Şakir Sabri Yener Gaziantep Büyüklerinde yukarıki başlık altında şu bilgiyi vermektedir:

‘’İsimlerini tesbit edemediğim bu iki alim kardeş Mehmet Paşa Nuri Mehmet Paşa olacak ile hem asır imişler. Antep’in Nakıp Medresesinde müderrislik ederlermiş. Mehmet paşa Antep’i fazla sıkıştırmaya başlayınca ahali bu hocalara ricada bulunmuşlar. Mehmet Paşa bunu çekememiş. Bunların 18 talebesini medresede öldürtmüş, kedilerinin de medrese önündeki bir taş üzerinde alenen boyunlarını vurdurtmuş. Bu taş yakın zamana kadar medrese önünde dururmuş. Ve halk hürmeten bu taşa basmazlarmış. Antepte diş gören hocalar denilen bir aile var. Rivayete nazaran Şafii zadelerin idamından sonra bu Diş gören ailesinden bir koca karı hocalardan birini rüyasında görmüş. Hoca, boynu vurulurken kılıç parmaklarını doğradığı ve bu parmakların o taşlar arasından alınarak mezara gömülmesini söylemiş. Karıda böyle yapmış. Bunun üzerine kendisine dişgören demişler.’’

Gaziantep büyükleri 1934 de yayınlandı. Tam yirmi yedi yıl karanlıklar içinde duran Şafii zadeler hakkında yeni bazı bilgiler elde ettik. Bunu iyi bir tesadüfe borçluyuz:

Bir süre önce Gaziantep bedestenleri hakkında bilgisine müracaat etmek üzere Hasırcıoğlu ailesinin en yaşlı üyesi olan Sayın Ahmet Tüzün’ü ziyarete gitmiştim. Bu ziyarete ustadım ve ideal arkadaşım Şakir Sabri Yener de katıldı. Bedestenler hakkındaki konuşmalarımız sırasında söz Gaziantep meşhurlarına geçti. Sayın Ahmet Tüzünde babadan dededen geçirdik. Buradan aldığımız notlara dayanarak Şakir Sabri Bey ve ben dergimizde birkaç yazı yazmış bulunuyoruz. Bu yazıda o ziyaretin mahsuludur.

Dergimizin 39 ncu sayısında hayat ve eserlerinden bahsettiğimiz Mustafa Fehim efendinin mecmüatül letaüf adını taşıyan defterinde Şafii zadeler hakkında tam beş tane ayrı tarih beyiti görüp istinzah ettim. Bu sayede Şafii zadelerin hakikaten bir gadre kurban gittiklerini adlarını ölüm tarihlerini öğrenmiş oluyoruz. Bu tarihleri üstündekileri açıklamalarla aynen alıyorum:

Şafii zade Ahmet Efendi ba tarih

Bu devasızlıklara kim olmalı yarabbi penah

Sana şekvacıyız ey müntakimi adli

Keza ilah 1198

Ağlayıp rahmi-I negan dedi tarihin

Kabri Havi Ahmet Efendi şehit ve arif

1198

Şafii zade Hacı Mehmet Efendi ba tarih

Düştü ahir bize de böyle bir ateş nagah

Yandı dil yandı ciğer kalmadı takat

Sad ah. 1198

Keza

Zebanr hame Rahmiye geldi bir tarih

Fakıh Hacı Mehmet Efendi gitti şehit

1198

Cümle nas ağlaşarak dediler eyvah eyvah

Şafiilerde şehit oldu innallah 1198

Şu şehitler 1198 yılında Gaziantepte ceryan eden bir faciayı, facia kurbanlarının Şafii zade Haci Ahmet ve Haci Mehmet adındaki kimseler olduğunu göstermektedir.

Yukariki beyitleri defterden kopya ederken Sayın Ahmet Tüzün iki noktaya işaret etti.

Birincisii Şafii zadeler şehit edildikten sonra rüyasına girip kesilen parmaklarının taşlar arasından alınarak kabrine konulmasını söylediği kadın öldürülenlerden birinin kızıdır. Buna göre bugün Gören soyadını taşıyan ve eskiden Hocazade, dişgören hocazade, Sarıfakı zade adıyle anılan aile Şafii zadelerin kız evladından gelme ahfadı olmak lazım gelir.[1]

İkincisi Şafii zadelerin yeniçeriler tarafından öldürülmesidir. Yeniçeriliğin kaldırılmasına kadar Antep emir ve yeniçeri olarak ikiye bölünmüş, biri kuvvetledikçe diğerini, öbürü fırsat buldukça berikini ezmeye çalışmış, memleket yıllarca bu yüzden huzursuzluk içinde çalkalanmış. Antep birçok evlatarını bu mücadelede kurban vermiştir. Şafiizadelerin böyle bir kavga sırasında Yeniçeriler tarafından öldürülmesi mümkündür. Nuri Mehmet Paşa sadat yani emirdir. Olayın Yeniçeriler tarafından yapldığı kabul edilirse buna Nuri Mehmet Paşa ön ayak olması düşünülemez.

Nuri Mehmet Paşa Medresede okumuş Bağdattan icaze almış ve Antep’te müderrislik etmiştir. Böyle bir zatın paşa olsa dahi masum medrese talebelerini ve müderrsilerini bir cani gibi öldürmesi düşünülemez.

Şafiizadelerin bir de adlarıyle anılan mescitleri bulunduğu şeri mahkeme sicillerinden geçiyor. Erkek evladından gelme çocuklarının halen Kuzanlıda oturduklarını işitti isem de bunlardan kimseyi bulmak mümkün olmadı.


[1] Diş görerek kesilmiş parmakların yerini haber veren kadının adının Hatice olduğu ailenin yaşlıları tarafından ifade edilmektedir: Buna göre mesepleri şöyledir: Bakır hanını yaptıran Ragıp Gören–Haci Şakir- Mustafa-Adı tesbit edilemeyen kadın- Hatice

Hatice hanımın ermiş bir kimse olduğu aynı rivayeler arasındadır.

Hasırcızade ağa merhumun bu aileye çok hürmet eylediği rivayet edilir. Hatta Haci Şakir adlarını taşıyan baba ve ogul Karagöz camii karşısındaki evlerini yaptırırken inşaatlarına uğrayarak irticalen şu tarihi düşürmüştür:

Teşekkürler dedim tarihi tamın

Dü kasr olsun mübarek şakireyne. 1290