Zeki Bey'in ölümünü 15 Kasım 1967 kuşluğu Pazarcık'ta öğrendim. Bir muhakeme için gittiğim ilçenin bir kahvesinde resmi dairelerin açılmasını bekliyordum. Gaziantep’ten hareketimden önce okumadan çantama attığım SABAH gazetesini açınca gözüme ilkin bu acı haber çarptı.

Hemen söyliyeyim ki. Zeki Savcı'nın ölümü ile Gaziantep gelmiş geçmiş şairlerinin en güçlüsünü kaybetti. Bu edebi hükme, onun vezin ve kafiyelerine hakimiyeti düşüncelerini kolayca ifade edebilişi, şiirlerinin taşıdığı “şehli mümteni” niteliği bakımından varıyoruz. Bu yönü ile onu Hasip Dürri ile mukayese edebiliriz. Ancak ona Dürri'den ayıran taraf, köylüye kadar halka inebilmiş olmasıdır.

“Çiftçi’’ ve “Para” destanları, köylü ve şehirli halkın ezberine geçmiş, nice parçalardan ikisidir. Gazelleri ise sık sık minarelerde mevlût âyinlerinde duyulmaktadır. Kurtuluş savaşı ve Atatürk devrimlerini dile getiren parçaları, milli törenlerde okumak için seçilir.

Savcı’nın şiirlerine asıl değeri veren bir özellikle yapmacıktan uzak, çok içten oluşlarıdır. Yukarıdaki hükme, birinci derecede etken bu niteliğidir.

Dün ve bugün Zeki Savcı'dan belki bir iki gömlerk daha aşağı, fakat sanat değerini duyurmasını bilen veya günün başlarına yaklaşmasını beceren kimseler ön planda yer almışlardır.Zeki Savcı, aşırı tevazuu, iç alemine dönük ve hiçbir otoriteye eyvallah etmeyen karakteri, onu, hep geri planda bırakmış ve bıraktırmıştı.

Savcı’ya “her devirde muhaliftir” derler. İktidarlar, tenkitten hoşlanmazlar. Tenkitin dozu koyulaştıkça bu hoşlanmayış da koyulaşır. Zeki Savcı, gelip geçmiş hiçbir iktidar tarafından sevilmemiştir. Zira o gidişini beğenmediği iktidarları yermekten, hatta hicvetmekten geri kalmamıştır. Bunu, politika kahramanlarının çoğaldığı 1945’den ve hele 1961’den sonra değil, yurtta tek parti tahakkümünün geçtiği yıllarda da yapmaktan çekinmemiştir. Onu iktidarlar hiç sever mi?

Kılıç Ali’nin Gaziantep efendisi olduğu günlerde yazdığı şu kıta oldun ele, dilden dile dolaşmıştır.

Atmadan bir tek fişek, oldun büyük bir kahraman Taliin evci felekte mihri mah etti seni

Ateşeyn ustad elinde, asefa şimşir olup

Gaziantep halkına devran penah etti seni.

Aynı kişi ve benzerlerinin, mahalli iktidar değişikliklerindeki rolünü. Cumhuriyet Anayasası'ndan destek alarak yurt davalarına “burnunu sokan” gençlik üzerindeki baskısını belirtmek için kaleme alındığı tahmin ettiğim şu parçası, yazıldığı devir bakımından korkusuz bir ruhun isyanıdır.

Elinde gürzü cehalet, belinde seyfi kaza,

Gözünde şulei vahşet, yürür ve kabre seza

Şuuru, aklı, zekayı bu memlekette birkaç adam,

Hayır onlar adam değil de birer,

Zavallı gençliğe taslit edilmiş aleti şer.

Yegâne düşmanıdır onlar, faziletin, hakkın.

Nedir bu yaptığınız, iş deyip, sorma sakın.

Bu memleket, bu acıdan köpük kusan fukara,

Esiri derdi cehalet, esiri kizb-i riya.

Gebersin, ölsün, ezilsin, esiri derdi şuur.

1929

1945'de çok partili hayata atıldığımız zaman Demokrat partiyi kuranlar arasında idi. Birkaç sene sonra bu partinin iktidardaki gidişini beğenmediğinden ilk ayrılanlar arasında oldu. 1954’den ve hele 1957’den sonra yazdığı şiirlerde hayal inkisarının acı yankılarını okuduk. Milli Birlik hükümetinin beceriksiz, bebek ve köpek davaları gibi işin ciddiyetini bozan tutumlarını iğnelemekten geri kalmadı, bu devirde CHP adına yapılan bazı davranışların da karşısında idi.

Zeki Savcı, doğru bildiğini açıkça söylediği, hoşa gitmeyen, tutumları verdiği kimileri gibi “idarei maslahatla idarei kelam” etmediği için “her devirde muhalif adam” diye nitelenmiştir.