Sayın dinleyicilerim,

Bugünkü konumuz öleli doksan seneye yaklaştığı halde adı ve kişiliği hakkındaki söylentiler halkın dilinden düşmeyen BATTAL Beydir.

BATTAL Bey, Bostancı camiini tamir ettiren Karagöz camiini yaptıran Gaziantep ve Kilis’te kaymakamlık eden Koca Battal’ın dördüncü kuşaktaki torunudur. Bugün müze olarak kullanılan camiin kurucusu Nuri Mehmet Paşanın da yeğeninin oğludur. Babası Hacı Sadık Bey hassa silahşörlerindendir. Yaşadığı devirde birer İdarî vazife olan ayan reisliği ve nakipül eşreflik yapmış, Mısırlı İbrahim paşa istilasında padişaha ve Osmanlı devletine sadık kaldığından Antakya’da zehirlenerek öldürülmüştür. Mısırlılar Antep’ten çekildikleri gün Halep’in Osmanlı valisi tarafından oğlu Battal Bey kaymakam tayin edilmiştir ki anlamlı bir atamadır.

Battal Beyin adı zalim diye çıkmıştır. Yaşadığı çağın icabı olarak belki çok sert ve aşırı disiplinli bir adamdı. Fakat şu var ki yaman bir idareci millî ekonomiye değer veren ileri görüşlü, hamleci bir kimse idi. Kaymakamken bu niteliklariyle yurduna faydalı işler görmüştü. Esasen zalimlik isnadı da dayanaktan yoksundur. Ona izafe edilen olaylar tahlil edilirse, üstün kişiliği ve yüklemelerin mahiyeti daha açık olarak anlaşılır.

Şimdi her biri önümüze birer ibret levhası seren hikâyelerinden bir kaçını anlatalım:

Bir katırcı Şama yük götürür. Kirayı ödemeye parası yetişmeyen yük sahibi bunun yerine o zaman Antep’te kullanılmıyan ve kemha denilen ağır bir kumaş verir. Katırcı dönüşte bu kumaşı şehrin ileri gelenlerinden tanıdığı bir adama armağan eder. Bu adamın karısı kemhayı entari yapıp giyer. Birgün Battal Beyin hanımı bu gümüş telli kemha entariyi görüp beye sitem eder. Battal Bey (entariyi istetipte Şama gidenlerin birine gösterip sipariş verelim) der. Hanım haber yollayıp sözü geçen entariyi getirtir. Battal Bey şehrin ileri gelen eşraf ve sanatkârlarını bir toplantıya çağırır. Yanı başında duran entariyi göstererek:

— Şam malı kemhadan yapılmış şu entari içimizde bulunanlardan birinin hanımına aittir. Dışarıdan böyle kumaş getirip kullanırsak yerli sanatçılarımızın geleceği ne olur diye haykırır. Entariyi de elindeki makasla dilim dilim dilerek ortaya fırlatır. Hazır bulunanlar birbirlerinin yüzlerine bakarak sessizce dağılırlar.

Bir mahsul zamanı Nizipliler Orulluların zeytinliklerine tecavüz ettiklerini Battal Bey’e şikayet ederler. Kaymakam bulunan Battal Bey soruşturma yapar şikayetin doğruluğu anlaşılır. Bunun üzerine Orul boybeyi Süleyman ağayı çağırtarak köylerinde kaç çift olduğunu sorar ve şu kesin emri verir :

—Bu yıl her çift başına iki yüz kök zeytin dikilecektir.

Süleyman ağa Orula dönüp beyin emrini tebliğ ettiği zaman bir vaveyladır, kopar. Battal Bey’e beddua eden beddua edene fakat beyin dediği dediktir. Bu huyunu bildiklerinden bir kaç gün sonra dikim başlar. İşte Orul’un bugünkü geniş; verimli zeytinlikleri bu davranışın mahsulüdür. O zaman beddua edenlerin torunlarının bugün onu rahmetle andıklarına şüphe yoktur.

Battal bey Kaymakam bulunduğu sırada zeytin ekimine çok önem vermiş, halkı buna teşvik etmiş, bizzat kendi topraklarına diktirmiştir. Dülük baba eteğindeki beyin zeytinliği, dutluğu bir devamı olan Kara Mahmut mevkiindeki beyin bahçesi hep onun eseridir.

Fuat Kutlar dostumuzun Battal Bey’in Haral ve Burç dağlarını ormanlaştırmak için projeler hazırladığını bilmem duymuşlarmıdır?

Battal Bey kaymakam iken fırsatçı ve karaborsacılara göz açtırmamıştır. Bir kıtlık senesi arasa uşağı denilen tahil komisyoncuları sun’i bir buhran yaratıp daha pahalıya satış yapmak için söz birliği ile ellerindeki tahılları saklar, karaborsada çalışmaya başlarlar. Durum Battal Bey’e bildirilir. Bir gün adamlarıyla buğday pazarına gelir. Piyasadaki buğday yokluğundan, karaborsadan yakınırlar. İri ve heybetli bir adam olan Battal Bey bastonunu yanıbaşında duran ağaca vurarak şiddetle haykırır:

- Eyy Arasssaaa... eyy... buğday isterim buğday. Yarın bu meydan dolmazsa kan dolacaktır.

Hatta bir de sehpa kurdurur. Bey kimlerde hububat olduğunu nerelerde saklandığını adamları aracılığı ile öğrenmiştir. Gerekirse baskın yapıp ortaya çıkaracak kudrettedir. Arasa uşakları da bu gerçeği bilmektedir. Sıkı ise emre uymasınlar. Ertesi günü buğday pazarına gelenler birgün önceki meydanda tahıl çuvalı ve kümelerinin sıralanmış olduğunu görürler.

Battal Bey’in halk arasında kendine olan ilgiyi ölçmek için tertiplediği bir olay da hikâye edilir.

Bir gün şehirde Kilis derebeylerinden Horoğlu adında bir adamın Kara Mahmut yerindeki bahçesinde bulunan Battal Bey’e hücum ettiği şayi olur. Bunun üzerine Antep’ten silâhını, silâhı olmayan kazmasını küreğini alarak beyin bahçesinin yolunu tutar. Olay yerine gidenler beye yapılan bir baskınla değil, kendileri için hazırlanmış büyük bir ziyafet sofrası ile karşılaşırlar.

Battal Bey şehrin emniyet ve asayişi ile pek yakından ilgilenmiş bazı olaylar için şahsen kovuşturma yapmıştır. Bir gün önemli bir hırsızlık olur halk toplanır, Battal Bey olay yerine gelir. Hırsızlıkta kullanılan merdivene sopa ile vurur :

Söyle bakalım seni kim omuzuna alıp getirdi, buraya kurdu der. Sonra kulağını merdivene dayayıp biraz dinler. Halka döner :

—Kullanan adamın omuzunda hala çamırım var dediğini söyler. Hazır bulunanlardan birisi birden dönüp omuzuna bakar ve aynı zamanda eliyle silkmeye çalışır. Beyin adamları talimatlı olup etrafı göz hapsine almış olduklarından bu adamı hemen yakalarlar suçunu itiraf ettirir, hırsızlık mallar çıkar.

Battal bey 1230’da doğmuş 1290’da ölmüştür. Mezarı müze içindeki mezarlıktadır.