14 hayvan üzerindeki bu efsaneler, 1943 yılı kasımında Gaziantep’in Hamamcıhane Mahallesinde oturur “Ayvazın Hamidesi” diye anılan 1298 doğumlu bir hanımdan derlenmiştir.

ŞADI (Şenpanze)

Şadı boyacılık eden bir adammış. Yalan söylediği için Allahın öfkesine uğrayıp şadı olmuş. Bu sırada kırmızı boyalı olan elini arkasına sürdüğünden kıçı o rengi almış.

TUSBAĞA (Kablumbağa)

Kaplumbağa Arasa Uşağı imiş. Tahıl ölçerken hiyle yaptığından yarımlağası başına geçmiş, tusbağa olmuş.

AYI

Ayı bir Kürt gelini imiş. Aş yeriyormuş. Gönlü kebab istemiş. Evinin yakınında bir katır ölmüş. Onun etinden kesmiş. Kebab yaparken kayınbabası gelmiş. Korkmuş, utanmış, aman Yarabbi kayınbabamın yüzüne nasıl bakayım? Beni bir hayvan et demiş. Dileği kabul edilmiş. Ayı olup dağa çıkmış.

İBİBİK (Çavuş Kuşu)

İbibik taze bir gelinmiş. Bir aynanın karşısında başını tarıyormuş. Bu sırada kayınbabası içeri girmiş. Utanmış, kayınbabam başımı dolbak (Örtüsüz) gördü. Yüzüne nasıl bakayım artık? demiş. Bunun üzerine Allah kendini bir ibibik kuşu yapmış. Başındaki kepezi (perçemi) tarağı imiş.

KEKLİK

Hazreti Ali kâfirler elinden kaçarak bir kavağa çıkıp saklanmış. Bunu keklik görmüş “Ali kavakta Ali kavakta” diye bağırarak haber vermiş. Bunu duyan kâfirler gelip Hazret-i Ali’yi yaralamışlar. Keklik kanından içmiş. Bu hareketi Allah’ın öfkesini üstüne çekmiş. Onu bir kuş etmiş. İçtiği kandan ağzı ve avuçları kızıl renge boyanmış. Bunun için “Kak kavak” yani “Ali kavakta” diye bağırırmış. Kekliğin bu suçu dolayısıyla öldürmek mübah, beslemek günah imiş.

KATIR

Nemrut, Hazreti İbrahim’i yakmak üzere odun taşımak istediği zaman hiçbir hayvan bunu kabul etmemiş, Katır bu işi yaptığından Allahın öfkesine uğramış. “Tohumun dünyaya yayılmasın” demiş. Bunun için cinsi kısır kalmıştır.

KUMKERTİŞ (Bir Çeşit Kertenkele)

Nemrut’un Hazret-i İbrahim’i yakmak için hazırlattığı odunu yakmak için körüklemiş, üflemiş. Bunun için kumkertişi öldürenler cennetlikmiş. Kumkertişin durduğu yerde başını sallayışı, ateşi üfleme işinin bir devamı imiş.

YARASA

Hazret-i Süleyman’ın karısı çocuk getirecekmiş. Kadın, Hazret-i Süleyman’a “emrette bütün kuşlar gelip tüylerini döksünler, çocuğa yatak yapacağım” demiş. Yarasa çocuğum uyanınca tüysüz halimi görür ağlar diye ilkin nazlanmış. Sonra dökmüş. Ama bir daha tüyleri bitmemiş. Bunun için yarasa tüysüz olduğundan gündüzleri dışarı çıkamazmış.

BAYKUŞ

O bir kuşlar tüy dökmek üzere gitmeye hazırlanırken Baykuş, durun, Süleymanla bir konuşayım, demiş. Süleyman Peygamberin yanına giderek ona, Dünyada erkek mi, yoksa kadın mı çok, diye sormuş. Süleyman, erkek çoktur, karşılığını vermiş. Bunun üzerine baykuş, kadın sözüne uyup kadından farksız olan erkekleri de kadınlar arasında say. Sen de kadınsın. Bizim malımız, mülkümüz hiçbir şeyimiz yok, bir tüyümüz var, ona da alırsanız ne yapalım ne yapalım, demiş. Bunun üzerine tüy almaktan vaz geçilmiş: Yalnız yarasa tüy döktüğünden böyle tüysüz kalmış. Davete de ilk giden yarasa imiş. Allah Baykuşun rızkı için günde üç serçe gönderirmiş. Ancak Baykuş, bir tanesi ile kanaat eder, iki tanesini azat edermiş. Baykuş namaz kılınan zikir olunan yeri severmiş. Baykuşun ötüşü iki çeşit imiş. Biri hayra, biri şerre alâmetmiş. Eğer “cık cık” diye öterse hayra, ’‘uh uhu uh” deye öterse kötülük olacağına işaretmiş. Üçüncü bir çeşit ötüşü de “lilili” sesini verirmiş. Bununla gelin geleceğini müjdelermiş.

TAVŞAN

Tavşan eskiden eşekmiş, insanların elinden usanmış. Yarabbi, beni bu halden kurtar, diye yalvarmış. Bunun üzerine tavşan olmuş. Kulaklarının uzunluğu, etinin kötülüğü bundanmış.

CEYLAN

Peygamberimizin kızı Hazret-i Fatime’nin keçisi imiş.

SERÇE

Hazret-i Süleyman’ın davetine yarasa ile birlikte gitmiş. Kaçmasın ieye ayağına bukağı vurulmuş. Fakat bukağısıyle birlikte kaçmış. Serçelerin yürürken çift ayakla atlaması bundanmış.

YILAN

Yılan cennetin kapıcısı imiş. Şeytanın sözüne uyarak onu içeri sokmasına, önce Havva’nın sonra Adem’in buğday yemesine ve cennetten kovulmasına sebep olduğu için Adem (ayakların kırıla, yüzün yüzün sürünesin) diye beddua ettiğinden deve ayaklarına benzeyen ayakları kaybolmuş. Bunun için yılanın ayaklarını gören cennetlikmiş. Yılan buna kızarak “ben de rasladığım Adem oğullarını sokarım” demiş. Allah ta “o zaman ben de senin soktuklarını cennetlik ederim” diye cevap vermiş. Yılanın “ben de suları ağılar, onları bu yoldan zehirlerim” demiş. Bundan ötürü Allah eşeklere sudan geçerken işemelerini emretmiş. Eşeğin sidiği sudaki ağıya panzehir imiş, işte katır ve eşeğin bir su geçerken işemeleri bundan ötürü imiş.

KEDİ

Aslan hapşırınca burnundan düşmüş. Ve böylece halkedilmiş.

KEDİ ile ASLAN

Bir gün aslan kediye yahu sen bizdensin. Neden böyle sıska kaldın, demiş. Kedi ben zalim insanların elindeyim. Onların elinde insan ancak bu kadar büyür, cevabını vermiş. Bunun üzerine aslan kedinin intikamını bir Adem oğlundan almak için bir çiftçinin yanına gitmiş. Fakat çiftçi bir fırsatını bulup aslanı bağlamış. Ondan sonra bayıltıncaya kadar değnekle döğmüş. Çiftçi ayrılınca kedi oraya gelmiş, aslanı kurtarmış. Aslan kedi kardeş bu kadar büyüyüp yaşadığına şükür et, demiş.