İlk insanlar konuklarını, bazı şart ları ve savunma gereğini gözönüne alarak çok vakit akarsuların veya pınarların yanı başında kurmuşlardır. Bir saatlik yerden sırtıyle su taşıma zorluğunu yüklenen köylerin Kuruluşu ise; insandaki toprak edinme isteğinin sonucudur. İşte bundan ötürü nerede bir kaynak veya akar su gördük mü, çevresinde mutlaka bir yapıtın bulunduğuna hükmetmek yersiz olmaz. Gaziantep yaylasında ilk insan konutları, Sofdağı yanlarından çıkarak ayrı istikametlere akan üç büyük akarsuyun, Sacır, Afrin ve Ceviz ırmağının üzerinde ve yanlarında kurulmuştur. Bu Konutların yaşça eski olduklarına, yanı başlarındaki kaleler delildir.

Adı geçen üç suyun en ünlüsü ve verimlisi, insana ve toprağa en faydalısı şüphesiz ki Sacırdır Kenarında beş kale ve Gaziantep’in en güzel köyleri kurulmuştur.

Bu akşam, bu güzel köylerden Cagdığına halkın deyişi ile Cağdına gideceğiz.

Cağdığın köyünün toprakları Kilsecik köyünün ünlü pınarından biraz ileride başlar. Bundan ötürü o köyün yolundan; yani Humanızdan bir kaç yüz metre ileride bulunan Karatar köprüsüyle Sacırı geçtikten sonra, suyun sol yanından, bazan bağlar, bahçeler içinde bazan da kıraç topraklar ve kayalıklar arasından geçen yoldan gidilir. Yol, son yıllarda tekerlekli araçların rahatça gidebilecekleri bir hale gelmiştir. Bu sayede baş ucuna Oğuzelinden ve Gaziantepden fazla miktarda sahreci çekmekte, tatillerde gülen, eğlenen, yiyip içen insanlarla dolup taşmaktadır.

Sayın okurlarım siz hayalinizin kudretine göre pınar çevresindeki ağaçların altında serili halılar üzerinde oturup, kahvaltı hazırlığı yaparken: bizde pınarın ve Cagdığının hikâyesini anlatalım.

Cagdığın denilince akla hemen Akpınar, diğer adiyle Paşa pınarı gelir. Pınar ikinci adını bir Camiin kurucusu ve Nuri mahallesiyle yazdığı şiirlerle bir divan dolduran Battal Zade Nuri Mehmet Paşadan almıştır. Nuri Mehmet Paşa, bugün Müze olan Camiini yaptırdıktan ve her herhalde Beylerbeyi türbesini aldıktan sonra, pınarın üzerine bir değirmen inşa ettirmiş bundan ötürü değirmene paşa değirmeni adı verilmiş, pınara da ikinci bir ad daha takılarak paşa pınarı diye anılmağa başlanmıştır.

Bu ünlü pınarın çıktığı yeri sularının kaynayıp akışını ve bolluğunu gördükten sonra Paşa pınarı değil Sultan pınarı da diyebilirsiniz.

Pınar yukarıda sözünü ettiğimiz yoldan Cağdının topraklarına girdikten sonra köye doğru ilerlerken önümüze çıkar.

Suların bir kaç yüz metre aktıktan sonra sulama mevsimlerinde cılızlaşan Sacır karışır.

Bir zamanlar bu bölgenin hayat ve bereket kaynağı olan Akpınar zaman gelmiş ki baş belası olmuş, Halebin ihtiyacını sağlamak için bu toprakların malı olan pınar devlet zoru ile önüne bent yapılarak özel ve sun’i bir yolla akıtılıp götürülmüştür.

Küveyk denilen bu özel mecranın Osmnlılardan önce Mısırlılar zamanın da Akpınar ve Oğuzeli çevresinin bazı pınarları üzerindeki Halep tasarruf ve tahakkümü 1817 yılında eski Sadrazamlardan Hurşit Ahmet Paşanın Halep Valiliği zamanında son haddini bulmuştur.

Paşa bir aralık Antep’e kadar gelmiş bir süre burada oturmuş nasılsa pınar suyundan faydalanma hakları kalan bazı kimselerin bu haklarını da kamulaştırarak suyu tamamen kestirmiştir.

Cağın köyü yalnız yeşillikler için da gömülü Cennet gibi bir köy değil; aynı zamanda tarihi bakımından da pak önemli bir yerdir. Müze Müdürü Sabahat Göğüş’ün (Bir yazısından anladığımıza göre, burada Eti dininin fırtına tanrısı olan Teşüp, Romalılar deyimi ile Jüpiter’in taştan kabartma bir sembolü bulunmuştur. Gerek bu sembolden gerekse şimdiye kadar Eti dini ve bununla ilgili yerler hakkında mevcut bilgilerden edindiğimiz kanata göre; müslümanlıkta Mekke, Medine ne ise. Eti dininde da Gaziantep öyle kabul edilmiştir.

Hicaz da nasıl Müslümanlığın kutsal yerleri toplanmış ise, Eti dininin kutsal yeri de Gaziantep’de toplanmıştır.

Dinin asıl merkezi ise Dülükbaba tepesidir.

Eti dinine ait haritalarda Cağdığın köyünün işaretlenmiş olması, burada sözü geçen kabartmanın bulunması vaktiyle Cağdığında bir eti mabedinin varlığını göstermektedir.

Cağdığın köyünün ilgi çeken yerlerinden birisi pınarı, öbürüsü Japiterin kabarma sembolü ise; üçüncüsüde doğasındaki Ballıkayadir. Güneyinden kuzeye uzanan bir bir sırtın batı yanında bulunan bu kaya, halanlarının karargâhlarından birisidir. Ve tabii bir petekdir.

Mini mini hayvanlar, emellerinin mahsulü olan ballarını insanların ve hayvanların saldırılarından korumak için, bu kayanın yarık ve deliklerinden girerek, peteklerini içindeki boşluğa yapmışlardır.

Yaz ayları sıcaktan mevcut ballar eriyip dışarı sızdığı için halk adına (Ballı kaya) demiştir.