Lügat ve ansiklopedilerden öğrendiğimize göre bedesten yahut bedestan farsçe bir sözdür. Aslı Bezistandır. [1]Eskiden Doğu şehirlerinde kumaş ve diğer kıymetli eşyayı yanğından ve hırsızlıktan korumak için yapılmış kalın taş duvarlı ve demir kapulu çarşılardır. Üzerleri kap (Tonoz) çatılıdır. İki üç hatta daha fazla kapıları bulunur. Akşamları bu kapular kapatılmakta beraber bekçiler tarafından da bekletilir. Bankaların henüz bulunmadığı veya genelleşmediği çağlarda bedestenlerdeki demirden yapılmış dolaplar para ve mücevherlerin saklanmasında kullanılırdı.

Bedestenlerde kapalı çarşı adı da verilir, mahalî incelemelerimizde eski eski esnaf teşkilatımızda esnaf ve derneği başkanı demek olan esnaf şıhları arasında bir de bedesten şeyhinin bulunduğunu görüyoruz. [2]Bunların bedestenlerin açılıp kapatılması, korunması işleriyle görevli ve diğer esnaf şeyhleri gibi bedestendeki kimseler üzerinde otorite sahibi oldukları anlaşılıyor.

Türkiye’nin en büyük bedesteni İstanbul’da Beyazıt Nuriosmaniye Mahmut Paşa semtleri arasında kurulu bulunan ve bedestanı kebir, çarşuyu kebirde denilen meşhur kapalı çarşıdır. İçinde dörtbin dükkân, beş camii, bir okul, yedi çeşme, bir dolaplı kuyu bir acı akar su, bir sebil bir şadırvan, 60 sakak, 13 kapısı vardır. Kısmen Bizanslardan kalmış ve kısmen de Fatih zamanında yapılmıştır. [3]

Gaziantep’te 5 ayrı zamanda ve ayrı şahıslar tarafından yapılmış beş bedesten vardır.

KARANLIK BEDESTEN

Buna (Eski Bedesten), (Bedestanı atik) de derler. İsmine uygun olarak Gaziantep Bedestenlerinin en eskisidir. 16’ncı asırda Kanuni ve İkinci Selim devirlerinde vezirlik ve kumandanlık eden, Kıbrıs Fatihi Adile anılan Lala Mustafa Paşa tarihinden yaptırılmıştır. Lala Mustafa Paşa Halep ve Şam’da uzun yıllar valilik etmiştir. Bu bedestenin Halep valiliği zamanında yaptırıldığını tahmin ediyorum. Karanlık bedestenin Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığına şer’i mahkeme sicillerinin incelenmesi sırasında muttali olduk. Paşa tesis eylediği bir vakıfla bedestenin bakım masrafları, tahtani camii imam ve vaizi için şart ettiği maaş ayrıldıktan sonra kalan gelir fazlasını evlâtlarına bırakmıştır. Vakfın tesisine ait vakıfnamenin asıl ve sureti henüz görmedim. Evkaf dairesinde de mevcut değildir. Bu duruma bakarak Halep’te tanzim kılındığına hükmediyorum. Bununla beraber vakıfname kapsamını açıklayan kararlar vardır. [4]

Bu kararlara göre Lala Mustafa Paşa bedesteni dört kısım ve 110 dükkândan ibarettir. Yine bu kararlardan öğrendiğimize göre Lala Mustafa Paşa’nın babasının adı Abdullah’tır. Şam’da Mürdüm Bey zade adiyle anılan ailede evlatlarındandır.

Lala Mustafa Paşa bedestenlerinden birincisi güneyden kuzeye doğru, millet hanı önünden şimdi İnco veresesine geçen Elbeyli Oğlu Hanı’na kadar uzanırdı. Halen yeri cadde olmuştur. İkinci ve üçüncüleri birinciye batı tarafında birleşerek doğudan batıya dördüncü ise ikinci ve üçüncü bedestenlerin batı tarafından güneyden kuzeye doğru uzanırdı. Doğudan batıya doğru yan yana uzananlardan kuzeydeki harap olmuş ve terkedilmiş bir haldeydi. Diğerleri de harpte hasara uğradı. Şimdi hepsinin yerinde yeller esiyor.

ZENCERLİ BEDESTEN

Halk buna kara basamak da derler. 1130 tarihinde Darendeli Ahmet Han oğlu Yusuf Ziyaeddin oğlu Haci Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Hüseyin Paşa bundan başka aynı zamanda kendi adiyle de anılan Çıkrıkçı Hamamı ve Çıkrıkcı Camiini yaptırmıştır. [5]

Şair Kusuri zencirli bedestenin yapılışı dolayısiyle bedestenin güney kapısı üzerinde yazılı bulunan şu tarih kıtasını söylemiştir. [6]

Ede bu çarşuyu hak mahfuz

Baye ü müşteri ola memnun

Der Kusuri kemale tarihi

……… vaktına merhun 1130

Tarihteki (kemale) sözünden bu kıtanın yapının bitiminde söylendiğini çıkarmaktayız.

Zencirli Bedesten biri kuzeyden güneğe, diğeri doğudan batıya uzanan uzanan ve doğu kuzeyde birbiriyle birleşen iki kısımdan ibarettir. Üç kapısı vardır. Birisi birleştikleri yerde kuzeye Bakırcılar Çarşısına, ikincisi batıya Alaidevle Cami karşısına, üçüncü de güneye Kunduracılar Çarşısında bakır hanı önüne açılır. Seksen dükkânı ihtiva etmektedir.

Hüseyin paşa Şevval 1131 tarihinde tesis ettiği bir vakıfla bedestenin gelirini 19 sene önce yaptırdığı Çıkrıkçı Camii ile evladına şart eylemiştir.

Zencirli Bedesten halen et ve sebze hali olarak kullanılmaktadır. Belediyenin mülkiyetine geçmiştir. Tek kat iken belediye tarafından üzerine bir kat daha yaptırılmıştı. Adliye dairesi olarak kullanılan bu yeni kat, 25 Kasım 1957 tarihindeki yanğında harap olmuştur.

KADRİ PAŞA BEDESTENİ

Kadri paşa Cenan ailesine mensuptur. İshak paşanın oğlu şöhretli alimimiz Mütercim Asım’ın yeğenidir. 1296’da bir aralık başvekillik de yapmıştır. Kadri paşanın böyle bir bedesten yaptırmış olğuna bize yine şer’i mahkeme sicilleri öğretti. Buna dair iki karara rastladık. İkisi de 1291 rebiyülevvel tarihlidir. [7]

Birincisi Behisni zade Mahmut Efendi’nin tesis eylediği diğeri Ermeni Cemaatının Ermeni mektep ve kilisesi için kurduğu vakfa meşrut aziziye hanına (Şimdi Millet hanı ile anılır) hudut olarak geçmektedir. Böylece Kadri Paşa’nın beyken yaptırdığı bir bedesten bulunduğunu öğrendikten sonra bunun yapılış tarihini araştırırken imdadımıza yine Gaziantep tarihinin paha biçilmez bir hazinesi olan şeri mahkeme sicilleri yetişti. 2 Cemaziyelahir 1271 tarihini taşıyan bu kararda Kadri Paşa bedestenin yeri, yüz ölçüsü, arsanın tedarik şekli anlatılmaktadır. [8]Buna göre bu bedesten şimdiki millet hanı Lala Mustafa paşanın güneyden kuzeye ve doğudan batıya uzanan bedestenleri ve millet hanı arkasındaki Behram Sokağının kuzeye doğru devamı olan sokak arasındadır. Doğudan batıya 45 ziraa (32,75 metre) güneyden kuzeye 25 ziraa (18 metre 75 santimetre) ebatındadır. Arsası Tahtani camiine ait iken Kadri Paşa Vakıflar idaresinden satın almıştır. Ancak arsa içinde bulunan 5x5 ziraa (3,75x3,75,75 metre) genişliğindeki eskiden kalma mescidin yeniden yapılması şartı koşulmuştur.

Kadri paşa arsasını 1271 tarihinde satın aldığı bedesteni ne zaman yaptırmıştır. Merhum 1274 tarihinde İstanbul’a giderek bir daha dönmediğine göre 1271-1274 yılları arasında yaptırdığına hükmetmek lazım geliyor.

Hasırcıoğlu Sayın Ahmet Tüzün bu bedestenin yukarıda tarif edilen yerde bulunduğunu yan yana iki kısımdan ibaret olup Fatlacı Çarşısı olarak kullanıldığını, kuzeydekinin içinde küçük bir mescit bulunduğunu anlatır. Bu bedesten de ve mescit de harpte harap olmuştur.[9]

KEMİKLİ BEDESTEN

Bu bedesten hakkında daha önce 1949 yılında Gaziyurt gazetesinde bilgi vermiştim. Bu Yazı sonradan Kültür Dergisi tarafından iktibas edilerek neşredildi.

Kemikli Bedesten Atay soy adını taşıyan ailenin atası Müftü Haci Osman efendi tarafından yaptırılmıştır. Vakti ile şehrin bu kısmı büyük bir boşluk halinde iken, bir gün Battal bey Haci Taha Göğüş, Müftü Haci Osman Efendi burasını imar etmeyi kararlaştırmışlar. Battal Bey Tuz Hanı’nı, Haci Taha Efendi bunun karşısındaki halen Mahlinin mülkiyetinde bulunan yüksek kahve ve altındaki dükkânları, Haci Osman Efendi de bu bedestenleri ve güneyindeki Mecidiye Hanı’nı yaptırmışlardır.

Bedestenin yerinin salhane olduğu söylendiği gibi Şakir Sabri Yener Gaziantep Büyüklerinin son sahifesindeki notunda (Raşide ait yazılar bittikten sonra şu mütemmım bilgiye desterest olmuş. Raşit İhlas Baba’nın oğludur. Evleri de şimdiki Kemikli Bedesten’in yerinde imiş diyor. [10]

Kemikli Bedesten doğudan batıya uzanır. Yan yana bir aralıkla birbirine geçilir. İki kısımdan ibarettir. Güneydeki Mecidiye Bedesteni kuzeydeki kemikli Bedesten adiyle anılır. Fakat halk mecidiye adını artık kullanmamaktadır. Genel olarak kemikli bedesten der.

Bu adın verilmesi bina temelleri kazınırken fazla miktarda gemik çıkmasından ileri geldiği söylenir. Biri batıya diğeri doğuya açılmak üzere ikişerden dört kapısı vardır. Yetmiş iki dükkânı ihtiva eder.

Kemikli Bedestenin 1281 yılında yapıldığını rivayete dayanarak vaktiyle kaydetmiştik. Bedesten’in güneyindeki Mecidiye Hanı aynı zat tarafından aynı tarihlerde yaptırılmıştır. Gerek hanın gerek bedestenin Mecidiye adiyle anılması insanda acaba Sultan Mecit zamanında yapıldığı için mi bu ad verildi düşüncesini uyandırıyor. Rivayete dayanarak ileri sürdüğümüz 1281 tarihi Abdülmecid’in ölümünden beş sene sonradır. Tahtta bir padişah varken beş sene önce ölen eski bir padişahın adının verileceğini tahmin etmiyorum. Buna göre Bedesten’in yaşı 1281’den daha eskide olmak lazım. Hiç olmazsa 1276 amma akla Abdülmecit tahta ıken yapılmıya başlanıp ve o zaman adı konulup ölümünden sonra bitmesi ihtimali de geliyor.

KUYUMCULAR BEDESTENİ

Böyle bir bedestenin varlığını Şakir Sabri Yener ve Ahmet Tüzün Beylerden öğrendim. Tariflerine göre bu da Lala Mustafa Paşa Bedesteni’nin batıdaki dördüncü kısmının daha batısında olup iki kısımdan ibarettir. Lala Mustafa Paşa’nınkinden daha yüksek ve geniş mimari tarzı bakımdan ondan çok farklıdır. Ve daha sonraki devirlere aittir. Kim tarafından yaptırıldığı belli değildir. Ancak burada kuyumcular oturduğundan Kuyumcular diye anılırmış. Sicillerin bu düğümü de çözeceğini tahmin ediyorum.


[1] Resimli yeni Lügat ve Ansiklopedi Sahife 233.

[2] Birinci Noter Ali Taşarın eski aile adı (Bedeste Şeyhi zadedir).

[3] Resimli Yeni Lügat ve Ansiklopedi sahife 454.

[4] Şer’i mahkeme sicilleri defter No. 154, sahife 274, defter No: 156; sahife 75.

[5] Gaziantep Büyükleri Şakir Sabri Yener, Sahife 26.

[6] Gaziantep kitabeleri Şakir Sabri Yener Sahife 45.

[7] Defter No: 148, sahife 179-182.

[8] Defter 145 sahife 285.

[9] Sayı 25 sahife 9

[10] Ihlas babanın Bilen ailesinin büyük atası olduğunu Nail Bilenden öğrendim.