GAZİANTEP ve İKİ HALİFE

Gaziantep’in dini geleneklerinde ikinci halife Hz. Ömer’le dördüncü halife Hz. Ali’nin özel bir yeri vardır. Bu sebeple Gaziantep evliyaları arasında bu iki İslam ulusundan da bahsetmek gerektiğini duydum.

Hazretî ÖMER

Gaziantep’i Bizans’tan alarak İslam ülkeleri arasına katan ilk fatih Hz. Ömer’dir. Fetihten sonra kalenin batı güneyinde Alleben deresine inen az meyilli sırtta daha sonraki sakinlerinin tapıncak dedikleri bir cami yaptırdı. Kendi adı ile anılan mabetten ilk (Allahü Ekber) sesleri kale sırtlarına çarparak yangılar yaptığı vakit, Tanrıyı bir Hz. Muhammed’i hak peygamber tanıyan belde halkına bir müjde verdi.

Uygun talibi çıkmayan bahtı bağlı kızlar için camiye gelinir. Allah’a niyaz edilirse, anahtarın kilidi açması gibi talilerindeki kör düğümde çözülür.

Bin üç yüz bu kadar yıl önce kurulan bu adet hâlâ devam eder: Hasırcızâde Camii'nin tamiri için yazdığı tarihte bunu şöyle ifade eder: "Fatih kilidi münyeye bu baba münhasırdır. (Bab kapu, 1267)

Yani, mürad hâsıl olma kilidinin açılması yalınız bu kapıya mahsustur. Şakir Sabri Yener, kilit açma törenini (Gaziantep Kitabeleri) adlı eserinde şöyle anlatıyor:

"Yaşı geçtiği halde koca bulamayan kızlara bahtı bağlı derler. Buna kilit açtırırlar. Eskiden altı patlar gibi uzun boylu tepeden açılma kilit olurdu. Bununla atların ayaklarını bukağılarlardı. İşte bu kilit, bir cuma günü cuma namazı kılınırken, yaşlı bir kadın tarafından Ömeriye Camii'ne götürülür. Bir çocuğa cuma namazı kılınır kılınmaz açtırtılırdı. Bu işte her kadın en evvel kendi kilidinin açılmasına gayret eder. Çünkü kilidi en evvel açılan kızın bahtı daha çabuk açılırmış̧. Onun için selam verilir verilmez, çocuklar yaydan fırlamış̧ gibi sofaya fırlarlar. Sofa, ana-baba günüdür. Kadınlarla çocuklar kuş karışması olurlar, kilit açtıran açtırana. Kilidi açana birkaç kuruş verirler. En evvel açan tabii biraz daha fazla alır. Çocuklar onun için camiden çabuk çıkarlar. Namaz kılınıncaya kadar kadınların ellerinde kilit ve anahtar melül ve mütevekkil bekleşmeleri kilit açılma curcunası cidden görülmeye değer. Bu iş için başka bir kilit kullanılmaz neden bilmem. Bu kilitler beyaz bir bez parçasına sarılı olarak götürülüp getirilmesi bir gelenektir. Bu iş Antep havalisinde yalınız Ömeriye Camiine mahsustur.” (Başpınar Dergisi ,sahife 25)

Camiin sofasındaki bir tarihe göre Hicri 607 yılında cami tamir görmüştür.

HAZRETİ ALÎ

Tarih kitapları Antep’in Hz. Ömer’in hilafeti zamanında cennetlik oldukları peygamberimiz tarafından müjdelenen 10 kişiden Ebu Ubeydetü'lcerrah komutasındaki İyaz İbni Ganem tarafından zapt edildiğini yazar.

Halk söylentileri ise yazılanlardan başkadır. Buna göre şehrin doğusundaki Mehter Kale'deki kayadan oyulmuş̧ öksürük deliği fetih sırasında Hazreti Ali’nin yumruğu ile açılmıştır. Buradaki at ve insan ayağı izleri, düldül ve Hz. Ali’ye aittir. Kalenin batı yamacındaki değirmen taşını andırır siyah taş kale ve şehrin muhasarası sırasında Tanrının arslanı tarafından atılmıştır.

Ispatırın köyündeki yarık kaya, Zülfükarın isabeti ile biçilmiştir. Alleben'deki Ali Pınarı, Düldül’ün ayağını vurması ile kaynamıştır. (Başpınar Dergisi, sayı 1)

Eski ilköğretim müfettişlerinden büyük folklorcu rahmetli Rıza Yalman tarafından elde edilip istinsah edilen ve bundan da emekli öğretmen Mustafa Gazelhan'ın istinsah ettiği manzum hikâyede Ebu Ubeydetü'l-cerrah ve ibni Ganem'in adları geçmiyor. Halife Hz. Ömer’in başkumandanı Hz. Ali'dir. Halk Antep’in fatihi olarak Hz. Ali’yi biliyor. Merdan'ın Antep’te türbesi yoktur. Ama buralı her Müslüman gönüllü onun türbesidir.

Antep’in surları, Eshab'ın türbeleridir. Hz. Ömer ülkesine kattığı bu şirin ülkeden ayrılırken muhafazasına bıraktığı askerî birlik komutanları şehrin surla çevrilmesi gereği üzerinde dururlar. Halifenin cevabı şudur:

-Antep surlarla çevrilmiştir, komutanlar bu cevaptan bir şey anlamazlar ve sorarlar:

-Nasıl ya Emiri'l-Mü’minin?

Hz. Ömer açıklar:

-Antep’in çevresinde manevi surlarımız vardır. Sahabeden beş arkadaşımızı buraya gömdük, gidiyoruz. Said ibni Ebi Vakkas, Akkaşe, Karaçomak, Pirsafa, Davudu Ejder. Bu bölgenin manevi bekçileridir. Antep’in surlarıdır. Allah bu şehitlerimizin mezarlarını Küffara çiğnetmeyecektir. (Bu rivayet 1931 Kasım’ında babaannem Vahide Güzelbey'den not edilmiştir.)

Antep bundan sonra bir kaç defa Hristiyanların eline geçmişse de sonradan temelli olarak İslam memleketleri içine girmiştir. 1920 yılında top ve tankla ordusu ile saldıran son haçlı ordusu bir yıl uğraşarak, bir aralık şehre girmiş̧ ise de dokuz ay sonra geldiği yere dönmek zorunda kalmıştır.

(Devamı var)