Şerî Mahkeme sicillerini incelerken 137’nci cildin 2’nci sayfasında Sefer ortası 1217 tarihini taşıyan bir kayıt dikkatimi çekti. Bu kayıt Antep Voyvodası Mir Mehmet'e gönderilen bir fermandır. Fermanda özet olarak: Eski voyvoda Hüseyin’in cezalandırılması karşılığı Antep halkının, Orduyu Hümayun Halep’de iken teşekkür yerine ödemeği kabul ettiği 100.000 kuruşun 1/2 i gönderilip, kalan bölümü şimdiye kadar ödenemediği hatırlatılmaktadır. Bundan sonra Hüseyin Ağa hakkındaki belgeler birbirini izlemektedir.

Bu belgelerde Hüseyin ağa ve adamlarının durumları, öldürülmeleri, mallarına el konulması, Hüseyin Ağa’nın bir medrese ve bir kütüphanenin kurucusu olduğu hakkında belgeler sıralanmaktadır.

136’nci ciltte aynı konularla ilgili kayıtlarla, Hüseyin Ağa’nın dirlikler tevcih edilmiş, Mirahur ve Osmânlı idaresinde bir rütbe ve bir şeref işareti olarak verilen (Dergah-ı Mualla kapucu başılığı)’na yükselmiş, bir Antep Voyvodası olduğu, öldürülmesi olayının devleti hayli uğraştıran sonuçları bulunduğu anlaşıldı. Yine bu ciltde öldürülmesi olayı ile medrese ve kütüphanesine ilişkin kayıtler yer almaktadır. Bunun üzerine 30’dan fazla belgede kendinden bahsedilen bu adam hakkında, kayıtların ışığında bir araştırma yazısının hazırlanmasını uygun gördüm.

Hüseyin Ağa, aslen Samsatlı Kara Battal Ağanın oğlu olup 18’nci yüzyıl Gaziantep’inin ünlü kişilerinden Nurali Ağanın oğlu[1], Nuri Mehmet Paşa’nın kayını, gene bir medrese kurucusu olan Ali Efendi oğullarından Müftü Hacı Arif Efendinin kayın babasıdır.[2] 1215 Şabanında Antep Ayandır. (Cilt: 136 sayfa: 64)[3]. Belgelerde Antep Voyvodası olduğu geçiyorsa da bu göreve atanmasına ilişkin buyrultuya rastlamadım. Ancak 3 Muharrem 1216 tarihli Antep ileri gelenlerine ve bu arada voyvoda olarak kendine de hitap eden mali ve idari işlere ait bir ferman bulunmaktadır. Bu duruma göre Hüseyin Ağa’nın voyvoda tayini ayan bulunduğu 15 Şaban 1215 günü ile 3 Muharrem 1216 arasında 4,5 aylık bir süre içinde olmuştur.

Hüseyin Ağa’nın Nurali Ağa’nın oğlu, Nuri Mehmet Paşa’nın kayını ve Müftü Hacı Arif Efendi’nin kayın babasından başka hal tercümesine dair başka bir bilgi yoktur. Hangi tarihte doğmuştur? Ancak 1214’de Nuri Mehmet Paşa Camii bitişindaki medreseyi yaptırmıştır.

Şu varki Hüseyin Ağa yaşadığı ve hele ikbal yıldızının parladığı günlerde satvetli bir kimse olduğu anlaşılıyor. Zühtü adında bir şairin yazdığı çok dikkate değer bir medhiye bunu apaçık göstermektedir.[4]

Önemli gördüğümden uzunca olan bu övgüyü aynen derç etmekten kendimi alamadım.

Nurali Ağa zade devletlu Hüseyin Ağa Hazretlerine medhiyedir.

Hazret-i hay-ü rahim-ü rahman

Verdi bir bendesine şevket-i şan

Hazret-i Nurali Ağa zade

Yani Hüseyin Ağa-yı zişan

Âded-i ömrünü hak ede müzit

Vere darında ana rahat-ı can

Verdi revnak hernişe Antap’a

Buldu asrında gönül emn-ü eman

Böyle Ali nesep zuhurunda

Husemaya düşüre berk-i hazan

Sararup düştü zemine filhal

Haşyetinden sengi ay, ruh-ü revan

Böyle bir sahip-i seyf-i adel

Görmemiş çeşmi cihanda insan

Biymi tiygından oldu asude

Fitne-i fıskdan bu devr-i zaman

Hamdülillah şecaati zair

Ukalaya ne lazım oldu beyan

Zor-u destin göreydi dünyada

Yörür idi rikâbda kahraman

Cudunu göreydi hatemtay

Baş eğip giderdi misli çoban

İsmi mevcut olup anka veş

Cismi madum olur hemen dücihan

Buna şahit değilmidir güftüm

Oldu emniyet üzre bu cihan

Sürer zevk gününde bay-ü geda

Secdeyi şükran edeler her an

Sana malum değilmi sultanım

Müttekidir efendime nice can

Arzıhal etmezem cihan icre

Sen efendime ben ederim ayan

Gam değil dahlederse delhaller

Fehmedermi bu şiri nadan

Esb-i lağarla gönlümü şad et

Farkı yoktur yamada herre Hasan

Ekme tetvil kelemi ey Zühtü

Vermeyesin melalle sıklet'i can

Destini aç duaya bünyat et

Ta kubu karin ade rahman

Hak taala füzun ede ömrün.

Ermeye taliine bir hüsran

Bahtın olsun küşade dünyada

Hem resulün şefi ola her an

Gün begün devletin füzun olsun

Ruz-u nige bd-ı hazan

Hüseyin Ağa ne zaman ve ne için idam edilmiştir?

İdam nedeni kesin olarak belli değildir. Ancak «Rizaya aykırı hareketler yaptığı, halka zulmettiği» için öldürüldüğü belirtilmektedir. (Cilt 136 sayfa: 43,44,45) Yazımızın başında belirttiğimiz gibi Antep halkı Hüseyin Ağanın «İzalesinden» ötürü teşekkür borcu olarak devlete 100.000 kuruş ödemeği kabul etmiştir ki bu, halkın şikâyeti üzerine harekete geçildiğini göstermektedir. Zühtü’nün övgüsü ile bu belgeler tam bir aykırılık halindedir. Bu olayı Gaziantep’in o zamanki iç politika durumuna bağlamak gerektir. Halk arasındaki ikicilik niceleri gibi Hüseyin Ağanın da başını yemiştir. Öldürülme tarihine gelince:

Mısır’ın Napolıyon istilasından kurtuluşu dolayısıyle gönderilen 20 Zilka de 1216 tarihli fermanda Hüseyin Ağan voyvodo olarak hitap edilmekte (Cilt: 136 sayfa: 48) Muharrem iptidası 1217 (Cilt: 136 sayfa: 44) ve 7 Muharrem 1217 (Cilt: 136 sayfa: 43) tarihli belgelerde ise Hüseyin Ağa’nın Halep kalesine hapsedildiği kayıtlıdır. Demek oluyor ki, ne olmuşsa 20 Zilkade 1216 Zilkade 1216 ile Muharrem başı 1217 arasındaki 40 gün içinde olmuştur. 13 Muharrem 1217 (Cilt: 136 sayfa: 45) tarihli belgede ise cezalandırıldığı kayıtlıdır. Buna göre de 7-13 Muharrem tarihleri arasında idam edilmiştir.

Hüseyin Ağa Halep’e «Celbedildikten» sonra yerine vekil olarak Sadrazam eski Kethüdalarından Osman Ağa’nın görevlendirildiği (cilt: 136 sayfa: 43, 45), sonrada Halep Muhasili Mirahur payeli Mir Mehmet’in voyvoda tayin edildiği (Cilt: 136 sayfa: 45, 46) anlaşılıyor.

Hüseyin Ağa’dan başka, yakın adamları hakkında da takibata geçilmiş, ancak Hüseyin Ağa’nın Halep Kalesinde idamı üzerine bunların kaçmış olduklarını öğreniyoruz. Bunlardan yalnız Pazarbaşısı[5] Salih Ağa yakalanıp sürülmüş ve hapsedilmiş, sonra da af edilmiştir. (Cilt: 137 sayfa: 107) T. Rabiyülahir ortası 1218)

Gerek Hüseyin Ağa gerekse kaçan adamların bütün mallarına el konulmuştur. (Cilt: 136 sayfa 43,89,90,99,100, Cilt: 137 sayfa: 124,125,126)

Hüseyin Ağa’nın kaçan yakınları şunlardır: Kardaşı Ahmet bey, kâtibi Mustafa Lami, Tüfekçi başısı[6] Abuş, Muslu, Boybeyi Yahya, Mahsen, Çarpınlı Abubekir. (Yukarıda işaret edilen belgeler ve ayrıca Cilt: 137 sayfa: 1 ve 124).

Hüseyin Ağa’nın idamından sonra, adamları şehir dışında, içeridekileri telaşa düşürücü çalışmalar göstermişlerdir. Boybeyi Yahya, Mahsen, Çarpınlı Ebubekir’in köyler halkını eşkıyalığa teşvik eyledikleri, ocaklıları (Yeniçerileri) kendi taraflarına çekerek, şehre girip idareyi kendi ellerine almaya kalktıkları, aşiretlerden adam topladıkları şayi olmuştur. (Cilt: 137 Sayfa: 10,11,28)

Yukarıda adı geçenlerden Muslu, İstanbul'dan Bağdat'a gönderilen, 500 kantar barut ve mühimmatı götürüp dönen Cebeciyan-ı Âmire çorbacılarından[7] 5’nci bölük çorbacı başısı Mustafa’yı Leylengiç mevkiinde soyarak eşyalarıyle 4000 kuruşunu almış, bunun üzerine takip edilerek yakalanmış, idam edilerek kesik başı İstanbul’a gönderilmiştir.

Yukarıda işaret eylediğimiz gibi Hüseyin Ağa voyvoda olmazdan önce bir medrese ve kütüphane yaptırmış, buna 9 Şevval 1214 tarihli Vakfiye ile 18 dükkan, 5 bostan, Eblahan’da bir susam maseresi ve helvacı dükkânı, bir de tütün hanını vakfetmiştir. Bu malların gelirinden medresenin müderrislerine, öğrencilerine, kitaplık görevlisina belli ödenekler ayırmıştır.[8]


[1] Nurali Ağa soyundan gelme ve halen Çimento Fabrikasında görevli Ali Parlak’datı alınan notlar.

[2] Ailesi halen (Işıtman) ve zanlı) soy adlarını taşır.

[3] Halk mümessili, halk ile devlet arasında irtibat görevi yapan.

[4] Zühtünün 80 kadar şiiri ile 10 tarih manzumesi kayıtlı bulunan bir cönk özel kitaplığımızdadır.

[5] Pazarbaşı: Saray mutbahına dışardan erzak temin eden görevliye verilen addır. Bu ad sonradan Valilerin, mütesellimlerin vekili harçlarınada verildiği anlaşılıyor. Yani bir çeşit iaşe memurudur.

[6] Tüfekçi başı. Sarayda tüfeklerin saklanması, temizlenmesi, [eksiklerinin tamamlanması ile görevli kimseye verilen ad. Vilâvet ve Sancaklarda da ayni işi gören kimselere de bu adın verildiği anlaşılıyor.

[7] Çorbacı Yeniçeri subayı.

[8] Yazımızda çok geçen Voyvoda, Valiler adına Sancakyarı, Kazaları idare eden, geliri toplamaya memur edilmiş kimseye denir. Mütesellim veya müseîlim ile anlamdaştır. Mütesellim daha büyük yerler için kullanılıyor. Antep için Sancakbeyi, Mütesellim ve voyvoda deyimlerinin her üçü de kullanılmaktadır.