Gaziantep Kalesinin bu günkü harap hali geriş halk kitlelerinin de derdi olmuştur.

Benim bu işlere yakın ilgimi bilen nice yurttaşımız yolda rastladılarmı: (Ağabey bu kalemiz neden böyle kaderine terk edilmiştir?) yahut (Bu memleketin hiç mi sahibi yoktur? neden onartılıp turistik bir eser olarak değerlendirilmiyor?) "Başka yerlere milyonlar dökenler Gaziantep’e gelince neden tanrının en hasis kulu olmaktadırlar."diye söylenenler, çoktur.

Kaç kez belirttiğimiz gibi restore ediimesini istediğimiz kalenin bu üzüntü verici ilgisizliğe uğramasının nedenlerinden birisi her halde bu büyük eseri iyice bilmemelerinden ötürüdür. Şimdiye kadar bir uzman, bir bilgin tarafından üzerinde esaslı bir inceleme ve araştırma yapıldığını duyamadık. Böyle bir çalışma olsaydı, buna ilişkin rapor elbette yayınlanırdı. Yahut buna müzemiz muhitinde duyardık.

Bir yazımda gene belirttiğimiz gibi Gaziantep Kalesi Türkiye’deki kalelerin en muhteşemi, en güzeli, en ilgincidir. Bunu biz demiyoruz. Az çok bu işten anlayan herkesin görüşü budur.

Gözlerimi yumup kaleyi restore edilmiş olarak göreyim. Bu görüntüyü önünüze sereyim. Burçların altında bir kamyonun rahat geçeceği tanoz çatılmış bir koridor. Bu koridor daire biçiminde kaleyi çevirmektedir. Koridordan hendeğe nazır mazgalların bulunduğu başka bir koridora inen geniş merdivenler. Yine koridordan kalenin iç kısmındaki odalara, sofalara, depolar, zindan ve mahzenlere açılan kapılar. Acı su ve tatlı suyun yolları çevresi, kalenin üstündeki Gazali Türbesi, Hamam, Cami, burçların temizlenmiş bulunan iç bölümleri, bütün bunların pırıl pırıl elektrikle aydınlatılmış hali.

Eğer kale hayalimde canlandırdığım gibi eski haline uygun olarak restore edilirse çevrenin en ilginç tarihi ve turistik bir köşesi olur.

Kalenin yanı başında da, iki eski eser daha yatmaktadır. Birisi batıdaid kapının yolu üstünde bulunan Mustafa Ağa çeşmesidir. Bugün havuzu ve üstünü örten yapı durmaktadır. Burası Belediye tarafından ihya edilmelidir. 300 kadar yıllık ömrü olan bir eserdir.

Abdulaziz zamanında Ermeniler tarafından yaptırılıp Aziziye Hanı diye adlandırılan 1908 inkilabından sonra Millet Hanı denilen Hanın kapısı titizlikle muhafaza ediliyordu.

Mustafa Ağa çeşmesi neden ilgi görmüyor?

İkinci Çukur Han denilen ve Mısır memluklularmdan kalan Sultan Hamamıdır. En az 500 yıllık bir geçmişi olan bu hamama karşı ilgililerin lakayıt kalışları için, Millet Hanı konusu ile birlikte düşünülürse çok söz söylenir.

Özet olarak söyleyelim ki: kalemize karşı eski eserler Genel müdürlüğünün tutumu çok üzüntü vericidir.