1963 yılı sohbetlerimde Gaziantep Camilerinde Ali NAcar, Boyacı, Handan Bey, Ömeriye ve Şeyh Camilerinin yapılışlarına dair hikayeler anlatmıştım. Genç kızlara ithaf ettiğim bu monuşmamda da yine bir mabedimizin yapılışına ilişkin hazin bir hikâyeyi konu alacağım.

Bu Cami, Kozanlıda İnönü caddesinin garajlara varmadan solunda yani, caddenin güneyinde kurulmuş olan Ayşe Bacı Camiidir.

Onsekizinci yüz yılın ilk yarısında Gaziantep’in Boyacı Mahallesinde Mehmet oğlu Haci Ali Ağa adında bir adam varmış. Haci Ali, oldukça zengin ve hayırsever bir kimse imiş. Üç oğlu ve Ayşe adında Tanrının övüp yarattığı güzel, sevimli bir kızı bulunmaktaymış. Birbirlerine karşılıklı şefkat ve saygı duygularıyle bağlı bulunan aile mutlu bir ömür geçirirken, bir gün boy bos atıp, gelinlik çağına basan Ayşe hastalanıp yatağa düşer. Günden güne sararıp solmağa başlar. Artık anne ve babasının göz bebeği, kardeşlerinin uçan kuşlardan sakındığı Ayşe derin bir sessizlik içine dalmıştır.

Hastalık bir gönül yarasının dışa vurmuş sonucumudur; yoksa o çağ doktorlarının anlıyamadıkları korkunç bir dertmidir? Bunu kimse kestiremez. Günler ilerledikçe Ayşenin bayatı ile bağla rı teker teker kopmağa başlar. Ölüm her gün biraz daha yaklaşır. Yalnız ailesini değil mahalleyi sürekli bir yasa kaplar.

Zavallı kız, hasta yatağında ölümle pençeleştiği günlerin birinde bir düş görür. Rüyasında ak sakallı, nur yüzlü ve eli dayaklı bir ihtiyar baş ucana dikilerek, benimle birlikte gel der. Ayşe yatağından kalkıp yaşlı adamı izler. Boyacı mahallesinden Kozaanlıya kadar adam önde, kız arkada yürürler. Bu günkü caminin bulunduğu yere gelirler. O vakit bu yerler tamamen boşmuş. Yaşlı adam bu günkü mihrabın biraz güneyindeki bir noktayı göstererek:

- Kızım, senin durağın artık şurasıdır. Der. Ölümü aklına bile getirmeyen Ayşe ile aralarında şu konuşuk geçer.

- Bu kimsesiz yerde ne yapayım?

- Zaman gelecek bu yerler evlerle dolacaktır, şuraya bir Cami ve Medrese yaptıracaksın.

- Benim param mı var, ne ile yaptıracağım?

- Sandığında cehizin, boynunda altınların, kollarında bileziklerin var; baban da yardım eder, yaptırırsınız.

Yaşlı adam eline bir taş alarak toprak üzerinde cami ve medrese ile kızın ebedi dinlenme yerlerini çizip gösterir. Ayşe de kendine göre bazı işaretler koyar.

Geldikleri gibi geri dönerler. Ayşe, yarı uyku yarı dalgınlık halinden kendine geldiği vakit, minarelerden yayılan ezan seslerini duyar. Rüyasını hatırlar. Yataktan doğrulur, annesini yanına çağırır. Düşte gördüklerini anlatır. Rüyanın hikâyesi, ölüm günlerinin yaklaştığını, esasen hergün biraz daha sezen zavallı anneyi hıçkırıklara boğar amma; kendini zor tutar. Biraz sonra durumu baba ve kardeşleri de öğrenir. Ayşe bu yere gitmek ister. Haci Ali hasta yavrusunun bu arzusunu kırmak istemez. Onu, arabaya bindirerek tariff ettiği yere götürür.

Hastalığın pençesinde kıvranan Ayşecik pek şen ve sevinçli bir kimse halini gösterir. Bu durumdan tasalı baba pek memnun kalır. Ayşe, evde sözle anlattığı yeri ve işaretleri bu defa yerin de gösterir. Haci Ali hayretten hayrete düşer. Bu olayda İlâhi bir sır bulunduğunu sezer. Ancak, incelenen yer ebedi dinlenme yeri olarak işaretlenen noktaya gelince; pek üzülür. Bu halini açığa vurmamağa çalışarak hasta çocuğunu alıp, evine döner. Ve ona der ki:

- Kızım, inşaallah rahatlaşırsan dik ve ziynet eşyalarını kendin kullanırsın, amma mademki rüya aleminde senden bir cami yaptırman istendi, ben hemen inşaata girişirim. Yeter ki gönlünü hoş tut.

Haci Ali ertesi günü işe koyulur. Belirtilen yerde yapım başlar ama, ne yazık ki, hastalığı hızla ilerleyen kız cami ve medrese meydana çıkmadan ölür. Vasiyeti üzerine cehizi, altın ve avadanlığı satılarak bu hayırlı işe harcanır. Kendi de sağlığında gösterdiği yere gömülür. Mezarı her Cuma günleri ziyaret edilen bir yatır haline gelir. Fakat, en çok ziyaretçileri muratlarına ermeyen mahzun kızlar teşkil eder. Ortaya çıkan esere de kendi adı verilerek Ayşe Bacı Camii denir.

Şimdi Camiin önündeki caddeden her geçerken bu acıklı hikâyeyi hatırlayarak, bulunduğum yerde durur, gelinlik çağında dünyadan murat almadan ölen talihsiz genç kızların bir sembolü olan Ayşe’nin manzun ruhuna huşu için de okuduğum Fatihalarla sevindirmeye çalışırım.

Hoşça kalın sayın dinleyenlerim.