(Ölüsü Paylaşılmayan Bilgin)

Bundan 30 yıl önce Gaziantebin güney ve güneydoğusunda şehre bitişik dere ve tepecikler baştanbaşa Batı ve Kuzey-Doğusundaki bazı yerlerde bölüm bölüm mezarlarla kaplıydı. Şehri seyredenlerin gözlerine ilk çarpan manzara ağaçsız mezarlıklardı.

Atatürk Gaziantebe geldiğinde, böyle bir temaşa sırasında keskin bakışlarını güneydeki bir nokta üzerinde sabitleştirmiş ve sonra yanındakilere dönerek demiş ki:

—Şehir çevresinde en güzel yerler mezarlık yapılmış.

Zamanın Belediyesi büyük Ata’nın bu sözlerini bir direkrif olarak kabul etmiş bu uyarma sonucu eski mezarlıklıklar kaldırılmış şimdiki asri mezarlığa nakledilmiştir. Rahmetli Atatürk'ün bakışlarını üzerine durdurarak işaret ettiği bil yer olsa olsa Saçaklı tepedir. Gerçekten bugün Gaziantebin üstünde kurulup yayıldığı yarımlı bütünlü 11-12 tepe ve sırtların temaşa bakımından en elverişlisi geniş bir görüş açısına sahip bulunanı Saçaklıdır.

Bu tepeye niçin Saçaklı adı verilmiştir. Bunun sebebi ölüsü iki şehir arasında paylaşılmayan ölü bir kişinin bu tepede gömülü olmasıdır.

Halk bir kimseyi olağanüstü tutup onu sevgi ve saygı halkası ile çerçevele dimi bu defada hayalini işletip, o kimseye insan üstü bir takım sıfatlar verir. Hatta Velilik mertebesine yükseltir. İşte saçaklıda halkın ruhuna taht kurmuş, adı ve hatırası büyük saygı ile anılan bir eren olmuştur.

Asıl adı Mehmet olan Saçaklı, Dülük Baba, Kurbanbaba, Hacı Baba, Aydın Baba gibi yalnız manevi kişiliği gönüller sevgisi bir veli değil ayni zamanda yaşadığı devri geçen bilim dallarında ad yapmış ve bu sıfatla oçağlarda fikir adamlarının hayat hiyayelerini bir araya topluyan ve bir çeşit ansiklopedi olan teskerelere de adı geçmiştir.

Saçaklı manevi kişiliği bilimsel şahsiyetini örten kimselerdendir. Bu sebeple onun mezarını ziyaret edenlerin çoğu ilmi niteliğinden habersiz, onu sadece ermiş bir kişi olarak bilmiş ve bildirmişlerdir.

Saçaklı Mehmet Efendi aslen Maralıdır. Babasının adı Ebubekirdir. Önce doğduğu yerde sonra yakın doğunun belli merkezlerinde öğrenim yapmış, bu arada bir çok gezilere çıkmıştır. Tasavvura da intisap eylemiş 30 dan fazla eser yazmıştır. (Saçaklı zade dünyadan bekaya intikal etti.) Mısrağının ebcet hesabı ile karşılığı olan 1145 yılında ölmüştür.

O henüz manevi olgunluğu tam ulaşmamış, bu alemin pencereleri, ruhuna açılmamış bulunduğu ve daha ziyade maddeye değer veren bir molla olduğu zamanlarda bilgisine mağrur dünya gösterisine düşkün bir kimse imiş. Öyleki bu durumu ders okuttuğu öğrencilerin bile gözünden kaçmamış. Birgün öğrencilerinden birinin derse ilgi göstermediğini kendi kendine birşeylerle uğraştığını görünce bu halini talebenin yüzüne vurarak tekdir eder. Öğrenci durumunu hiç bozmaz şu cevabı verir:

—Hocam, derslerinize Hızır Aleyhisselâm geliyor. Ben onunla meşgulüm.

—Peki bana niçin görünmüyor?

—O diyorki, hocam dünya nimetlerine düşkündür. Bu haliyle beni göremez.

Bu olay Mehmet efendi üzerinde büyük bir etki yapar. Kallavi sarığını cübbesini bir yana fırlatır, sırtına eskileri giyer, başına dokuma toplarından artan bir saçak sarar, kendini tanrı yoluna adar. Bundan sonra Mehmet unutulur. Saçaklı adı söylenir.

Saçaklı bir gün Kilis veya Antep yolculuğu sırasında ölür. Olay haber alınır. Her iki şehirden cenazenin başına koşarlar."Ancak olay yerinde bir çekişme ortaya çıkar, iki tarafta cenazeyi götürüp kendi topraklarına gömmek isterler. Anlaşmazlık büyür, çekişme nerede ise, silahlı bir çarpışmaya gidecek kızgınlık alır. Bu arada akil bir kişi ortaya çıkar. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Haceril Esved’in yoluna kon masındaki ihtilafı ve çözüm şeklini hatırlatan bir buluşla derki:

—İki şehirden hangisi cenazenin bulunduğu yere yakınsa ölü oraya gömülmelidir. Bu teklif kabul edilir. Olay yeri ile iki şehir aralığı ölçülür. Gaziantebin daha yakın olduğu anlaşıldığından burada gömülür.

Cemil Cahit GÜZELBEY