Gaziantep’in güzel köylerini saymak gerekirse; bunların başında Nurgana gelir.

Şehreküstü’nün son evlerinden başlayıp, çıplak mezarlıklar içinden geçen eski Halep yolu, kabirlerin bitiminde başlayan küçük selavat ile Ahmak deresi ve büyük selavat sırtını aşınca, gözlerimizin önüne soldan ilerimize doğru uzanan vadinin zümrüt şeridi serilir. Sacır suyunun yatağı ve Hümanizm devamı olan bu vadideki yeşillikler içine gömülü ilk köy Nurganadır.

Gaziantep’ten bu yöne gidenlerin önlerine çıkan ilk dışardan Gaziantep’e gelenlerin geride bıraktıkları son köy olan Nurgana, küçük yaşımdan beri içimde köyün bir sembolü olarak yaşar.

Vaktiyle Doğu Güneydeki köylerden gelenler o zamanlar tek ağaç bulun mayan Nafak boğazını geçtikten sonra sağ taraflarında beliren su ve kuş sesleri, ağaç hışırtıları ve fısıltılarını duyarak yeni bir dünyaya gelmiş olduklarını farkederler. Köylerinde akar su bulunmayan ve bir kaç bodur dut ağacından başka yeşerti görmeyenler, bir imrenme duygusu içindedirler. Gaziantep dönüşü, gözleri soldaki yeşillik denizi ne dalar arkada bıraktıkları vadiye son bir defa daha bakarlarken yüzlerinde üzüntü çizgileri belirir.

Nurgana, Humanız ve Karatar pınarlarının suladığı çeşitli meyva ve sebze bahçeleriyle tarım bakımından olduğu kadar, iç turizim bakımından önemli bir köydür.

Bizi, köyün yeşillikleri kadar adı da çeker. Bu adı çeşitli surette tahlil edenler hattâ Nirvana deyip Budizm’e bağlayanlar bile var. Ben bu adı Nur ve Kane olarak ayırıp Nurhavzı diyorum. Eski Antep havuzlarına su bir yandan giderdi. Halk bu havuzlara Kakie derdi. Köy de yanıbaşında kendi adıyle anılan ve beyaz kumlarını hoplata hoplata kaynayan bir zaman çevresi havuz gibi taşla çevrili bulunan pınardan ad almış olsa gerek.

Nurgana denince akla adını aldığı bu pınar kadar Kalaylı pınar da gelir. Bu ad da köyün adı gibi balk zevkinden süzülmüş, güzel bir benzetişdir. Pınar, sıfatına uygundur. Üzerini kaplayan çınar ağacı ise, yüzyıllarla yaşıttır. Kalaylı pınar tadını ve manzarasını toprağında çıktığı köye, sularını ise doğusundaki Bebirge köyüne verir.

Sacır üzerindeki bir kaç köy gibi, Nurgananın özelliklerinden biri de-dere kenarına sıralanan Yalangoz ağaçlarıdır.

Görünüş bakımından söğüt ve okalüp tüs ağacına benzeyen Yalangoz Sacır boyunca yeşil dallarından bir tonoz çatarak su üzerinde doğal bir tünel meydana getirir.

Çocukken çok sevdiğim yatılı Nurgana sahrelerine gittiğimiz zaman, değal tünelin içinde dolaşmağa bayılırdım. Bu manzara şairlere, ressamlara ilham verecek bir büyü taşır. Vadiye Şiiliğini, iki yanındaki sırtlar ve tepelerde bulunan bağ, incir, zeytin ve fıstıklarla devam ettirmeğe çalışır ama binlerce yılın eroziyonlarıyle ortaya çıkan kayalar bunu olumsuz bırakırlar.

Batıdaki çıplak bap ziyareti köyün manevi bekçisi gibi uzaklarda çevreyi gözetler. Ziyaretin adı bir bakıma Nargana tepelerinin de adıdır.