Hasırcıoğlu Mustafa Fehim Efendi’nin Latifeler Mecmuası adlı defterinde Şafii Zadelerin ölümüne dair beş ayrı tarih beytine raslıyarak kopya etmiş, bunları Gaziantep Kültür Dergisinin 43 üncü sayısında bir yazı ile yayınlamıştım. Bu tarihler sayesinde (Gaziantep Büyüklerinde yalnız soyadları yazılan, fakat adları ve ölüm tarihleri belli bulunmayan Şafii Zadelerin Haci Ahmet ve Haci Mehmet olduklarını hicri 1198 tarihinde öldürüldüklerini öğrendik. Daha sonra Tevfik Saydan alıp incelediğim bir cönk’de; Şafii Zadelerin Yeni çeriler tarafından öldürüldüğüne dair bir kayde raslamış, dergideki yazımda öldürme olayının Nuri Mehmet Paşaya yükletilmesindeki yersizliğe dair görüşüm kuvvet kazanmıştır.
Önce, İslâm Ansiklopedisinde, sonra Sayın Ömer Asım Aksoy’un Mütercim Asım adlı eserinde Ahmet Asım Efendinin hocalarının Hacı Mehmet ve Ahmet adlarında iki kardeş oldukları ve bunlardan Hadis öğrendikleri kaydı bende bu hocaların Şafii Zadelerden başka kimse olamıyacakları kanaatini uyandırmıştı.
Özel kitaplığımda Zühdü adında bir şairin içinde, 80 parça gazel ve tarih manzumeleri bulunan 80 sahifelik bir cönk var. Bu cönk’de Şafii Zadelerle öğrencilerinin öldürülmelerine dair 38 mısralık tarihli bir mersiye bulunmaktadır. Aşağıda aynen alacağım bu parçadan anlaşılacağı üzre, yalnız Mehmet Efendi değil kardeşi Ahmet de hacidir. Zamanın geçer ilmi olan hadis ve tefsirde yetkili kişilerdir. Gerek çağdaşlık gerek ad benzerliği ve gerekse her iki bilgin’in kardeş olmaları ve Asım’a okuttukları dersteki uyarlık bakımından Asım’ın hocaları olduğu ileri sürülen kimseler bulunduklarından şüphe kalmıyor. Böylece Asım gibi ünlü bir Türk Büyüğünü yetiştiren iki âlimin kimliği kesin olarak ortaya çıktığı gibi; öldürülmelerine dair söylentiler de belgeleniyor ve açıklık kazanıyor. Zühdü, kuvvetli bir şair olmadığı bütün parçalarından belli. Şimdi aşağıya alacağımız mersiyede de bu zaaf kendini gösteriyor. Parçayı bir belge olarak alıyor, bunun için yayınlıyoruz.
Ah kim esti Nesim-i Keç-rev
Kaldı âlemde bu gün bet tıynet
Nâgihan oldu kaza-yı rahman
Ettiler zulm-i sarîha niyyet
Böyle Alimlere de bir anda
Tîg-ı kahriyle vuruldu rif’at
Ah kim bâd-i Ecel estikde
Söndüler nur-i çirâg-ı millet
Böyle Fazıl ulemalar derhal
Al kızıl kana boyadı haşmet
Şafiî mezhebine a'lemler
Hanefîlerle ederler şevket
Hacı Muhammet Efendi birisi
Var idi ilm-ü kemal-i sîyret
Biri Haci Ahmet efendidir kim
Geydirir İlm-i hadîs’e kisvet
Vakt-ı bisyârları anlârın
İlm-i tefsir’e verirdi dikkat
Nice efkâr gurabâ-yi bîkes
Katloluh kıldı behişte sür’at
Niceler gelmiş idi tahsile
Ki alam bahr-i ilimden kısmet
Nâgihan zülm-ü sitemle berdâr
Eyleyip kıldı cinane rihlet
Bermurat olmadılar dünyada
Bulalar cennet içinde izzet
Ah edip ağladı çok maderler
Nice salih ziiafâ-yı ümmet
Ne güzel lutf-ü keremin allah
Böyle zalimlere verdi ruhsat
Koyma yarap sana mâlum bunlar
Et ceza-yı ameline gayret
Zâlimânın yüzünü güldürme
Verdü âlemde İlâhî zillet Ah-ü efğan ile Zühtü derki
Ver İlâhî ulemaya fırsat
El açup kıldı duâî tarih
Ola ruh-u şühedaya rahmet
Sene 1229/1198
Manzumenin son mısraı Ebcet hisabiyle 1229 çıkmaktadır. Şafi Zadelerin ölümü ise 1198 (1783 M.) dir. Tarihin tamiyeli olduğunu anladım ama bulamadım, bunun üzerine üstadım Şakir Sabri Yener’e başvurdum. Hocadan aldığım notu aynen yazıyorum.
Bu mersiyenin Şafii Zadelerin öldürüldükleri tarihi gösteren tarih beytinin son mısraında çok ince bir tamiye var. Şöyle ki:
Eski harflarla “ola ruh-u şühedaya rahmet” mısramın tamamı, ebçet hisabiyle rumî veya hicri 1229 rakamını göstermektedir. Bu beytin birinci satırı olan “el açıp kıldı duâî tarih” mısraındaki (el) kelimesi yine ebcet hisabiyle 31 rakamını gösterir. Duâ için (el açmak) demek ise: (31 rakamını, ikinci mısranın ifade ettiği 1229 rakamında çıkarıp atmak) demektir. 1229-31 1198 işte aradığımız tarih rakamı olan 1198 bu sanat sayesinde ortaya çıkmıştır.
Ben, eski şairlerin manzum tarih beyitlerinde “çıktı üçler dediler tarihin” ya da “yediler geldi dediler tarihin” gibi rakamlarda eksiltme veya artırma şeklinde ve her şairin ağzında sakız, ucuz tamiyelere çok rastladım ama bu manzumedeki gibi incesini hiç görmedim doğrusu.
Bence Zühtü, kaynağını ilmin kuvyetinden alan zoraki bir şair olmakla birlikte en ünlü şairimiz Hasırcıoğlu Hafız Mehmet Ağa kadar kudretli tarihçi bir şairdir. Yukarıdaki tarih beyti ve enteresan tamiyesi bu davanın en kuvvetli burhanıdır.
Şu parça halk arasında Şafiî zadelerin ölüm hakkındaki söylentileri doğrulaması bakımından önemlidir. Böylece birbirlerini tamamlayan halk rivayeti, Mustafa Fehim efendinin defterindeki 5 tarih beyti, Tevfik Say’ın cönkündeki kayıt ve nihayet Zühtünün bu parçası Gaziantep tarihinin bir yaprağını gözlerimizin önüne açmış oldu.
Tarih manzumesinde geçen bazı sözcükler:
Nesim: Hafif esen yel
Koç-rev: Eğri giden
Bet: Kötü
Kaza: Burada kader anlamında kullanılmıştır.
Tiyğ: Kılıç
Haşmet: Kızgınlık
A’lem: Çok bilgin
Bisyar: Çok
Efkâr: Çok yoksul
Behişt: Cennet
Sitem: Haksızlık
Ne: Bu mısrada ey anlamında kullanılmıştır.