Sayın dinliyenlerim,

Şimdiye dek ünlü halk ozanı Karacaoğlanın Mamalı, Kozan, Mut veya Bahçeli olduğu söylenmiştir.

Bu söylentilere karşılık biz de, «Hayır, diyoruz. Karacaoğlan, Gaziantebin Güney ve Güney doğusunda yaşıyan Türkmenlere mensuptur!..

Karacaoğlanı Gaziantep bölgesi dışında düşünenler bir takım söylentilere birde Şair’e ait bulunduğu kesinlikle belli olmıyan bir mısraa dayanmaktadırlar.

Sayın dinliyenlerim!..

Genel Tarih gibi Edebiyat Tarihi de soyut söylentilerle kurulmaz, yazılıp söylenmez. Maddî ve mânevi bir takım belgelere dayanmalıdır. İşte Karacaoğlanın Mutlu, Bahçeli, Mamalı, Kozanlı olduğunu söyleyenlerin bu belgelerden yoksunluklarına karşılık biz bu vesikalara sahip bulunmaktayız.

Karacaoğlan bir halk ozanıdır. Sazı omuzunda el el, oba oba gezmiş, uğradığı heryere birtakım hatıralar bırakmıştır. Bu hal, her uğradığı veya kaldığı yerler halkı tarafından, benimsenmesine yol açmıştır, işte problemin çözüm noktası burasıdır.

Bir kişinin milli ve mahalli kimliğini ortade koyun en esaslı ölçü onun konuştuğu dil, kullandığı sözcüklerin özelliğidir. Şurala burada, konuşanlara dikkat ederseniz, bunların şivelerinden kullandıkları kelimelerin özelliklerinden nereli olduklarını az çok ayırabilirsiniz. Bunun gibi, Karacaoğlan Külliyatını açıp dikkatli okursanız, hayalinizin sizi hemen Barak, Elbeyli ve Türkmenlerin oturdukları yerlere ve genel olarak Gaziantep bölgesine çekip götürür. Çünkü, Karacaoğlan’ın dili bu bölgenin özelliğini taşır.

Karacaoğlan’a ait en çok şiiri bir araya toplamış bulunan Sadettin Nüzhet merhumun kitabındaki parçalarda buna ait yüzlerce örnek vardır. İşte bazıları:

Densizler ucundan, annaç, mavi donlu, yeşil kanne, arzumanım kaldı, süllüm, ökçen yoğumuş, belik, siyeç, şivacık, tor, tuman, kastel, kutnu zubun, çapıtlara beledim, ılgıt ılgıt, saya berk, dadandı, efil efil.

Bu çeşitli sözcüklerden başka, şive özelliklerini aksettiren örnekler de çoktur. Deyişlerinde Gaziantep Bölgesine ait köyler, mevkiler, akarsular hayli yer tutar. İçli Küfte, Mumbar gibi mahalli yiyeceklerin adı geçer.

Karacaoğlan her yerde sevilmiş, okunmuş bir ozandır. Amma, Gaziantep bölgesinde halkın şuuruna işlenmiş, masallarda bile yeralmıştır.

Mahallî bazı hikâyelerde iki sevgili her birini görüp heyecandan bayıldıkları vakit, hemen Karacaoğlan çağrılır, başuçlarında saz çaldırılıp türkü söyletilir, bundan sonra bayılanlardan önce biri ayılır, arkasında öbürü. Bu olay dilime bir soen getiriyor. Neden bu kadar halk şairinden biri değilde Karaca oğlan? Çünkü o, bu bölgenin ozanıdır.

Yukarıdaki olayda halk muhayyilesi, Karacaoğlan’a bir nevi (Şâmân) rolü vermiştir.

Barak Köylerinde: Karacaoğlan’ın Barak’ın Suriye sınırları içinde kalan parçasında (Akpınar) köylü olduğu söylenir. Hatta, oğlu bu köyde bir kıza aşık olur. Kızın kahredici ilgisizliğine karşı, bu defa da oğlunun dilinden koşmalar söylenir, Başka bir söylentiye göre de, Karacaoğlan Çarpınlıdır. Hatta, eskiler ozana ait bir mezarı bile gösterirlermiş.

Karacaoğlan’a ait mahalli hikayelerden birisi onu korkak bir erkek olarak tasvir eder. Şair, köyün birine uğrar. Sözüyle, sazıyla ayarttığı bir kızı peşine takarak giderlerken yolda gecelemek gerekir. Münasip bir yer seçerek yatar uyurlar. Bir aralık kız Karacaoğlan’ı uyandırır. (Aman kalk bana bir hal oluyor, bir evran (büyük yılan) tarafından yutuluyorum. Kollarımı yana gerdim. Bu durumda beni hemen yutamaz, sana da bir şey yapamaz. Bıçağını çek, şuna öldürücü bir kaç yara aç) der. Karacaoğlan ayağa fırlar kızın yardımına koşacak yerde yanından uzaklaşır. Kızcağız arkadan bağırır (Korkma kaçma, dediğimi yap, beni kurtar) Ozan hiç oralı olmaz. O vakit kız senin gibi korkağın arkasından gitmedense, yılanın ağzında ölmek daha iyidir. Diyerek kollarını birleştirir.

Karacaoğlan'ın ölümü üzerine de bir hikâye varki, pek ilginçtir. Ünlü ozan, omuzunda sazı, diyar diyar dolaştıktan, çapkın gönlü arı gibi her çiçekten bal aldıktan sonra, ihtiyarlar doğup büyüdüğü köye döner. Bir gün sazını ulu bir ağacın dalına asar. Dibine oturur, sırtını bu ağaca dayar. Ve burada gözlerini dünyaya kapar. Onun hatırasına saygı gösteren köylüler, asılı duran saza ilişmezler. Yıllarca bu dalda asılı kalır. Bir zamanlar parmaklarıma dile getirdiği tellerini, bu sefer de ılgıt ılgıt esen yeller dillendirir. Ve saz böylece, yıllarca inler durur.

Bir çok yerler Karacaoğlan’ı benimserler. Koşmalarını, mânilerini ezbere bilirler. Fakat hiçbir yerde Gaziantep bölgesinde olduğu gibi, özel türküsü yoktur Gaziantep bölgesinde, düğün ve derneklerde söylenilen en makbul uzun havalardan birisi Karacaoğlandır. Uzun Hava diye söylenilenlerin bir çoklarından üstün nameler taşır.

Hoşça kalın sayın dinliyenlerim.

Cemil Cahit GÜZELBEY