüğü gibi yokluk içinde yaşamadığını, bilakis Abdi Bey adında bir kardeşin İstanbul’a giderek paşanın mirasını aldığırı Izrap oğlu Kadir efendinin söyleyişine dayanarak kaydediyor.

Ayrıca, Şakir Sabri Yener’in bugün seksen yaşını aşan Sayın Ahmet Muhlis Tüzün’den eşidip bana anlattığına göre, Lâmi paşa Mısırda tahsil etmiş İstanbul’a gitmiş, Babıalî kalemlerinden birine devam ederek şiirleriyle padişaha tanınmıştır. Çok pinti bir adam olup geceleri lamba yakmazmış. Sayın Ahmet Tüzün’ün dedesinden İstanbul’daki Antepliler sormuşlar, (Bana göre karanlık) demiş.

Hikmet Turhan Dağlıoğlu’nun sicili Osmani’den alıp kitabına geçirdiği bilgi daha esaslıdır. Buna göre de paşa kaymakamlık ve mutasarrıflık gibi hizmetlerde bulunmuş ve miri miran türbesine yükselmiştir. Emekliye ayrıldıktan sonra iki defa dünya gezisine çıkarak Hindistan, Çin ve Asya’nın diğer memleketleriyle Afrika ve Avrupa’yı dolaşmıştır. 25. Cemaziyelahir.. 1314’de Beyoğlu’nda bir otelde dünyaya gözlerini kapatmıştır.

Dağlıoğlu sicili osmaniden iktibas ettiklerine şu sözleri de ekliyor:

Mezarının yeri malum değildir; Osmanlı müelliflerinde ismi geçmediğine göre bir eser bırakmamış olsa gerektir. Gaziantep’te iken topladığım şiirler ve gazelle arasında şu gazelini neşrediyorum. [1]

Lami Paşa ile ilgilerek bu yazının tertibine Şer’İ mahkeme sicillerini tetkik ederken karşıma çıkan bir karar sebep olmuştur.

Müzede saklı bulunan sicillerden 157’nci defterin 292’inci sayfasındaki 23.Cemaziyelahir. 1318 tarihli karara göre: Lâmi paşa Gaziantep’in Çukur mahallesinden elhaç Hoca Mustafa oğlu Ali’nin oğludur. Tek varisi kardeşi Abdurahman’dır. İstanbul Beyoğlu Tarlabaşı semtinde ölmüştür. Kardeşi Abdurahman İzmir maslandağındaki müterakim maaşını almak için mahkemeye müracaat etmiştir.

Şu üç esas kaynak yanyana getirilerek mütelaa edilirse, bir birlerini tamamlayan ve yek diğerine aykırı olan noktaların bulunduğu görülür. Bunları şöyle sıralıyabiliriz:

Her üç kaynakta Lâmi paşanın Gaziantepli olduğunda ve Beyoğlu’nda öldüğünde birleşmektedir.

Faruk beyin bahsettiği seyahatname Dağlıoğlu’nun sicili osmaniden iktibas edip kitabına geçirdiği seyahatların mahsulü olsa gerektir. Bu bilgi seyahatnamesinin varlığını biraz daha kuvvetlendirmektedir. Fakat nerededir? Hiyami zade Şevket efendininin divanı gibi bir İstanbul yangınına kurban gitmemiş ise Nazmü-ül leal gibi bir gün önümüze çıkacaktır.

Paşanın 1324 tarihinde öldüğü hakkındaki Faruk beyin iddiası şeri mahkeme sicillerindeki kayıt karşısında çürümüştür. Bu resmi kayıt Sicili Osmayide doğrulmaktadır. 1318 tarihli kararda Paşanın bir kaç sene önce öldüğü belirtildiğine göre, Sicili Osmanideki 1314 tarihini doğru olarak Kabul etmek lazımdır.

Faruk beyin şair paşamızın yokluk içinde öldüğü yolundaki sözleri Şakir Sabri Yener tarafından akla uygun bir mütelaa ile çürütülmüştü. Sicil Osmani ve Şeri mahkeme sicilindeki kayıt Yenerin sözlerini doğrulamıştır.

Yokluk içinde bulunan bir kimsenin dünya gezisine çıkması düşünülemez. Kaldıki kendi öldükten sonra kardeşi bile onun maddi varlığından faydalanmıştır.

Lâmi paşanın hal tercümesinde henüz örtülü taraflar, onun Antep’ten ne zaman ayrıldığı, nerelerde memuriyet yaptığı, birde şiirlerinin kimde bulunduğudur.

1314 tarihinden önce çıkan Osmanlı devlet ve vilayet salnamelerinin gözden geçirilmesi paşanın memuriyetleri hakkında bilgiye rastlanmasını mümkün kılar sanıyorum. Bunu genç ve kıymetli arkadaşımız Uğurol Barlas’tan bekleriz.

Bir süre önce, Mustafa Karabay’dan aldığım el yazması bir şiir mecmuasında Lâmi redifli iki gazete tesadüf ederek kopya ettim. Daha önce bir kaç gazelini daha tesbit etmiştim. Gerek Hikmet Turhan Dağlıoğlu’nun kitabına aldığı gerekse benim elde ettiklerim gazelleri başka bir nüshamızda ayrıca yayınlıyacağım. Bu münasebetle sayın okurlarımızdan ellerinde eski elyazması şiir dergisi bilinanlardan bu defterleri tarıyarak Lâmi mahlaslı parçalara tesadüf ederlerse bana veya derneğimize yollamalarını rica ediyorum. Maksadım Lâmi Paşayı biraz daha diriltmektir.


[1] Lâmi mahlası ile şiir yazan bir hemşerimizde Hacı Hıdır oğlu Tevfik Yalap rahmetlidir. Hal tercümesi ve bir kaç şiiri tarafımdan Başpınarda yayınlanmıştı.