Köşkerlik ve bu sanatın eserleri günden güne ortadan silinip gitmektedir.

Bundan kırk yıl önce okula gittiğimiz günlerde öğrencilerin içinde kundura giyenler parmakla gösterilecek kadar azdı. Bugün ise yemeni giyen tek öğrenci görülemez. Halkda da aynı ikame durumu göze çarpmaktadır. Bu hal eski bir sanatın yavaş yavaş ortadan silinip tarihe karıştığını göstermektedir. Gerek sanatın aday olduğu sonuç gerekse bir folklor araştırıcısı oluşum bu konuyu incelememi gerektirdi. [1]

Köşker kelimesinin aslı farsça ayakkabı yapan anlamına gelen (Keşfger) dir. Halkın köşker olarak kullandığı sözcük resmi kayıtlarda aslını muhafaza ederek okunup yazılmıştır. Şer’I mahkeme sicilleri böyledir.

Yemeni bize Halep’ten gelmiştir. Adından anladığımıza göre oraya da Yemenden geçmiş olacaktır. İlk defa (Yemen Ekber) adında bir adam tarafından yapılmasından ötürü bu adı aldığı da söylenir.

Yemeni İstanbul ve Anadolu’da yazmaya verilen isimdir. Antep’te çember sözcüğü kullanılır.

Yemeni’yi diğer ayak kabılardan ayıran vasıf temamiyle dikişli ve özellikle dönme olmasıdır. Yani önce dikilir bu haliyle ayak kabının içi dışındadır. Bundan sonra çevrilerek asıl giyinişteki durumunu alır. Yemeninin bir vasfıda ökçesiz olmasıdır. Yani ayak kabının taban ve ökçesi aynı hizadadır. Ökçe tarafına ayrı bir ilave yoktur.

Yemeni’nin yapım malzemesi ve imaline yarayan araçlar da hep yerlidir. Yanlız çiriş vaktiyle Halepten getirilirken bu şehrin millî sınırlar dışında kalması üzerine Diyarbakır ve Elazığdan tedarik edilmeye başlanmıştır. Urfa’dan da getirilirdi.

Yemeni Yapımında Kullanılan Malzeme

Gön: Tabaklanmış sığır ve manda derisinden olur. Sığır derisi boyalıdır. Manda derisi ise kendi renginde ve boyasızdır.

Sahtiyan: Tabaklanmış keçi derisidir. Siyah, gül şeftali denilen parlak kırmızı ve annabi adı verilen mor bir de sadece edik imalinde kullanılan sarı renkli olur. Sahtiyan ayak kabının yüz yan ve arkasından ibaret üst kısmında kullanılır.

Meşin: Bu da tabaklanmış koyun derisidir. Yemeni imalinde kullanılan kendi renginde yani aktır. Ayak kabının iç kısmını teşkil eder.

Sızı kayışı: Tabaklanmış oğlak derisinden olur. Gül şeftali ve siyah renktedir, incedir. Sahtiyan ve meşini birbirine birleştirmek için kullanılır.

İplik: Pamuk ipliğinin bükücü esnafı tarafından katlanıp bükülmesi suretiyle meydana getirilir. Bunlar gön sızı ve saya ipliği olmak üzere kat fazlalığı dolayısıyle kalınlık bakımından iki kısma ayrılır: Sızı ve saya ipliği iki ila altı kattan bükülür. Gön ipliği ise gönün kalınlığına ve sertliğine göre 24 - 40 kat arasında değişir. Manda gönlerinde kırk katlısı kullanılır.

Mum: Bildiğimiz bal mumudur. Bazan içine firenk mumu dediğimiz iç yağıda karıştırılır. Mum, ipliğin gön ve kayışlar içinden kolayca geçmesini ve çürümemesini sağlar. Bunun için iğniye geçirilen iplik bir mum tabakası içinden geçirilerek iyice üzeri sıvanır.

Çiriş: Yemeninin yüzündeki sahtiyan ile iç kısmındaki meşin sızı ile birbirlerine dikildikten sonra kalan kısmını yapıştırmağa yarar. Sarı ve kara çiriş olmak üzere iki çeşitdir. Sarısına Halep çirişi de denirdi.

Çiriş su ile yoğrulup hamur haline getirildikten sonra kullanılır. Suyun miktarını hesaplamak ve yoğrulmak bir marifet ister. Buna dikkat edilmesse çiriş heder olur. Bu hale çiriş küstü derler.

Kil: Bildiğimiz kildir. Suda ıslatılarak çamur haline getirildikten sonra ayak kabının taban astarındaki bezleri birbirine yapıştırmaya yarar. Kilin en makbulü Nizipten gelenidir.

Köşker Âletleri

Bir köşker sanatını icra için şu araç ve aletleri kullanır:

Kütük: Cevizden, 20 - 25 santim kalınlık, 0,60 - 0,80 metrekare genişlikte olup, 40 - 50 santim yükseklikteki üç ayak üzerine oturtulmuş bir ağaç parçasıdır. Usta ve kalfaların üzerinde çalıştıkları bir tezgah vazifesi görür. Taban astarı yapıştıran şakirtlerde kullanır ise de bunların kütükleri ayaksız da olabilir.

Muşta: Sekiz on santim boyunda, üstü avuca sığacak ve kavranacak büyüklükte üç bölü dört küre şeklinde ve kürenin altındaki bir girintiden sonra gittikçe genişliyen bir honi biçiminde tabanı sekiz on santim kutrunda tunçtan yapılmış bir alettir. Kenarları içe doğru hafif bir kavis halinde inhinalıdır.

Usta kalfa ve astar şakirdi tarafından baş parmak içe diğer dört parmak dışa gelmek suretiyle kavranıp kullanılır.

Muşta, gön ve kayışları düzeltmek sahtiyan ve meşini taban astarını yapıştırmak bir de yemenilerin tabanını parlatmak için kullanılır.

Keski: Adından da anlaşılacağı üzere bir kısım yapım malzemesini kesmek için kullanılır. On sekiz yirmi santim boyunda, üzerinde elin tutacağı üstü ve kenarları yuvarlak tahta geçirilmiş, uç kısmı eşkenar üçgen biçiminde keskin ortası yuvarlak çubuk şeklinde çelik veya demirden yapılmış bir alettir. Dükkandakilerin hepsinde bulunur. Usta diğer kesme işlerinden mada ayak kabılarm kenarlarını bununla düzeltir.

Keski baş parmak ağaç kısmını üsten, diğer parmaklarıyle de ağaçtan sonra gelen madeni kısmı kavramak suretiyle kullanılır. Bazı usta ve kalfalar kuvvet alsınlar diye keskiyi kavrayışta serçe parmaklarını kullanmayıp içe alırlar. Bu sebeple serçe parmağa demirin geldiği yer nasır bağlar.

Biz: Ucu sivri elle tutulan yerine torna edilmiş bir tahta geçirili çesürmek için bir tavuk yeleği bulunur. Tavuk yeleği, tavuğun kanadının büyük tüylerindendir.

Masat: Bu da keski ve bizleri bilemek için iş sırasında kullanır. Çeliktendir. Sofra pıçağı biçimindedir.

Kösele taşı : Zımpara taşına benzer. Keski ve bizlerin uçlarını inceltmek ve sivriltmek için kullanılır. Bu iş yapıldıktan sonra âlet bileği taşına sürülür.

Kil ölbesi: içinde kil ıslatılıp lik veya demirden ince sekiz on santim uzunluğunda bir alettir. Gön ve kayışları dikerken iğnenin geçmesi için delik açmakta kullanılır. Gön dikmeye yarıyanları diğerlerinden kalındır.

İğne: Yorgan iğnesi kalınlığında sekiz on santim uzunluğunda elastiki ucu küt tel gibi bir alettir. Bir ucu delik olup iplik buraya geçirilir.

Bileği taşı : Keski ve bizleri bilemek için kullanılır. Yanı başında içinde zeytin yağı ve gaz karışımı bulunan bir şişe asılıdır. Şişenin içinde bu zeytin yağı ve gaz karışımını taşa hazırlanır. Ağaçtan mamuldür. Ancak topraktan yapılmış çömlek de bu işi görür.

Pazval: Kalfa ve sayekâr tarafından dikiş sırasında kullanılır. İki santim genişliğinde, iki ayağı alttan ve bir dizi üzerinden dolaşan iki ucu birbirine dikilmiş kayıştır. Bununla birbirine dikilecek ayakkabı kısımlarının birleşik durmaları ve ayrılmamaları sağlanır.

Dikiş ağacı: Bir tarafı müdevver bir yanı düz yirmi yirmibeş santim uzunluk iki üç santim kalınlık üç dört santim genişlikte sağlam bir ağaçtır. Dikilecek gön ve kayışlar bunun üzerinde birleştirildikten sonra üzerlerinden pazval geçirilir. İğne ve bizin dikiş sırasında bacağa saplanmasını önler.

Direşken: Altmış yetmiş santim uzunluğunda, üç dört santim kalınlığında torna edilmiş gibi düzgün uçları küt zindiyan denilen meşe ağacından bir değnektir. Yemeni ve diğer köşker yapısı ayak kabıların yukarda anlatıldığı üzere dönderilmesine yarar.

Peşkiç: Ayak kabı kalıba çekilirken pençe kısmı girdikten sonra ökçeyi kalıba indirmeye yarar. Demirden yapılmış bir âlettir. Pekmez kâhnıçlarına benzer.

Huval: Kalıpların üzerine konulur. Ayak kabının üstten gerilmesini asıl şeklini almasını sağlıyan sert bir ağaçtır. Büyüklüğü kalıba göre değişir. Ancak altı düz, üstü müdevverdir.

Pusal: Kalıpla lıuval arasına sokulan aşağıdan yukarıya doğru genişüyen üçgen şeklinde sert bir ağaçtır.

Şan: Edik koncunun kalıbına denir. Boyutu, edik numarasıra göre değişir. İki parçadan ibarettir. Bu parçaların birer tarafı düz, diğer tarafları değirmidir.

Şan tahtası: Bazan şanların aralığına konulur. İki tarafı düz sert bir ağaçtır.

Endaze: Yemenilerin numaralarına göre gön yüzlük sahtiyan ve meşinler kesilip hazırlamak üzere ince mukavva veya kayışlardan yapılmış modellerdir

KALIBIN ADI

KARŞILAYAN NUMARA

Ulu Ayak

46

Kaba Özgar

45

Özgar

43-44

Kabalorta

42-42 [2]

Orta (Lorta)

40

Ges

39

Kaba Ges

37-38

Zerden

35-36

Orta Ayak

34

Büyük hasbe

32-33

Küçük hasbe

30-31

Metelik veya büyük metelik

28-29

Küçük metelik

26-27

POSTAL KALIPLARI

İç ayak

36 ya kadar

Lorta

37-40

Özgarlı

41-44

EDİK KALIPLARI

Kabalorta ve daha yukarı

42-43

Lorta

39-40-41

İç ayak

38-37-36

Orta ayak

30-35

Büyük hasbe

28-29

Hasbe

27 ve daha küçükleri

Köşkler Dükkanında Çalışanlar Ve Görevleri

Usta: Aynı zamanda dükkânın sahibidir. Diğerleri bunun emri altında çalışırlar. Malzeme alışı ve mamullerin satışı ustaya ait bir vazifedir. Bundan başka dikilip ters vaziyette bulunan ayak kabıyı döndermek, kalıba çekmek, kalıptan çıkarıp ona son şeklini vermek endazelerden gön ve sahtiyan ve meşinleri kesip hazırlamak taban astarını gön üzerine yapıştırıp tutturmak, ustanın diğer vazifelerindendir.

Kalfa: Dükkânda ustadan sonra gelir. Çatı ile birbirine dikilmiş sahtiyanlasızı ile keza birbirine dikilmiş bulunan yüzle meşini çirişle yapıştırır üzerine daban astarı yapıştırılmış gönlö bu yüzü birbirine diker.

Sayekâr: Ayak kabının yüz parçalarını, yüzle bunun içi olan meşini sızı ile birbirine diker.

Astar şakirdi: Ayak kabının içinde ayağın altına gelen dana derisinden taban kayışı ile bezleri kille birbirine yapıştırır. Isıtılmış muştayı eli yanmasın diye bir bezle tutarak usta tarafından kalıba çekilmiş olan yemenilerin altını parlatır.

Bu Dört Kişilik Dükkân Kurulunun Bir Günlük Yapım Kapasitesi

Ortadan ulu ayağa kadar olanlarda altı çift, ges ve kaba geste yedi çift, zerden ve orta ayaklarda sekiz çift, daha küçüklerinde on çift, yukarıda gösterilen daha küçük numaralara gelen kelik adındaki çocuk ayakkabılarında 12 çiftir.

Dükkânda bir günde çıkarılan iş miktarına özger denilir.

Kendi hesabına çalışan ve çalıştıran usta yanındakilere bu yapım miktarına göre yevmiye verir. Yardımcıları bundan eksik iş göremezler. Günlük kapasiteyi doldurmak zorundadırlar. Fazla yapmağa mecbur değillerdir.

Yemeni Cinsleri

Köşkerlerin yapım mahsulleri yemenilerle, postal, edik, lapçın ve karçın adlarıyle anılan ayakkabılardır. Yemeniler sahtiyanın rengine göre siyah, annabi denilen mor, gülşeftali adı verilen parlak kırmızı renkte olurlar. Şekil bakımından beş çeşidi vardır:

Halebi: Modelinin Halep’ten gelmesi sebebiyle bu adı almıştır. İlk kullanılan modeldir. Annabi ve gül şeftali renginde olur. Yüz kısmı ayağın iki yanına doğru girintilidir. Girintinin alt tarafı yemeninin arka ve yanları ile aynı hizadadır. Burnu eti pabuçları gibi yüze doğru kıvrıktır. Kulağı uzundur. Daha ziyade köylüler kullanırlar.

Merkup: Bu da Halep ve Arap menşelidir. Adının Arapça oluşu bunu göstermektedir. Halebinin yüzü ayağı bileğe kadar örttüğü halde merkubun yüzü kısadır. Ayağın üsten bir kısmı açıktır. Halebide olduğu gibi girinti yoktur. Kulaksızdır. Arka ve yanları ayni hizadadır. Burnu değirmi ve düzdür. Daha çok şehirde sosyal mevkii biraz yüksek olanlar giyer.

Burnu sivri: Bunun da Eti pabuçları gibi burnu yüze doğru kıvrıktır. Ancak Halebinin yalnız gön kısmı kıvrık olduğu halde bunda yüzün sahtiyan kısmıda birlikte kıvrılmıştır Yüzü, kulağı, rengi Halebi gibidir. Daha çok köylüler giyerler.

Kulağı uzun: Kulağı, Halebi burnu sivri gibidir. Yüzü Halebide olduğu gibi girintili olmadığı gibi ne burnu sivri gibi ayağı tam örtecek ne de merkup gibi açık bırakacak şekildedir. İkisi ortasıdır. Daha ziyade şehirde giyilir. Siyah annabi ve gül şeftali renginde olur.

Eğri simli: Köylü kadınlarına mahsustur. Rengi gül şeftali olur. Yüzü merkup gibi kısadır. Burnu, burnu sivri gibi yukarı kalkık ve kıvrıktır. Kenarda çatının bulunduğu yerde elektrik şelalesine benzer şekilde gümüş telle işlemelidir.

Bir yemeni esas itibariyle gön ve yüz olmak üzere iki kısımdır. Gön yukarıda tarif edildiği gibi manda ve sığır derisinden yapılmış yere gelen kısmı ile bunun üzerinde dana derisinden yapılmış daban kayışı ve bezlerden ibarettir.

Yüz, sızı ile birbirine birleştirilmiş ve çirişle yapıştırılmış sahtiyan ve meşinden ibarettir. Ayağın gönden sonra bütün yüzünü ve arkasını kaplar. Yüz de yanda orta yerinden, arka ve ön olmak üzere iki veya üç kısmın birbirine dikilmesi ile meydana gelir. Yüzün bu iki veya üç kısmının birleştiği yere çatı derler.

Köşkerler bu beş çeşit yemeniden mada yine yemeni gibi dönme bir ayakkabı çeşidi daha yaparlar.

Postal: Köylerde azap denilen yıllık sözlü anlaşma ile tutulan ziraat reçberleri tarafından giyilir. Koncu uzundur. Dana derisinden yapılmış bağı vardır. İngiliz ve Amerikan bodlarında olduğu gibi önde orta yerinde ayağı içten ve bilek önünü kavrayıp örten bir parça bulunmaktadır. Burnu değirmidir. Ve burnu sivtilir gibi yukarı kalkık ve yüze doğru kıvrıktır. Rengi annabi veya mat kırmızıdır.

Lapçın: Yüzü siyah sahtiyan, tabanı ince gönden yapılmış olup, taban astarı yoktur. Yüzü, topuğu geçecek ve ayağı kavrıyacak şekilde yapılmış olup önden bağlıdır. Önceleri yemeni sonraları lastikle giyilirdi. Şimdi bunun yerini kunduracı yapısı fotinler tutmuştur.

Karçın: Siyah renkli merkup ayakkabı biçimindedir, Ancak lapçında olduğu gibi bunda da taban astarı yoktur. Ve taban vazifesi gören ince gön veya kayışın kenarı yemenilerde olduğu gibi dışarı çıkmış değildir. Kenarsızdır.

Karçın bir çoraba üst kenarlarından dikilmek suretiyle kullanılır.

Karçın ve Labçın daha ziyade kış mevsimlerine mahsustur. Lapçını ve karçın dikili çorabı abdest aldıktan sonra ayağına giyenler çıkarıncaya kadar aldıkları abdestlerde üzerine ıslak elle dokunmak suretiyle mes ettiklerinden her abteste ayağı yıkamak külfetinden kurtulurlar.

Edik: Çizmenin ilksel bir şeklidir. Sarı annabi ve gül şefteli renginde olabilir. Sarılarını daha ziyade kadınlar giyer, Köylü kadınlar annabi renktekini tercih ederlerdi. Ediklerin önünde içinde gümüş ve sırma tellerde katılan bir püskül bulunur. Kayme denilen kadın hamam natırların geydikleri bir çeşidi varki konçları kısadır. Püskülsüzdür. Annabi rengindedir. Ökçelerinde üç ayaklı demir nalçalar bulunur. Ediği genel olarak çocuklarda giyerdi.

Kelik: Çocuk sandallarına benzer. Kendisinden bağı olur. Dört yaşma kadar olan çocuklara mahsustur.

Köşkerler Nerede Ve Nasıl Çalışırlar

Köşkerler diğer bazı esnafların tersine olarak toplu değildirler. Hemen hemen şehrin her tarafında dağınık olarak cadde sıkak ve mahalle aralatındaki dükkânlarda çalışırlar. Bir yemeni yapılmak için önce usta tarafından endazelere göre sahtiyan gön ve meşin kesilir. Sayacılar sahtiyan meşin ve sızıyı birbirine dikip kalfaya verir. Kalfa bunun sahtiyan ve meşin kısımlarını çirişle birbirine yapıştırır. Kurumaya bırakır. Bundan sonra elleri ile öfeliyerek kurumaktan meydana gelen sertliği giderir, yumuşatır. Diğer taraftan astar şehirdi taban kayışını ve astarını birbirine yapıştırır. Bunlar koruduktan sonra usta bu daban kayış ve astarına endazeye göre şekil verip göne yapıştırdıktan sonra kalfaya verir. Kalfa yüzle gönü birbirine diktikten sonra bunu geri ustaya verir. Usta direşkenle ters bulunan ayakkabıyı çevirir. Kalıba çeker. Astar şehirdine verir. Bu altını muşta ile parlattıktan sonra bir süre kurumaya bırakılır. Bundan sonra usta kalıbı çıkarır her çifti otuz otuzbeş santimlik bükülmüş iplikle ökçelerinden

birbirine bağlar. Bu işi kalfa veya astar şehirdide veya sayekâr da yapabilir, Bu bağlanıştan sonra iplikten tutulunca yemeniler aşağıya doğru yer çekimine tabi olup sarkarlar. Bu işler yapılıncaya kadar vakit ikindiye yaklaşmıştır. Bundan sonra usta eserlerini alıp kavaf pazarına satmıya götürür.

Bir yandan o gün çıkarılacak ayakkabılar tamamlanırken öbür yandan da boş vakitlerde ertesi günü dikilecek ayak kabı için hazırlıklar ve çalışmalar yapılır, örneğin usta endazelerle kestiği kayışları sayekâra verir. Astar şakirdi bunların taban astarlarını hazırlar.

Köşkerle İlgisi Olan İki Esnaf

Fatlacı: Tabakların işleyip hazırladıkları ve kullanılacak hale getirdikleri derileri satan esnafa bu ad verilir. Fatlacıların köşkerden sonra önemli müşterilerinden birisi de saraçlardır. Eskiden birçok esnaflar gibi saraçlar da bir arada bulunurlardı. Yerleri Tahtani camii önündeki karanlık bedestendi.

Kavaf: Mamul ayakkabıları satan iş adamlarıdır. Kavafların en dikkati çeken tarafı daha etiket ve pazarlıksız satış mefhumu şimdiki gibi bir konu olarak memleketimizde tatbik görmediği zamanlarda bu esnaf tarafından uygulanmasıdır. Köşkerden mamullerini alan kavaflar belli kârlarını koyduktan sonra satacağı fiyatı yemeninin iç kenarına yazarlardı. Daha eskiden demir bir kalemle gönün üzerine yani yemeninin yere gelen kısmına yazılırmış. Nere yazılırsa yazılsın bu fiyat üzerinde hiçbir pazarlık yapılmaz ve yazı değiştirilmez.

Pineci: Yemeni tamircilerine bu ad verilir. Ayakkabının altına yamanan parçaya pine dendiği için yapanlara bu ad verilmiştir. Birde ayakkabının çatılarına yapılan yamalar varki buna da azı denir. Bazan yemeni dayanıklı olsun diye hemen satın alınınca azı diktirildiği olur. Bir de gönün yemeninin dışına gelen kısmı ile yüzü ikinci defa birbirine dikme işi varki buna da kenar dikme denir. Bu yemeni daha sağlam olur. Kenarı bir köşker kalfası diktiği gibi pineci de hatta sanattan anlıyan kavaflar da dikebilir.

Ermeniler gitmezden önce bu sanat yine Türkleıin iştigal sahaları içinde idi. Eskiden diğer sanat kolları gibi yemenici esnafı arasında da sıkı bir disiplin hüküm sürerdi. Rastgele herkes yemeni dikip satamazdı. Getirirse kavaflar almazdı. Usta olmak bir merasime tabi idi. Yemenici esnafı gelenekleri esnaf şeyhi tarafından yürütülürdü.

Yazının başında da belirttiğim gibi bu sanat günden güne ölmektedir. Yemeni ve edik çeşitleri ile postal ve keliklerden ayrıca endaze kalıp ve diğer aletlerden birer örnek alıp muhafazası etnoğrafya bakımından da gereklidir.

Fotoğraf:Köşker Araçları: Soldan saga: (Alttakiler) Postal Huvalı, Yemeni Huvalı, Postal Kalıbı, Büyük Yemeni Kalıbı, Küçük Yemeni Kalıbı, İskef Bışkısı, Keski, gön bizi, Say bizi, Masat, Makas, Bıçak Üstekiler Postal Puskalı, Bileği, İğne, Muşta


[1] Bu yazı yıllardan beri içinde yaşadığım muhitten edindiğim gözlemler; eski ve ünlü bir köşker iken şimdi mamul bakır satıcılığı ile uğraşan Bay Mehmet Kanışlı (Doğum 1314)’nın verdiği bilgilerle hazırlanmıştır.

[2] Lorta ve Kabalorta’nın aslında orta ve kaba orta olmaları ve kullanıla kullanıla bu şekli aldıkları anlaşılıyor.