Türkiye’de Modern Gazeteciliğin pirlerinden olan sayın Ahmet Emin Yalman (Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim) adını verdiği dört ciltlik değerli bir yapıt yayınladı. Yazarın çocukluğundan başlayarak yaşantısının, gezilerinin hikâyesi olan yapıdı satın alınca okumakta olduğum tarihsel bir kitabı yarım bırakarak hemen buna başladım.

Yazar Amerika’daki öğrenim anılarını anlatırken (Kansans City) şehrinde yapılan misyonerler toplantısında tanığı olduğu korkunç Hıristiyan taassubunu, misyonerlerin Müslüman memleketlerinde neler yapmak istediklerini anlattıktan sonra bu ilişkiyle, tanıştığı Gaziantep Ermenilerinden (Ohanes Ferit) adında birisiyle konuşmasından bahsetmektedir. Bunda Ohanes’in Gaziantep’te kendisine öğretmenlik eden (Hasırcı Hoca) adında birisile olan bir konuşmasını önemle kaydediyor. Hasırcı Hoca kimdir? Bu sorunun karşılığından önce Ohanesle ilgili olarak sayın Yalman’ın kitabına geçen bölümle, üstadın bununla ilgili bir anısını aynen alıyorum.

Ohanes Ferı̇d

“.... (Vatan) da çalıştığım sıralarda Matbaaya Ohanes Ferid adında ve seksen beş yaşlarında yaman bir adamın ayağı alıştı. Kendisi de, kardeşi de Mülkiyeden çıkmışlardı. Kardeşi şark vilayetlerinde kazada kaymakamlık ederken, Ermeni ihtilalcilerinin emellerine uymadığı, devlete sadık kaldığı için Taş nakistan çeteleri tarafından vurulmuştu. Kendisi de Devlet hizmetinde Babıâli Sicil Umum Müdürlüğüne kadar yükselmişti. Yüksek yaşına rağmen dimdik yürüyor, dimağı zindeliğini muhafaza ediyordu. “Manevi Sıhhati koruma” başlığı ile yazdığı bir kitabı neşretmek imkânını aramak için bana gelmişti. Sonra dost olmuştuk. Ohanes bana şu hikâyeyi anlattı:

— Ben Gaziantep’liyim. Orada yaşayan biz ermenilerin ana dilimiz Türkçedir. Dini anlayışımıza da Müslümanlara mahsus bazı ananeler karışmıştır. Mesela akşam duasını ederken secde etmek adetimizdir. Ben genç iken, Gaziantep’in en ileri fikir adamı, sonradan Maarif Nazırı olan Münif Efendi idi. Birgün kendisine gittim, dedim ki:

— Ben gelişmek hevesinde bir gencim. Bana ders verirmisiniz, yol gösterir misiniz.?

— Benim vaktim yok, fakat burada Hasırcı Hoca adında yüksek ruhlu bir hoca vardır. Aradığını benden iyi bir şekilde sana verir.

Bunun üzerine Hasırcı Hocanın derslerine devam etmeğe başladım. Geniş bilgisi, yüksek seviyesi karşılığında hayranlığım gün geçtikçe arttı. Nihayet ken di kendime karar verdim. Bu yüksek adamın dini benimde dinim olacaktı. Dedim ki:

— Bana hidayet erişti. Ben Müslüman olmağa karar verdim.

Hoşnut olacağını sanıyordum. Tamamiyle aksine olarak hiç benzerini görmediğim tarzda gazaba geldi. Bana hiddetle şunları söyledi:

— Eğer böyle birşey yaparsan, hocan sıfatıyla sana bir daha elimi öptürmem. Sen din değiştirirsen anan, baban, yakınların üzüleceklerdir. Sen onlara kahır zulum etmiş olacaksın. Hayatını borçlu olduğun kimselere zulumetmeğe isedin cevaz vermez. Sen iyi bir adam olmak istiyorsan din değiştirmeden de bu imkânı bulabilirsiniz. İyi niyetler ve temiz içliler için her din bir hak yoludur.

Ohanes Ferid’in bu sözleri bana 1914 yılının başında Amerika’da Kansas City toplantısında karşılaştığım ruh avcılarını ve yamyamları hatırlattı. Onlara nisbetle Hasırcı Hoca’nın vardığı yüksek din anlayışına hayranlık duydum ve ona rahmet okudum.

Bir Hikayenin Tesiri

İş bu kadarlada kalmadı. Ondokuz yıl kadar evvel Hasırcı Hocanın sözlerini tekrar etmek suretiyle bir adamı eğri bir karardan korumağa ve memleket hesabına faydalı bazı neticeler almağa imkân buldum.

Hadise şudur. Uzun yıllar İstanbul’da, Çakmakçılar yokuşundaki İncil evinin başında bulunan, milletimize daima sevgi ve yakınlık gösteren, Bektaşîliğe dair bir kitap yazan Doktor Birch beni bir gün Bebek’teki evine çağırdı, dedi ki

— Türkiye’de bulunan Üsküdar Amerikan kız lisesi, Tarsus Koleji, Kayseri’de Talaş Amerikan Mektebi ve Gaziantep Amerikan Hastanesi gibi tesisler merkezi Boston’da bulunan Congressional Misyonerlik teşkilatına bağlıdır. Bu teşkilatın umumi kâtibi İstanbul’dadır. Maksadıda, hiçbir kimseyi dininden çevirmeyen Türkiye’deki tesislerin hepsini lağvetmekdir. Bunu yapmazdan evvel Amerika’yı iyi tanıyan birkaç kişi ile görüşmesini istedim, kabul etti. Listemizde siz de varsınız. Yemekten sonra sizinle başbaşa konuşacaktır.

Umumi kâtip bana şunları söyledi:

— Biz dinimize çok bağlıyız. Allaha layık olmak için bunu iyi bir yol biliyoruz. Bu yolu dünyanın her tarafındaki başka insanlara da açmak için misyonerlik teşkilatı meydana getirdik. Mektepler, hastaneler kurduk. Halbuki uzun yıllardır, Türkiye’de nice fedakârlıkla devam ettirdiğimiz tesislerden hiçbir netice alamadık. Kimse bizim dinimize rağbet göstermedi. Bu duruma göre bunların hepsini Türkiye’den kaldırmağa, maksadımıza uygun neticeler almak üzere nakletmeği düşünüyoruz. Buna ne dersiniz ?

Şu cevabı verdim:

— Bu sizin bileceğiniz bir şeydir. Yalnız size anlatacağım bir hikaye var. Bunun dinledikten bonra istediğiniz kararı verebilirsiniz.

Ohanes Ferid Hasırcı Hocanın hikâyesini, tam hakkını vererek, umumi kâtibe anlattım, dikkatle dinledi. Ağzından tek laf çıkmadı. Fakat mekteplerin hastanenin kaldırılması tasavvuru birden ortadan kalktı. Her şey olduğu gibi kaldı...

Amerikan Hastanesi

Sayın Ahmet Emin Yalman’ın kitabının 1. cilt 173-175. sayfalarından aynen aldığım bölüm budur. Bu hikâye ve anı bize hayli şeyler anlatıyor. Bir kere Gaziantep’teki Amerikan Hastanesinin ilkinde ne maksatla kurulduğunu, neden kaldırılmak istendiğini, nasıl geri bırakıldığını öğretiyor. Bir Gaziantep’li olarak hep biliyoruz ki Amerika Misyoner teşkilatının bir organı olan hastane görevlileri hiçbir Gaziantep’liyi dininden döndürememişlerdir. Ama memleketimizde henüz özel hastaneler bulunmadığı bir zamanda şehrimize sağlık bakımından çok yararlı hizmetler yapmışlardır. Yalnız şehrimizde değil, Güneydoğu şehir ve kasabaları bu durum dolayısıyle Gaziantep’e ziyaretçi gelmesiyle turistik bir etki de yapmıştır. Birleşik Amerikayı ana dilleri Türkçe olan Ermenilerin milli bilinçlerinin uyanmasındaki rollerini bir yana bırakalım, Amerikan hastanesi bir sağlık örgütü personelinin insancıl yönleriyle iyi anılar bırakmıştır. Bugün Ayizli adını hatırladığımız zaman saygı duymaktayız. Dülük Dağının orman haline getirilmesi onun teşebbüsü ile olmadı mı?

Hasıroğlu Ağa

Şimdi Münif Paşa’nın Ermeni Ohanes Ferit’e tavsiye ettiği Hasırcı Hoca’nın kim olduğu üzerinde durabiliriz.

Benim gibi bu yazıyı okuyanların akıllarına hemen ünlü şair Hasırcıoğlu Hacı Mehmet Ağa gelmiş olacaktır. Gerçekten Sayın Ahmet Emin’in sözünü ettiği kimse şair Hasırcıoğlu’dan başkası olmasa gerektir.

Sayın Ömer Asım Aksoy’un, Gaziantep Halkevi yayınlarından otuz birincisi olarak çıkan (Hasırcıoğlu Hacı Mehmet ağa) adlı eserinde Ağa’nın öğretmenlik eylediği kaydedilmektedir. (Sayfa: 12)

Ünlü şairimiz Hasırcıoğlu’nun, esasen bilinen, öğüneceğimiz bir yönünü iyi bir örnekle ortaya koyan Sayın Üstad’a teşekkür eder, uzun ve verimli ömürler dilerim.