Kaç yıldır yüksek okul ve fakültelere kavuşmak için çırpınan Gaziantep’i bu isteğe sevkeden sebepler nelerdir?

Gaziantep bu kültür müesseselerine gerçekten muhtaç mıdır?

Bu soruların karşılığını bulmak için Gaziantebin kültür tarihini kısaca gözden geçirmek yeter.

Gaziantep’in genel tarihi folkloru, ticari ve iktisadi yaşantısı gibi kültür hayatında da en büyük etken coğrafyasıdır.

Türk-İslâm kültürünün parlak devirlerini yaşadığı Selçuklular Memlûk ve Osmanlı devirlerinde Gaziantep’in gerek o çağlar birer bilim yuvası olan medreselerinin gerekse yetiştirdiği bilginlerin, çokluğu ve özellikleri bakımından yakın ve ortadoğuda gerçek bir ün kazanmasında coğrafyasının payı büyüktür. Durum bu gün de böyledir.

Gaziantep daha 12. yüzyılda büyük bir şehir niteliği taşımakta idi, buna Urfalı Mateos’un vekayi- namesine zely yazan papaz Grigor’un II Şubat 1155- II Şubat 1156 olaylarını anlatırken kullandığı şu cümle tanıklık etmektedir:

“O büyük ve meşhur Ayıntap şehrine önemli kuvvetlerle yöneldi ve kuşattı”

Büyük ve meşhur Antep şehri elbette ki kültür yönünden de ilerlemiştir.

Gaziantep orta çağdan başlayarak yalnız o devirlerin rağbet edilen dini bilimlerinde değil tarih, felsefe, tıp gibi ilimlerde de ileriydi. Orta ve yakın doğunun Halep, Şam, Bağdat, Kahire gibi büyük merkezlerini bir yana bırakırsak en başta gelen gözde bir ilim ocağı idi.

Gaziantebin bu durumunu belirtmek için verilmiş olan Küçük Buhara lakabı şüphesiz boşa değildi.

Yukarda da işaret eylediğimiz gibi Gaziantep bu çağdalarda bir hayli bilgin sanatçı ve profesör yetiştirmiştir. Bunların adları ve eserleri o devirleri yaşayan İslam müellifleri tarafından önemle açıklanmıştır. Bir kısmının eserleri zamanımıza kadar gelmiştir.

Yaşadığı devirde bilim dünyasının bir otoritesi olan ve bu sıfatla allama lakabı verilen Ayni Bedreddin Mahmut bunlardan biridir. Aynî, içlerinde dünyaca ünlü 24 ciltlik tarihi de bulunan 20’den fazla eser yazmış ayrıca Kahire Üniversitesinde profesörlük etmiş Mısır Devletinin Bakanlığını Osmanlı Devleti nezdinde elçiliğini yapmıştır.

Mufareddîn Mahmut Elmaşati, Ahmetül Aynitabi oğlu Mahmut Memluk devrinde yetişen ünlü tıp bilginleridir.

Muzafareddin Mahmut Elmaşati Kahirede Tolun medresesinde bir fakülte hüviyetinde idi. Tıp Profesörlüğü etmiş (Kitabı şerh ullemhatül afife el- musemma Bittesisih ha) Adında bir eser bırakmıştır. Muzaffariddin Mahmut Elmaşati aynı zamanda Kahire Şeyhül- etibba’sı idi.

Ahmedül Aynitabi oğlu Mahmudun da yine tıbba ait (Tesisületian velmesane filelülkiyi velmetane) adlı eseri bulunmaktadır.

Yine Gaziantep’li olup bir vakfında kurucusu bulunan Şeyh Cemalettin Yusuf’un tıp’a ait bir eseri tesbit edilmiştir.

19’ncu asırda yetişen Ali Akif Efendi pratik halk Tabibliğinin ilgi çeken bir şahsiyeti idi kendi el yazması Tıp kıtabı veresesindedir.

Gaziantep’de Osmanlı devrinde 30’a yakın medrese ve bir o kadar mahrile okulu vardı. Medreselerin bir bölümü yatılı idi kültür sever Gaziantepliler tarafından kurulan bu medreselerde okuyan öğrencilerin yatıp kalkmalarını sağlıyan ve hücre denilen 5-15 kadar oda bulunmakta idi medreselerin kurucuları binaların bakımı Öğretim üyelerinin odacıların aylıkları öğrencilerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere gelir getiren mallar vakfetmişlerdi. Bu medre selere asıl kurucularından başka, maksa da yardım alarak, başka başka kültür severler de yeni yeni vakıflar kurmuş yahut tesis ettikleri evlada meşrut vakıflarda bu medereseler lehine hükümler koymuşlardır. Gaziantep şehri mahkeme sicillerinde bu amaca hizmeti ifade eden bir çok vakıf adı geçmektedir.

Yazımızın başında Gaziantep coğrafıyasının kültür hayatına olan etkisi ne işaret eylemiştik. Bu coğrafya da yol ve iklim unsurlarını belirtmek konunun aydınlanması bakımından yerinde olur.

Eski çağlarda seyahat emniyeti daima tehlikeli idi. Bu sebeble şehirden şehire ferdi yolculuklar kolay kolay göze alınmazdı. Güven içinde seyahat için toplu ve silâhlı kafilelere katılmak tercih edilirdi.

Gaziantep, Akdeniz Doğu Anadolu Irak İran Hindistan Anadolunun öbür parçaları ila İstanbul Suriye Mısır ve Arap Memleketleri arasındaki yolların geçit ve kavşak yerinde idi. Her gün dört yandan gelen ve dört yana kalkan büyük Ticaret kervanları yolcu kafileleri ile dolup taşardı. Trafiğin bu yorgun ve toplu olarak yapılması durumu Gaziantebe girip çıkan yolları başka yerlere nisbetle daha güven altında bulundurmakta idi. Yolların bu durumu Gaziantep’de iktisadi ve ticari faaliyet kadar turizmide teşvik ederdi. Bu nedenle Gaziantep öbür ülkelerde tanınıyordu. Sayısı 30 un üstünde 20 ila 200 odalı hanları kervan sarayları misafirhaneleri ucuzluğu, iaşe kolaylığı mesire yerlerinin kolaylığı uğruyanları memnun hatta hayran bırakıyor, bu hal tahsil için gelişi etkiliyordu, öbür yandan havasındaki ılımanlık sağlamlık ve istikrar, öğrenim için olan arzuyu destekliyor hızlandırıyordu. Bugün içinde öğle değilmidir? 9 ay dondurucu soğuk ve yakıcı sıcakların hüküm sürdüğü bir yeri öğretim niçin gönlü ile kimse seçmez.

Gaziantebin tebii iklimindeki özellik ve güzellik görenler üzerinde büyük etki bırakmıştır. Yıllar öncesi Gaziantep’i gören Amerikalı bir Dr. memleketine döndüğü vakit Dergilerden birinde neşrettiği yazıda Gaziantep’in havasını övdükten sonra burada havanın ozanlaştığını belirterek Devletler arası bir Verem Hastanesinin yapılmasını teklif etmiştir.

Bu gün bile Bağdatta bir kaç katlı bina yaptıran oldumu (Antebin havasını çalmak içinmi bu kadar yükselttin) sözü söylenmektedir.

Gaziantep’in belirttiğim iklim niteliği de burasını bir merkez olmaya doğru itmiştir. İşte bu çağda Gaziantep’in 10 kilometre kuzeyindeki Dülük baba tepesi yaz aylarına mahsus bir bi lim ocağı haline gelmiştir. Yaz ayları gidince Diyarbakır, Kayseri, Konya, Halep ve etrafındaki şehir ve kasabalarda bulunan ünlü medreselerin bir ilim dalında şöhret kazanmış müderrisler bir grup seçkin öğrencileri ile Gaziantep’e gelir Dülük babadaki tekkenin hücrelerinden faydalanarak burada açık hava öğrenimine başlarlardı şöyleki: Nöbetle her bilim dalında ün yapmış olan müderris kendi öğrencileri dışındaki öbür öğrencilere ders verirlerdi. Bir nevi iktisas kursu ve yüksek öğretim idi.

Bu koşumlar altında 19’ncu yüz yılı idrak eden Gaziantep tanzimatın ve daha sonra Birinci meşrutiyetin ilânı yeni yeni fikir akımlarının etkisiyle medreseler yanında öğrenim müesseseleri de açılmağa başladı. Aynı devir içinde Amerikalı ve ermenilerin teşebbüsleri ile bir tıp fakültesi bir kolej ve bir hayli akaliyet okulları açıldı. Öbür yandan

Türk ve müslümanlarda buna karşılık olarak öğretim ve eğitim işlerini amaç edinen Maarifi islamiye ve Aynülmaarif adlarında dernekler kurarak çağın yeni gelişmelerini göz önünde tutan okullar tesis edildi.

19 uncu yüzyılın sonları ile birinci dünya savaşı arasındaki devrede Gaziantep’de şu bilim ve öğretim müesseseleri vardır.

1- Tıp Fakültesi

2- Ticaret Lisesi

3- İpekçilik Lisesi (Darülharir)

4- Eczacı kalfa okulu

5- Erkek Öğretmen okulu,

6- Bir Ortaokul (Rüştüye)

7- Üç ana okulu,

8- Ön İlkokul,

9- Bir Darül itam

10- Onsekiz medrese

11- Yirmiden fazla mahalle okulu,

11- Üç Kız İlkokulu

13. Bir Kız ortakulu

14- Yirmiden fazla Akaliyet orta, ilkokulları.

Görülüyorki Gaziantep Birinci Dünya Savaşından önce eski şöhretine uygun bir kültür merkezi idi. Harp bu kültür yuvalarının üzerinden bir silindir geçirdi. Cumhuriyetin İlânından sonra medreseler mahalle okulları kaldırıldı. Gaziantep birkaç ilkokul ile bir ortaokula münhasır kaldı fakat Gaziantep Kültür severliği ve bu yoldaki çalışmalarıyla bugün yine bölgebin bir kültür merkezi olma yolundadır. 21 yıl önce kurulan Gaziantep Kültür derneği yüzlerce fakir Gaziantep gencine yüksek tahsil yapmak için yardım sağlamıştır. Bu dernek Gaziantep’in çeşitli konuları ile ilgili elliden fazla kitap ve broşür yayınlamış 11 yıldır neşretmekte olduğu dergi Türkiyede tutunan mefkutaların başında gelmektedir.

Gaziantep’li kendi teşebbüs ve parasiyle kollej kurmuş bulunmaktadır. Bu gün orta dereceli okulların yanı başınada Kollejde Gaziantep Kültürüne hizmet eylemektedir.

Bugün Gaziantep yalnız kaza sınırları içinde 145 ilk okul 9 orta dereceli okula sahip bulunmaktadır.

Gaziantep’in kültür konusundaki bir yönüde güneyden gelen Arap harsına karşı bir duvar vazifesi görmüş olmasıdır. Gaziantep bu görevdeki gücünü iki unsurdan almıştır. Köklü bir milliyet bilinci ve kültürü.

14’ncü yüzyılda çarşısında pazarında evlerinde Türkçe konuşulan Halep bu milliyet bilinç ve kültürüne sahip bulunmadığı için Arap harsının baskısına karşı koyamamıştır. Bu ilişki ile Gaziantep Türklük şuurunun bir kalesidir. Coğrafya durumunun bahşeylediği iktisadî Ticarî Turistik kaynaşmalara dışardan birçok göçlere rağmen şehirde Türkçe konuşanlar oranının % de 90’nın üstünde oluşu burada nasıl temsil edildiği ve yabancı harslara karşı koyucu bir güç bulunduğunun ayrı bir delilidir.

Türkiyede yeni üniversitelerin açılması düşünüldüğü şu günlerde Gazian tep geçmişi ve haliyle böyle bir bilim merkezi olmaya en layik olan yerlerdendir.

Türkiyede İstanbul’dan başka bir yerde Tıp fakültesi yokken Gaziantebin buna sahip olması çok büyük bir anlamdır. Bundan 70 sene önce Tıp fakültesinin burada faaliyette bulunmuş olması bu memleketin öğretici ve öğrenciye malik bulunduğunu ifade ederdi. Gaziantep Fakültesinden çıkan 10’a yakın Doktor profesör olarak dünyanın çeşitli Üniversitelerinde öğretim üyeliği yapmışlardır.

Eczacı Kalfa okulu İpekçilik Lisesi o çağ için gerçekden enteresan birer teknik okullardı.

Gaziantep’in bir tıp fakültesine va başka yüksek okullara kavuşması yalnız bu şehir ve çevresi için değil, Türkiye içinde yararlı bir davranış olacaktır.

Cemil Cahit GÜZELBEY