Tarih boyunca Gaziantep’te bir çok ayaklanmalar, şehrin ve dolaylarının normal yaşayışını bozan birçok hareketler olmuştur. En yenisi 29 Ekim 1957 de, en sık olanları da Yeniçeriliğin kaldırılmasından 100 yıl önceki zaman içinde geçmiştir. Ne yazıkki bu ayaklanmalar hakkında bilgimiz yok denecek kadar azdır. Bildiklerimiz birbirlerini tutmayan halk rivayetleri ile zamanın resmî mahiyetteki bütün yazılarını ciltleri arasında saklıyan Şerî mahkeme sicilleri, o devirleri yaşamış şairler tarafından yazılmış şiirler ve tarihlerdir. Bunlardan yalnız Nuri Mehmet Paşa vak’ası zamanın vak’anüvisleri tarafından tarih kitaplarına geçirilmiştir. Hemen söyliyelimki belki diğer olaylarda bu gibi tarihlerde yer almıştırda haberimiz yoktur. Çünkü bunu arayıp bulmak herşeyden önce imkân işidir.

Antep’te 1772, 1780, 1784, 1788, 1791, 1810, 1819, 1824 yıllarında şehrin genel hayatını bozan olaylar cereyan etmiştir. Yarım asır içinde vukubulan bu hadiselerin bir şehrin sosyal ve ekonomik hayatını nasıl sarstığını, dedelerimizin ne sıkıntılı günler yaşadığını kolayca tahmin edebiliriz.

Bu ayaklanmalardan tesbit edebildiklerimizin en eskisi olan 1772 vakasına Yeniçeriler ön ayak olmuşlardır. Şer’î mahkeme sicillerinin 144 ncü cilt 25 nci sayfasında şu satırları okumaktayız:

(Yeniçerilerin mütesellim Mehmet Ağanın Sarayı üzerine sarhoş aleti harble hücum eyleyip mütesellimi mezburun ırzına şetmedüp Yeniçeri için emir getirmişsiniz emrini falanıma takarım deyu haşa emrin sahibine ve götürene azim şetmeyledikleri, sarayını bastıkları…)

Sicillerin verdiği bu bilgi, vaktiyle C.H.P tarafından çıkarılan Gaziantep gazetesinin 23 Nisan 1937 gün ve 448 sayılı nüshasında çıkan (Kilis Mütesellimleri) başlıklı yazı ile doğrulanmakta ve tamamlanmaktadır. Bu yazıya göre mütesellim Koca Battalın oğlu ve Nuri Mehmet Paşanın babası Mehmet ağadır. Rus seferi dolayısıyle Erzuruma gitmek için emir alıyor. Bunun üzerine Yeni çerilerin teşvikiyle ahali ayaklanıp sarayına hücum ve yağma ediyorlar. Yukarıda sözü geçen Şeri mahkeme sicilindeki vesikada bu ayaklanmaya karışanların adları da yazılıdır. Birçokları Beşe unvanlı kimselerdir. Haklarında kovuşturma yapılmıştır.

Hasırcı zade Mustafa Fehim efendinin el yazması Mecmuatül Letayif adlı defterinde kaynak göstermeden kaydettiğine göre yine Yeniçerilerin ayaklanmaları üzerine Abdi, Rişvan oğlu Ömer ve Kürt Ali Paşalar birleşerek Antep üzerine yürür. Yeniçeriler kaçar. Paşalar şehre girince Müftü İshak efendi ile Nakıp Sadık efendiyi Laksiyeye nefyeder. Yeniçeri diye 150 kişiyi öldürür ve mallarını yağma ettirirler.

Ahmet Fehim efendinin notunda hadisenin hangi tarihte cereyan ettiği kayıtlı değildir. Ancak notunun altına aldığı Vâkıf adlı bir şair tarafından yazılmış şiirin son mısrasının yanına yazılı 1194 (1780) sayısı hem olayı doğruluyor, hemde akım tarihini bildiriyor.

Vakıf’ın parçası şudur:

Kadhi-hedmi cürm ile tedip olunca Ayıntap

El acep kim oldu haf ile mayup afitap

Olmamış halu beladan sonra bu zulmu azim

Ehli islama değil kafirlere bu irtiyap

Yedi sekiz bin piyade ile üç vezir

Cem olup üç mahadek bulara etmiştir arap

Bu kadar müddette tayin vermeyip etbaına

Ne hudadan ne gedadan etmeyip havfi hicap

İki yüce kise irsal etmiş idi haneye

Bâlığ oldu üçbuçuğa dediler ehli hesap

Kimisi dayin iken medyun olup giryan idi

Kimisi mazrup olmada şeyhile şap

(1197)

Şiir tekniği bakımından değersiz olan şu parça, yazıldığı zamanda Gaziantepte geçen acı bir olayı saklayıp bize kadar getirmiş olması bakımından pek kıymetlidir. Mustafa Fehim efendinin notu ile bu şiiri birlikte mütelaa edersek şu neticeyi çıkarırız:

Gaziantepte Yeniçerilerin başında bulunduğu bir ayaklanma olur. Üç vezir yedi sekizbin askerle ayaklanmayı bastırmağa gelirler. Yeniçeriler kaçarlar. Şehre giren paşalar ayaklanma suçu ile 150 kişiyi öldürür, evlerden ağır salyan alırlar. Birçok haksızlıklar olur. Alacaklı kimseler borçlu duruma düşerler. Genci ihtiyarı ayırmadan döğerler.

Şiirin tamamının deftere alınmadığı anlaşılıyor.

Olayın sebebi nedir? Yeniçeriler niçin ayaklandılar? Bu soruların cevaplarını belki bu devre ait Şer’î mahkeme sicillerini incelerken alacağız. Belki de karanlıklar içinde kalmakta devam edecektir.

Gaziantepte 1198 Zilhiccesinde (Ekim. 1784) de de başka bir hadise oluyor. Nakıp Medresesinde müderris bulunan Şafii zade Haci Ahmet ve Haci Mehmet adında iki alim kardeş 18 öğrencisiyle birlikte öldürülüyor.

Dergimizin 43 ncü sayısında (Şafii zade biraderler) başlıklı yazımda belirttiğim gibi bu olay da Yeniçerilerin marifetlerindendir. Bu yazının yayınlanmasından bir süre sonra Rahmetli Ahmet Orhan Battalbeyden alıp mütelaa ettiğim Tevfik Say’a ait bir cönkün kenarında bazı olayların akım tarihlerini gösterir cetvelde 1198 dede Keki Abdi Paşanın Antebe gelerek Şafii zadelerin katilleri olan Yeniçerileri tedip ettiği kayıtlıdır. 1186 olayı gibi bu hadisenin de Şer’î mahkeme sicillerine aksetmesi ihtimali vardır. Siciller üzerinde tetkikatım bu yıllara ulaşırda bir bilgiye raslarsam şüphesiz açıklıyâcağım.

Şafii zadelerden söz açıldığı için yeni öğrendiğim bir noktayı ve bir tahminimi arzetmekten kendimi alamıyorum:

İslam ansiklopedisinde Mütercim Asımın hayatından bahsedilirken (Antep alimleri arasında hadis ilminde şöhret kazanan Haci Mehmet ve kardeşi Ahmet efendilerden hadis okudu) ibaresi dikkatimi çekti. Asıma hocalık eden bu iki kardeşin 1198 olayının kurbanı olan Şafizade biraderler olması çok muhtemel dir.

Fotoğraf 4: Gaziantep Kültür Derneği Yayın, Koluda kitapları yayınlanmış üyelerden bir gurup: (Temmuz 1962)

Önde soldan sağa: Şakir Sabri Yener ve Mustafa Güzelhan Arkada soldan sağa: Hulûsi Yetkin, Cemil Cahit Güzelbey ve Mehmet Solmaz.

Fransız inkılabından bir yıl önce Gaziantepte geçen bir olay zülme karşı ayaklanmanın en dikkate değer bir örneğidir. Hatay tarihinin Kilis tarihinden naklettiği buvakadan her nedense Antebin tarihçesi ne dair yazılan eserlerde hiç bahsedilmez.

Kilis tarihi kaynak göstermemiştir. (Sahife 67-7 2). Ancak müellifin bu olayı Kilisli şair Ruhi'ni n bir şiirinden faydalanıp yazdığını tahmin ediyorum. Kilis tarihine bir kısmı alınan (sahife 154) ve 100 beyit olan bu parçanın tamamı Şakir Sabri Yener tarafından Başpınar dergisinin 36 ve 37 nci sayılarında yayınlanmıştır. Şiir bir tarih beytini de ihtiva etmektedir. Ruhinin olaya ait başka bir tarihi daha vardır ki şudur:

Şükürki oldu vücudu nayap

Daldaban cifesine kondu gurap

(1203)

Bu kaynaklara göre olayın kısaca hikayesi şöyledir:

Aslen Hassanın Tiyek köyünden olan Daldaban oğlu Mehmet Paşa Kilise

hicret edip zekası, çalışkanlığı ve cesareti sayesinde az zamanda Kilis mütesellimi

(kaymakamı), 1784 de de paşa olmuştur.

1788 de Antepte halk bir yanda Nuri Mehmet Paşanın diğer yanda Kasap zade İbrahim ağa adında birinin bulunduğu

iki gurup halinde birbirleriyle çekişmekteldirler. Nuri Mehmet Paşa ile başa çıkamıyacağmı anlıyan diğer taraf Kilis'e haber yolluyarak Daldaban oğlunu Antebe davet ederler. Kiliste işi gücü zulum ve soygunculuk olan Daldabanoğlu bunu fırsat bilir. İlkin yakın adamı Kör Bil alı yollar. Sonrada kendisi Antebe gelir. Burada aklın almıyacağı icraata girişir. Soygunculuğu, kızların cehiz sandıklarına el atacak kadar artırır. Para alamadiğı kimseleri hapseder dövdürür. Bunun üzerine tahammülleri biten halk birleşir. Silaha sarılır. Daladaban oğlu ve adamlarının üzerine saldırır. Kendi ve Kör Bilalda dahil olmak üzere bir kısmını öldürrür. Bir kısmı kaçar. Su burcu cesetlerle, kan pıhtılan ile dolar.

Ruhinin uzun ve tafsilatlı şiirinden Kilis tarihine geçen, Kilis tarihinden Hatay

tarihine intikal eden bu olaya dair son zamanlarda bir vesika daha elde etmiş bulunuyoruz. Zöhtü adlı bir şaire ait olup, tarih beytinide ihtiva eden bu parçayı

da aynen alıyoruz:

DALDABANOĞLU MEHMET ALI PAŞANIN

AYNIT AP'DA KATLiNE TARlH

Hamdülillah bu sene cümleten olduk ihya

Ki fesat ehli hele buldu cihanda zillet

Biaman katlolunup gitti cihandan zulmi

Bermürat olmadı dünyada o kafir tiynet

Ağniya ve fukara malını temlik etti

Nice miskin gureba malın ederdi sirkat

Daldabanzade Mehmet Ali Paşadır kim

Mirimiranlıtıla aleme verdi şöhret

Aslı napaniki tağşiş edene ben ne diyen (?)

Ne yahudi ne firenk belki mecusi siret

Şehri Kilis'ede kani değil idi zalim

Şehri Antebe direk (?) etti eahime sür'at

Vazı efali habise edieek bed efal

Kahrı ruhuna huda kıldı kemalen gayret (?)

Allah Allah ne beşaret size ey bendei hak.

Böyle bir zalimi katle size verdi fırsat

Zöhtü yekdane yazıp katline tarihi latif

Daldaban aldı daban etti cahi me uzlet (?)

(1203)

Manzume çok zayıf bir manzume olup, bazı mısralarından da anlam çıkmıyor. (?) işareti koyduğum mısralardan ben bir anlam çıkaramadım.

Daldabanoğlu vakasından sonra Antepte 1205 de Nuri Mehmet Paşanın idamiyle neticelenen olay, hakkında ençok bilgi bulunandır.

Şakir Sabri Yener, emekl i öğretmen Rahmetli Mustafa Altuncunun defterinden naklen bildirdiğine göre (Başpınar dergisinde) 1218 (1803) de Kalender- Paşa,1225 (1810) da Macuncu paşa, 1240 (1824) de fevzi paşa Antep’i muhasara eylemiştir. Bu muhasaraların sebebi nedir? Bu hususta hiçbir bilgimiz yoktur.

Gaziantepte halkın ayaklandığı önemli olaylardan birisinde 1235 (1819) da olmuştur.

Şakir sabri yener yukarıda bahseylediğimiz yazısında bu vak’a hakkında (1235 çapanoğlu Hisar eyledi 8 mah) ibaresi kaydediyor.

Lohanlı Mustafa Nurettin Merhum (Hubbü istiklalin abides Gaziantep’in Müdafaası) adlı eserinin 17 nci sahifesinde şu satırları yazmıştır.

(1228 de Halep Valisi olan Çapan oğullarından Cebbar zade Celalettin paşanın mezalimi Antep ahalisini ihtilal ve kıyama sevketti. 1229 da mülhekatı devren Antebe uğrayan merkum Paşa şehri beğenerek oraya kendisi için bir saray yaptırtmış ve bununla da kalmayıp Urfadan avdetine kadar 28 000 kuruş hazırlanmasını emretmiştir. Ahali bittabi bunu vermek istemediğinden paşanın Urfadan avdeti esnasında isyan ederek müdafaa etmiş ve Celalettin paşayı şehre sokmuyarak merkumun Akyol mahellesinde yaptırdığı sarayı ihrak etmişlerdir Bilahare Çapanoğlu kurnazlık ederek müdaafiden bazılarını Bilhasaa Yeniçeri ağası Topuz ağayı iğfal ederek şehre girmiş ve bu suretle şehrin münevveranından birçoklarıyla müdafiiden bazılarını idam etmiştir.)

Altıncıoğulları merhumun notları gibi Mustafa Nurettinin de hiçbir kaynak göstermeden kaydedilen çapanoğlu vakası hakkındaki bu iki not arasında tarih bakımından altı senelik bir zaman farkı vardır.

1903 tarihli Halep Vilayeti Salnamesinin 34 ncü sayfasında 1228 yılında Halep Valisinin Cebbar zade Celalettin paşa olduğu kayıtlıdır. Diğer taraftan 1235 ve müteakip yıllara ait Şer’I mahkeme sicillerinde bu yıl içinde Antep’te bir ayaklanma olduğuna dair bir düzüne ile vesika vardır. Bu vesikalara göre ayaklanmada bizzat Celalettin Paşadan mada Enderun ağalarından Alemdar Süleymen Ağa, Endurun cindarı Reşit ağa, Gulami Hurşit ve tatarlarından Mehmet ve Rüstem ağalarla; mütesellim Hasan ağanın ve Hasan ağanın gulami Arap Selimin toplamı 100 000 kuruşu geçen eşyesı yağma edilmiştir.

(şeri mahkeme sicilleri cilt 140 sahife 139,140,141,142,155)

Buna göre Mehmet Celalettin paşanın zarar ziyanı 28.780 kuruştur.

Bu tarihte Antep Maraşa bağlıdır. Vali celalettin Mehmet Paşa’dır. Fakat ne Cebbar zade olduğu ne de Çapanoğularından bulunduğu hakkında bir kayıt ve işaret yoktur. Bu vesikalardan anladığımıza göre mütesellim Hasan ağa olay sırasında firar etmiş ve bunu müteakip yukarıda bahsedildiği gibi yağma olayları cereyan etmiştir. Sonra şehir halkı bunların zarar ziyanlarını ödemeyi taahhüt eylemiştir. Halkın bunu ödüyemediğini bir kısmının sonra bağıilanmış olduğu hakkındaki kayıtlardan anlıyoruz.

Şimdi burada dilimizin ucuna bazı sorular geliyor Çapanoğlu vakası 1229 damı yoksa 1235 demi olmuştur. Yahut 1229 da Çapanoğlu Halepin valise iken Maraşa bağlı bulanan Antebe idari işler dolayısıyla nasıl tecavüz ediyor? Haydi bunun bazı idari zaruretler dolayısıyla o zaman Antebin 1223 yıllarında olduğu gibi geçici olarak bağlandığını yorumluyalım. Bu takdirde Celalettin Paşanın hem antep hemde Maraş valisi iken Antepte iki ayrı ayaklanmanın çıkması gerekir.

Mustafa Nurettin kaynak göstermeden verdiği malumat yanlıştır. Altıncıoğlunun notu, şeri mahkeme sicillerindeki vesikalarla doğrulanmaktadır.

Tanzimat fermanından sonra antepte ihtilal oldumu? Bildiğimiz birisi 1908 de bir kaymakam değerinde 1957 bir vali aleyhine olan iki ayaklanma vardır.

Bunlardan birincisinin hikayesini o devri yaşayan ve halen hayatta olan ağabeylerimizin kaleminden bekliyoruz. Ikincisinin Şahsan içinde yaşadım Birhayli notlarım var. Ancak yayınlamak için vakti henüz gelmedi.