Bu mevzu’u Gaziantep savaşının kapalı kalmış sahifelerinden birisidir. Bir tarafdan şehir Fransız toplariyle yakılıp yıkılırken, diğer tarafdan da köylerde bir takım çapulcu gruplarının daimi tehditleri altında yaşamış, taarruzlara uğramış, yağma edilmiş, hayvanları sürülmüştür. Köylülerin bu hadiselere maruz kalmaları derece derece olmuştur.

Konumuz olan çapulcuları iki kısma ayırmak lazımdır:

Bir kısmı; kendilerine kuvayi milliye çetesi süsü veren; nereli ne idiği, belirsiz kimselerdi. Bunlar gündüz külahlı gece silahlı, sözü fetvasınca gündüzleri Fransızların memleketten kovulması, yolunda idiler fakat; geceleri köyleri basarak yol keserek yağmacılık ve vurgunculukla meşgullerdi.

İkinci kısım: güney tarafından gelen göçebe araplardır. Büyük bir kısmı Naim aşiretlerinden olan bu araplar yazı köyü dediğimiz mıntıkaya yüzlerce çadır kurmuşlardı. Hayvanları ekinlere zarar verir, kadınları, çocukları mısır tarlalarını talan eder. Erkekleri köy civarındaki bostanlara sokulur meşlahlerini vaktın mahsuluna göre hıyar, acut, kavun, karpuz ve diğer çeşitli sebzelerle doldurup savuşurlardı. Fırsat buldukları köyün hayvanlarını sürüp cenuba kaçırırlardı. İşleri güçleri hırsızlık, gasp ve yağma idi. Bereket versin ki; herifler yüreksiz şeylerdi. Yoksa fenalıkları daha tesirli olurdu.

O zaman yaşımın küçük olmasına rağmen bulanık suda balık avlayan bu çapulculara ait enteresan vakıalar hatırlıyorum. Bunlardan birisi: Harp tarihimize geçen ikiz kuyu muharebesine aittir.

1921 yılı Ocak ayının ortalarına doğru idi. Yeşil ordunun Antebi kurtaracağı hakkında köy odalarında sık sık söylenen sözler, artık tekrarlanmaz olmuştu. Kuzey yönünden zaman zaman, derinden derine gelen top sesleri, içimizdeki sıkıntıyı daha tazeliyen ve ümitsizliğimizi artıran bir müessir halinde devam ediyordu. Bir sabah erken uykudan kalktığımız zaman Arkık köyünün harman yerini Türk süvarileriyle dolmuş olarak gördük. İçimizden Yeşil ordu her halde bunlar olacak dedik, fakat ne bayrakları, ne de başları yeşildi. Köylüler kendiliklerinden bunlara yiyecek ve içecek ikram ediyor, muzaffariyetleri için dua ediyorlardı. Askerler köyde fazla durmadı Tümp köyü istikametine doğru yürüdü. Biraz sonra etrafımızdaki fısıltılardan anladık ki; müfreze Fransızlarla döğüşmek üzere Akçakoyunlu yoluna gidiyorlarmış.

Askerler ayrıldıktan bir müddet sonra, meşlahli göçebe araplarla, civar köylerden ve Arkıkdan bazı kimselerin katıldıkları bir grup ayni istikamete yollandılar. Çok geçmeeen ikinci kafilenin de hareket maksadı anlaşıldı. Meğer bunlar Fransızlar bozulurlarsa karkaşanlıktan faydalanıp, ağırlıkları yağma etmek tasavvuru ile yola çıkmışlar, hakikatte yalınız ağırlık yapması değil, icabında ölüleri soymak hatta bu niyetlerini Türk Şehitleri üzerinde tatbik etmek fikrinde idiler.

Öğleye doğru şark tarafımızdan gelen silah sesleri, ikindi sonların kadar devam etti. Ve bu surada toplu olarak giden çapulcu grubu dağınık ve perişan olarak köye döndü. Evdeki hesap pazara uymamış, ganimet yağmasına gidenler, ayak kaplarını, meşlâhlerini bırakarak kaçmışlar.