Sayın dinleyicilerim!.. Bölgemizin en yüksek yer çıkıntısı olan Sof Dağı, çevresinden kaynayan sular belli başlı üç yönde toplanıp akarlar. Bunlardan güney istikametindeki Afrif Suyu Asi Nehrine, doğudan akan Sacırla kuzeydeki Ceviz Irmağı dönüp dolaşıp Fırat’a dökülürler.

Bundan önceki konuşmalarımın birinde Sacır boyunu gezmiştik. Bu gün de Ceviz Irmağı kıyısını dolaşacağız.

Ceviz Irmağı sözüne bir çok dinleyicilerim buda hangi suymuş diyeceklerdir. Bunlar sorularında haklıdırlar. Çünkü, bu ad halen kullanılmıyor. Deyim geçmişin puslu günleri arasında yatmaktadır. Sizi fazla merakta bırakmamak için hemen açıklıyayım.

Keret, Hıyam ve bu çevredeki köyler 1926 Yılından önce Gaziantebe bağlı bir bucak teşkil ederlerdi. Bu nahiyeye hazan bölgenin sakinlerine nisbetle (Reşi), bazan içinden akan suya izafetle (Nehrin Coz) adı verilmiştir. Reşi, Türk asıllı bir oymağın adıdır. Coz ise, Arapça Ceviz demektir. Şimdi Ceviz Irmağının hangi su olduğunu öğrendikten sonra, kaynağından başlıyarak döküldüğü yere doğru yürüyelim.

Suyun başı Gaziantep-Adana Asfaltının 30 uncu kilometresinde yolun 2-3 km güneyinde bulunan Durnalık Köyü çevresindeki pınarlardır. Su bir köprünün altından asfaltı geçtikten sonra, kuzey doğuya doğru akar. Gaziantep-Maraş asfaltını geçerek Güce topraklarına girer. Suyun iki asfalt arasında aktığı yere (Cerit Arası) veya (Cerit) denir. Bu kelime büyük bir Türkmen Oymağının adıdır. Ayni bölge bize Gaziantep-Fransız Savaşının şanlı bir sahifesini hatırlatır. Gaziantep Amerikan Kolejine üstlenen Fransızlar İç Anadoluya sarkmak için kuzeye doğru ilerledikleri bir kış günü, karşılarında Boynonun oğlu Memik Ağa rahmetlinin başında bulunduğu kasırgayı andıran çeteleri buldular. (Viv Frans) bile diyemeden yok oldular.

Su boyunu sürerken sağda kalan Güce Köyüne uğrayıp bölgenin kireç miktarı en az suyundan bir tas içmeyi, bu köy toprağında yattığına inanılan Nesimiye bir fatiha yollamayı unutmazsınız.

Kıvrıla kıvrıla, azala çoğala ilerleyen dere Ceydeyi solda, Sam Toprakları sağda bıraktıktan sonra, dağı taşı ben tarihim deyen Dülük kesimine girer. İşte, fırtına tanrısının mihrabı Dülük Dağı. Davudu Ejderin şehit düştüğü Çayırgan mevkii, işte, harabeleri bile kaybolan Dülük şehrinin oturduğu Keber Tepesi. Bir zamanlar buraya tazyikli olarak Pancarlının suyunu taşıyan su yolları ile sıralanmış kayadan oyma mezarlar ve mağaralar...

Keberde, Göksünden kaynayan Karpızatan ve Bey Pınarlarile önündeki yeşil vadiyi emzirmek için yere oturmuş bir anne hali var.

Biraz daha ilerliyelim. Sol yakınımızda batıdan doğuya doğru uzayan sırtta Karahüyük, Etebek, Bedirkent Köyleri sıralanır. Son iki köyün adları bize Orta Çağdan ve eski Türk Elinden haber vermektedir.

Ceviz Irmağını bir kitap farz edersek; Suboğazdan Turlu köprüsüne kadar olan bölümde, tarihi bir gerçeğin ibret verici hikâyesini okuruz. Bu sahifelerde sözü geçecek bir oymak var. Gaziantep’in güney kesiminde yaşayan Elbeyli, Barak ve çeşitli adlar taşıyan diğer Türkmen Oymakları zaman zaman yağmacılık için Suriye Çöllerinden kopup gelen Bedevi Araplarla vuruşmaya başladılar mı, yanı başlarında yardımcı olarak hep bu oymağı bulmuşlardır.

Yurda saldıran Fransızlara karşı koma günlerinin tasalı zamanlarında Molla Karayılanla sembolleşen bu çevrenin yiğit çocukları Kuvvayi Milliveye candan destek olmuşlardır. Şu var ki, bu adamlar kendi aralarında Türkçeden ayrı bir dille konuşurlar. Amma, dikkat ederseniz sık sık kulağınıza Türkçe kelimeler çarpar. Uzman kişiler bu acayip dili ve konuşanların kimliğini incelemişler. Dilin % 70 Türkçe kelimelerden kurulu olduğunu, ahlâk ve adetlerinin Türk Oymaklarındakinin tıpkısı bulunduğunu tespit eylemişlerdir.

Reşi Oymağının ise, Türk asıllı olduğu artık münakaşa bile götürmeyen bir gerçektir. İşte kanı kanımızdan, canı canımızdan olan bu bölgenin sakinleri çeşitli tarihi ve sosyal sebeplerle yurttaki diğer benzerleri gibi sarp yerlere çekilmişler, ana dilleri olan Türkçeyi kasdan aldıkları başka kelimelerle karıştırarak ayrı bir aleme dalmışlardır.

Turlu köprüsünü geçince Nizip Çayı adını alan Ceviz Irmağı, yüz metre akmadan küçük bir büyüğün kenarına gelir. Sayın dinleyicilerim! Turlu köyünden asfaltın ayırdığı ve üstünde bir devletlinin yattığı bu toprak yığını altında beş bin sene önce Mezopotamya’da teşekkül eden Tilhalaf uygarlığının kalıntıları saklı bulunmaktadır.

Artık, asfaltla az çok bir aralıkla yan yana giden suyumuz vadilerin en şahanesi içinden geçerek, Nizip’in güney batısına gelir. Zeytin ormanları içinden biraz aktıktan sonra Barak Sitepleri ortasından Fırat’a doğru yoluna devam eder.