Birinci sayıdaki (Gaziantebin Islâmlar tarafından fethine dair manzum bir efsane) başlıklı yazımda Antepteki abidelere ve bunlara ait efsanelerin bolluğuna temasla her camiin, her hamamın menşeine dair esatiri bir hikâyesi mevcud olduğunu kaydetmiştim. İşte bu yazımda bu âbidelerden Şeyh camii ve Şeyh hamamı hakkındaki rivayetleri anlatacağım. Antepte bugün başta Kale olmak üzere birçok eski eserler ve türbeler mevcuddur. Fakat bunlardan hiç birisi Şeyh camii ve Şeyh hamamı kadar haklı alakalandırmamıştır. Bu alaka yalnız islamlara mahsus zannedilmesin. Ermeniler (Sürp Eğya) dedikleri bu mahalle büyük bir ehemmiyet verirler ve daima ziyaret ederlerdi [1]

Burası şehrin Şark tarafında üzerinde topladığı mitolojik rivayetlerle âdeta mânevi bir kuvvet menbaı olmuştur. Hastalar buradan şifa umar. Dertliler buradan derman ararlar. Kâbe nasıl İslam âleminde mukaddes tanınırsa Şeyh camii ve Şeyh hamamı da Antep, bilhassa bu civar halkı arasında kudsî bir mahal olarak bilinir. Antep har binde hastane olarak ittihazile bütün savaş imtidadınca Cami ve civarının her türlü bombardımandan masun kalması burayı himaye ettiğine inanılan mübarek ruhun lutfu olarak kabul, edilir.

Şeyh camii ve Şeyh hamamı şehrin şark tarafında tam kenarındadır. Antep harbinde istisnasız olarak bütün camilerin bir Fransız Mavzer veya top mermisile tamgalanmasına rağmen Hastane olarak kullanılması burayı düşman silahlarının hedefinden hariç bırakmıştır. Fakat zamanın, ve havanın yıkıcı eli tamirsizlik ve bakımsızlık bu kıymetli âbideyi yavaş yavaş harabeye çevirmektedir. Halbuki Genç mimarımız Süleyman Muradoğlu Mimar Sedad Çetintaş gibi Şeyh camiini Antepteki âsar arasında en orijinal olarak kabul etmektedir.

Şeyh camii ve hamamı hakkında halk arasında dolaşan efsanevi rivayetler pek çoktur.

Dinî ve millî diğer efsane ve ananeler gibi bu efsaneler de zemanen tesbiti mümkün olmayan bir devirde kendiliğinden vücut bulmuş ve halkın vicdanına hâkim olmuştur. Bu itibarla gerek Şeyh camii ve hamamı hakkındaki efsaneler ve gerek bunu takip edecek diğer efsanevi folklore derlemelerinde de neden niçin demiyerek doğrudan doğruya meydandaki mütevatür hadiseyi kaydetmekle iktifa edeceğim...

Şeyh camii hicri 971 tarihinde Şeyh Fethullah tarafın dan yapılmıştır.[2] Demek ki 384 senelik bir maziye maliktir.

Bay Fethullah camiin yapılışını rivayete müstenit olarak: şöyle hikâye ediyor: [3]

“Şeyh Fethullahın karısı birgün (..) Zadelerin işletmekte olduğu hamama gitmiş. Şeyh fakir ve kendi halinde bir adam olduğundan karısına hem iyi muamele edilmemiş. Hem decurunun [4] başına yaklaştırılmamış, kadın alt tarafındaki yapık suyuna [5] yıkanarak eve gelmiş, kocasına: Sen ehli keramet bir Şeyh olasın da bize böyle muamele edeler. Nedir bu fakirlik deye çıkışmış. O zamana karısına git kuyudan bir kuva su çekdeye emir buyurmuş, karısı kuvayı çıkarınca bir de ne görsün kuva ağzına kadar altunla dolu. Şeyh karısına al aldığın kadar deyince bunda bir hikmet olduğunu sezerr kadın kabul etmemiş ve kuvayı kuyuya boşaltmış, ikinci bir kuva daha çekmiş, bu sefer de içi akrap yılan çiyan doluymuş; o zaman Şeyh. Eğer dünya inalı olan o altınlara tama edip alaydın bu akraplar yılanlar senin içindi. Haydi bir kuva daha çekte yıkan demiş. Kadın kocasının sözünü yerine getirerek, üçüncü kuva da çıkan su ile yıkanmış. [6]

Karısının gördüğü kötü muameleye muğber olan Şeyh FethuIIah bir hamam yaptırmıya fakat o zamanlar hamam yaptıranlar yanına birde cami bina ettirmeği âdet edinmiş olduklarından bu meyanda Şeyh camiini de yaptırmıya karar vermiş.[7]

Yazan: Cemil Cahit GÜZEL

(Devamı gelecek sayıda)


[1] Sürp Ermenice aziz demektir. Eğyanın bir isim olması muhtemeldir. Bu hususta malûmatına mûracat ettiğim, Amerikan hastanesi hemşirelerinden Bayan Maryam yaz aylarında tarihini hatırlayamadığı bir günde Erme, nilerin Şeyh hamamına gelip yıkandıklarını ve fakat Eğyanın kim olduğunu ve bu ziyaretin sebebini bilmediğini söyledi.

Bu civarda oturan halk Ermenilerin buraya büyük bir kudsiyet atfettiklerini, hatta kurban adayıp mum yaktıklarını, hele yaz ablarının muayyen bir gününde âdeta akın ettiklerini, hastalık ve saire sebebile gelemiyenlere hiç olmazsa hamamın suyundan bir şişe götürdüklerini, ve Şeyhocağma gelip gün düzün mum dikip çiy köfte yaptıklarını, hatta bu yüzden bir defa yangın çıkmış ve türbenin yeşil örtüleri ve tahtadan mâmûl müşebbek (mezarın üzerindeki sanduka) ın yandığını söylerler.

[2] Şeyh FethuIIah Evliyadan sahibi keramet bir zatmış, 971 tarihinin bundan bir kaç sene evel camiin Tekke kısmında içeride bir tahta üzerinde mahkûk bulunduğunu fakat şimdi tarihi muhtevi tahtanın ortadan kaybolduğunu Yapıcı ustası Bay Mamey söylemektedir.

[3] Camiin imamı (FethuIIah hoca) Şeyh Fethullahın kendi ceddi olduğunu söyleyor.

[4] Curun; kurna

[5] Yapık: birbirine dolaşmış saç kırıkları, tyapık suyu) yapıklı saçları havi killi —malûmdur ki Antepte kadınlar kirini alması için başlarına kil sürüp tararlar sabunlu pis sudur. Yakın zamanlara kadar hasta olan, kadınlar bu suyuntararlar sabunlu pis sudur. Yakın zamanlara kadar hasta olan, kadınlar bu suyun şifaî bir hasseyi haiz olduğuna inanmakla yıkanırlarmış. Çünkü hamamın banisi Şeyh Fethullahın karısı bu suda yıkanmıştır.

[6] zadelerin Şeyh Fethullahın karısına hamamlı su vermediklerinden dolayı bu âileden bir kimse Şeyh hamamına gelirse su derhal azalır, ve hamam soğumıya kışlarmış. Böyle zamanlarda kayme (dellâke)ler: .... lardan kim varsa hamamdan çıksın deye bağırırlarmış ...

[7] Hakikatan Antepte bir çok eski hamamların yanında bir de cami görüyoruz.