ŞEYHCAN - ŞİHCAN

Evkafı mülhakaden Ayıntap kazasında Şeyhıcan Hindiler tekyesi demekle maruf tekyenin meşihat cihetinin tevcihine dair olan inha üzerine kuyudu lâzimesi bilihrac muamelei kalemiyesi ledelicra ol bapta cânibi mahkemei şeriyeden alınan ilâm ve tarafı Şeyhülislâmiden kılınan işaret muciblerince zikrolunan meşihat cihetinin mutasarrıfı Hacı Nuri. Muhammedin vefatı vukûiyle mahlûlinden oğlu Mustafa ile hafidleri İbrahim ve Alinin ademi ehliyetlerinden ledelimtihan ehliyeti nümâyan olan hüsnü sülük ve salâhı hal eshabmdan bulunan Zâterî zade işbu rafii tevkii refiuşşânı Hakanî Şeyh Mustafa baba ibni İbrahim zeyyede salâhahuye meclisi meşayihten tanzim olunan mazbata mucibince tevcih olunmak fermanın olmağın bin üçyüz onbeş senesi Şabanı şerifinin on beşinci günü tarihile işbu Berati şerifi âlişânı verdim ve buyurdum ki mumaileyh Meşiyhat cihetine ber mucibi nizam binnefis bilâkusur ve edayi hizmet etmekten ve terk ve tekâsül vukubulmamak şartile mutasarrıf ola.

Tahriren fissabi min zilkadetüşşerife hamsü aşere selâsü mietü ve elf.

7 Zilkade 1315

Bay Bakır Şeyhcanın (Kemali aşk) ibaresinin hurufü heca hesabile karşılığı olan (561) tarihinde vefat ettiğini söylemektedir. Şeyhcanın vefatı belki bu tarihe müsadiftir. Fakat Kemali aşk tarihi Kadirî tarikatının banisi Şeh Abdükadir Geylânî için söylenmiştir (1) Sonra Evliya Çelebi seyahatnamesinin Gaziantebe aid kısmından meşayihe tahsis edilen satırlarda Gaziantepte halen mevcud bir çok ziyaretlerin isimleri geçtiği halde Şeyhcanın adına tesadüf edilememiştir. (2)

Evliya Çelebinin buralara gelişi Hicrî 1058 senesine rasladığına göre Şeyhcan daha muahher devrelerde zuhur etmiştir.

Karagöz caddesinde Mehmet paşa camiinin karşısındaki semtin adı (Şeyhcan mahallesi) dir. Söylendiğine göre Şeyh tekyesi evvelce burada imiş. Şeyhcan, bir iftiraye uğramış, (iftiranın ne olduğunu kimse bilmeyor) ve şehri terkederek şimdiki Şeyhcan tekyesinin bulunduğu yeri (ısmetpaşa caddesinde) tekye yapmıştır. Diğer bir rivayete göre Şeyhcan uğradığı bu iftiradan dolayı takip edilmiş koşarak buradaki bir kaya kovuğuna iltica etmiş, arkadan sıkıştırılınca “min tarafillah,, kaya hamur gibi yumuşayarak Şeyhcana yol vermiş. Bu kerameti görenler derhal takibinden sarfınazar etmişler, ve Şeyhcan artık buradan ayrılmamış ve tekyesini de buraya nakletmiştir.

Şeyhcan bu iftira keyfiyetine kendine aid olduğu söylenilen şu şiir ile dokunmaktadır!

El beni diller deyu kendim aba puş eyledim

Çarhı gerdunun elinden camı mey nuş eyledim

Bulmadım merhem dile ben çok sada güş eyledim

Zemmeder alem beni Yarebbi halka neyledim.

… düşmün bana

Yalınız düşman değil dostum dahi düşman bana

Halime rahmeyleyip kimse demez noldu sana

Zemmeder alem eni Yarebi halka neyledim.

Gece gündüz ağlamaktan göz yaşım döndü sele

Öldüğüme gam yemezdim ettiğim olsa hele

Şöyle bednam olmuşam ismim gezer dilden dile

Zemmeder alem beni Yarebbi halka neyledim.

Ya ilâhi sen bilirsin bu fakirin halini

Rahmetinle yarlığa kıl bu günehkâr kulunu

Ol Habibin hürmetine kes bu halkın dilini

Zemmeder âlem beni Yarebbi halka neyledim.

El sözüne uyma dedim uydun ey nazlı yârım

Billâhi yoktur haberim iftiraye uğradım

… bu benim ahü-zarım

Zemmeder âlem beni yarabbi halka neyledim

Ta ezelden emri Haktır böyle yazılmış yazı

… kelb rakip yareme koydu tuzu

Tatlı canımdan usandırdı elin kötü sözü

Zemmeder âlem beni Yarebbi halka neyledim.

Bir ahbap yanına varsam tâneder anlar beni

Isbat eyle görmedim de söyle ey canım canı

Halk yanında gezmez oldum Hak inandırsın seni

Zemmeder âlem beni Yarebbi halka neyledim. (3)

Bazılarına göre Şeyhcan kaya kovuğuna girdikten sonra bir daha göze görünmemiş ve kaybolduğu yere bir türbe ve tekye inşa edilmiştir.

Şeyhcana bir gün geç vakit misafir gelmiş. Şeyh kahvecisine (4) kahve pişirmesini söylemiş, biraz sonra tekyenin içini yanık bir et kokusu sarmış. Şeyhcan derhal fırlayarak sağı solu araştırırken bir de ne görsün, kahvecisi iki ayağını mangalın altına sokmuş yakıyor, üstünde cezve, kahve pişiriyor. Şeyhcan kahveciye (artık sen de ermişsin) deye iltifatta bulunmuş ve çok takdir etmiş, Kahvecinin tevazu yollu cevabına da şu gazelle mukabele etmiş:

Bu canda ateşi hicran sığişmaz

Medet bu cismim içre cân sığışmaz

Gelince aşk akıl gitse acep mi

Ki bir tahtta iki Sultan sığışmaz

Gel ey zâhid bana takva buyurma

Aşıklar sem’ine ferman sığışmaz

Rakibler köyünde yoktur kararım

Meseldir kelb ile mihman sığışmaz

Kamu halkın bu dünya meskenidir

Acep niçin bu Şeyhican sığışmaz (5)

Şeyhcan (Ki bir tahtta iki Sultan sığışmaz) beytile kahvecisinin de artık kendiderecesini ihraz eylemiş bir şeyh olduğunu söylemekisteyormuş (6)

Şu şiirin de Şeyhcana aid olduğunu söyleyenler varsa da makta, eytinde (Şeyhiya) denildiğinden bu da (Şeyhi) adında bir şaire aiddir:

Camı aşkı nuş edenler valihi hayran olur

Feyz alır Feyyazı Haktan bahriken umman olur

Her kime kılsa hidayet ol Keriymü Zülcelâl

Her kelâmı dürrü güher lal ile mercan olur

Içmeyen câmi elestten anlamaz Hu ismini

Aşıkın kalbi içinde surei Rahman olur

Zühd ile bulmak muhaldir rahi Hakkı zahida

Mürşidi kâmil yedile niceler Sultan olur

Sahibi esrar olanlar sırrını faş eylemez

Sırrı faş eyleyenler cahilü nâdan olur.

Basmayan bilmez bu remzim tekyei aşka kedem

Mürşüdün her bir kelâmı dertlere derman olur.

1— Kamusülalâm. Cild. 4 Sahife.3088

2— Halkevi Broşürü: 935, Sahife 155 mükerrer

3— Bu şiiri Annemden not ettim noktalı yerlerini hatırlıyamadı.

4— Her tekyede mürşüdden başka şu eşhas bulunurdu:

a— Şeyhin nakibi: Bu şeyhin muavinidir. Zikirde sol tarafında oturur. Bulunmadığı veya hasta olduğu zamanlarda ona vekâlet eder.

b— Meydan çavuşu: zakir, tekyenin dahiliye müdürü gibidir. Tekyenin bütün ümurü ondan sorulur, istediğini içeri kubul eder istediğini etmez, Çavuşa karşı gelinmez. Müridlerin çavuş hakkında bir şikâyelerî olursa Nakip vasıtasile bunu şeyhe bildirirler. Meydan çavuşunun asıl rolü (zikir) esnasındadır. Kudüm (kısa bir mahrut şeklinde üzerine deri gerilmiş bakırdan ve 15-20 santim kutrunda bir musiki aletidir, iki parmak kalınlığında ve takriben 20 santim uzunluğunda ve oldukça kalın bir sırım vasıtasile çalınır), Mansar, (kalbur büyüklüğnde bir deftir, üzerinde 40—60 kadar halka bulunur) Haliliyeleri (bando üzerindeki zillerin daha küçüğü..) tevzi eder. Gülbenk okur.

c— Kapu çavuşu— Eşik çavuşu : Bu âdeta tekyenin teşrifatçısıdır. Kapuyu açar gelenleri karşılar. Ayak kaplaunı çevirir, gidenleri uğurlar, dışarı hizmetleri için gönderilir.

d— Kahveci: Fer tekyede bir kahveci hazan 1—2 de çırağı bulunur.

E- Nihayet müridler, ihvanlar.

5— Bu gazelin bir de bestesi vardır. Bunların Halkevi müzik kolu tarafından vakit geçirilmeden zabtedilmesi lazımdır.

6— Bu kahvecinin adının (Mehmet) ve tekye avlusunda üzeri kitabeli bir mezarı bulunduğunu geçen sayıda kaydetmiştim.

Toplayan: C. Cahit GÜZEL

(Devamı var)