Menzilin sözlük anlamı konak demektir. Terim olarak karşılığı ise kervanların tatarlarının mübaşir adıyla merkezden eyaletlere eyaletlerden sancaklara görevli olarak giden kimselerinin, seferde Ordunun konakladığı han ve kervan saraylara verilen addır. Şeri Mahkeme sicillerinde bildiğimiz özel ev karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Menziller bir kasaba veya köyde yahut yolun korunmaya elverişli bir noktasında kurulurdu. Menzillerin birbirlerine olan aralıkları bir günde yürünebilecek kadar, olurdu.

Menzillerde posta tatarlarının mühaşirlerin, başka resmi görevlilerin değiştirmeleri için yeteri kadar at bulundurulurdu. Bu atlara (Menzil Atı) denirdi.

Menziller (Menzil Emini) denilen memurlar tarafından yönetilirdi.

Ordu sefere çıkmadan önce kadılara, vekili bulunan naiplere, Beylerbeyi, sancak beyi Mütesellim, Voyvoda gibi görevlilere gönderilen Ferman veya buyurultularla menzillerde yeteri kadar zahire bulundurulması emrolunurdu. Bundan başka bir beylerbeyi yani valinin bir yerden öbür yere atanışı nedeniyle veya emrindeki sancaklara herhangi bir sebeple gidişinde uğrayacağı il ve sancak kaza idarecilerine gönderdiği mektup ve buyrultularla ayni hizmetin yapılmasını isterdi.

Bu zahirenin bedeli menzilin bağlı bulunduğu kasabanın vergilerinden karşılanmak üzere menzil eminleri tarafından o çevredeki köylerden satın alınırdı.

Buna Sursat adı verilirdi. Böylece kendilerinden bedeli karşılığı zahire istenilen köylüler, bunu vermeğe mecbur idiler.

Menzil eminlerinin maaşları menzilin bulunduğu kasaba halkından salyan suretiyle toplanırdı.[1]

Gaziantep Ana yolların üzerinde bulunması dolayısıyla bu sancaktaki menzil örgütlerine devletçe önem verilen yerlerdendi.

İstanbul yönünden bölgemize gelenler iki yol izlerlerdi. Bu yollardan birini batı, öbürünü kuzey yolu diye adlandırmak kabildir. Zira birincisi Adana’dan sonra Akdeniz sahiline inerek İskenderun-Belen üzerinden geçerek bölgemize girerdi. Canpulat isyanını bastırmağa gelen Kuyucu Murat Paşa ile Bağdat seferine giden 4. Murat bu yolu izlemiştir.

İkinci yol ise Elbistan-Besni-Araban-Merziban (Yavuzeli) yönüdür.

Yavuz Sultan Selim Mısır seferine giderken bu yoldan gelmiştir.

İşte böylece gerek askeri ve gerek ticari yolların üzerine rastlamakla bölgemizde hayli menzil yapıları bulunması gerekmektedir. Ne yazık ki bunların yerlerini kesin olarak bilemiyoruz. Ancak kimi yapı kalıntıları var ki bunların Menzil kalıntıları olması ihtimali vardır.

Bunlardan birisi Yavuzeli şosası üzerinde, Bedirkent köyünün önünde, şimdi yarı yarıya yıkılmış durumdadır. Yapının tavanını teşkil eden tonozların bir bölümü sağlamdır. Bu menzilin Araban, Besni, Rumkale yönüne gidip gelenlere hizmot ettiği anlaşılan Rasaf denilen döşeme yolun kalıntıları göze çarpmaktadır. Bu yol Karakuyu köyünün kuzey doğusunda, orman içinde uzamaktadır, iyice bellidir.

Bir Handa Küçük Kızılhisar köyü yakınında, Balaban boğazından gelen şosanın Gaziantep’e doğru dönemeç yaptığı yerde, güneyde idi. Büyükçe bir avlusu içinde odalar vardı. Mimari bakımdan Bedirkent’dekinden ayrı idi, Aralık bakımından yukarıda belirttiğimiz ölçüye uymamakta ise de bunun da bir menzil olması muhtemeldir. Kilis yönünden gelip Gaziantep, Besni ve Maraş’a geçeceklere hizmet ederdi. Canbolat isyanını bastırarak Maraş’a giden Kuyucu Murat Paşa’nın buraya uğradığı, hatta bir köylü ile aralarında hoş bir konuşma geçtiği söylenir.

1135 yılında Antep Yeniçerilerinin adam öldürme ve yağmacılıkla sonuçlanan olayı soruşturmaya görevlendirilen Halep valisi Recep Paşa’nın Geneyik köyü üzerinden Antep’e geleceğine. Bu ilişkiyle zahire tedarikine dair bir belge şeri sicillerin Cilt 74 Sayfa: de kayıtlıdır. Recep Paşa bu gelişte Küçükkızılhisar menziline uğradığına şüphe yoktur.

Adana, İskenderun, Halep, Kilis yönünden gelip Birecik’e geçecek Resmi görevliler çok vakit Bakıta köyünün bulunduğu sırtın kuzey eteğindeki

Tılfar Hüyügü önünden geçen Rasaf’dan Tılbaşar, Orul ve Mizar üzerinden

Bira (Birecik)e inerlerdi.

İran seferlerinde gerek ordunun gidiş gelişlerinde gerekse erzak ve cephane ikmalinde bu yol izlenmiştir. Kanuni’nin Bağdat seferinde Vezir-i âzam İbrahim Paşa Halep’ten Irak’a geçerken bu yolu izlemiş olmalıdır.

Yukarıda da işaret eylediğimiz gibi Bağdat’ın ikinci kez fethiyle sonuçlanan 4. Murat’ın seferinde de yine bu yol takip edilmiştir. Ordu Mizarda konakladığı zaman Padişah, Silahtar Paşa ile Antep’e gelip gitmiştir.[2]

17. yüzyılın ortalarına doğru çıkıp yıllarca süren İran savaşlarında bu yol arı kovanı gibi asker ve taşıma kolları ile kaynamıştır.

Birinci yarı yıkık kalıntısı, öbürünün hiçbir eseri kalmamış bulunan iki menzilden başka, Menzil olmaları düşünülebilen iki yapı vardır. Bunlardan birinin Sarılar köyü yakınında da olduğu söyleniyor. Bunu görmek kısmet olmadı. Ancak diğeri gerçekten bir Menzil kalıntısı olmalıdır. Zira Gaziantep’ten çıkıp, veya Bedirkent menzilinden kalkıp Rumkale yönüne gidenlerin izledikleri yol üzerindedir. Yukarıda işaret ettiğimiz bu yönde Rasafta vardır.

İkinci Burç bucağına bağlı Kilci mezreası köyüne bağlı Başkent hüyüğü içinde toprağa gömülü durmaktadır. Binanın yalnız tavan bölümü görünmekte, mimari bakımdan Bedirkent’tekine benzemektedir.

Şeri sicillerde (Örneğin Cilt: 76, sayfa: 138) Başkentin vaktiyle bir köy olduğu, Dülükbaba zaviyesinin vakfı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hüyük üzerinde yapı kalıntısı olduğu kanısını veren ayrı veya yığın halinde taşlar var. Hüyüğün doğu kuzeyinde bir pınar çağlamaktadır ki Afrin suyunun başı imiş.

Yetkili kişilerin bu üç yapıtı gözden geçirerek mimari karekterleriyle gerçek yapı cinsini, tarihi değerini ortaya çıkarmaları gerektir. Hele henüz toprak içinde bulunan Başkent’teki ile vakit geçirmeden meşgul olunmalıdır. Bu konuda aklımıza ilk gelen müze idaresidir...


[1] Mehmet Zeki Pâkalın Osmanlı Tarih Terimleri ve deyimleri sözlüğü Cilt: 2, Sayfa: 479-480. Osmanlı Tarih Ansiklopedisi. Murat Sertoğlu Sayfa: 206, Gaziantep şer’i mahkeme sicillerindeki yüzlerce kayıt.

[2] Naima tarihi. Zuhuri Danışman çevirisi Cilt: 2, Sayfa: 1390