Özgeçmiş

ZEKİ SAVCI (1891-1967)

Şair, Zeki Savcı'yı Değerli ağabeyim Halit Ziya Biçer ‘in kaleminden, bu kitabımın sayfalarına, aziz bir konuk olarak alıyorum.

Şair bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Günümüzde nasıl baz, kimseler ocaktan Şeyh, hoca veya hoca efendi oluyor iseler, işte böyle ocaktan şairlerde edebiyat tarihimizde haklı bir şöhret ve mevki işgal etmişlerdir.

Şairin doğduğu yer önemli olmakla beraber yetiştikleri ortam ve çevre de çok önemlidir. Nitekim Şairimizin babası için yazdığı beyit:

“Yetişmiş böyle şair kand ü badam ile beslense,

Kenarında büyütmüş var ise Aynülleban anı"

Gençliğimizin ve çocukluğumuzun imrenerek izlediği aşırı sempati ve saygı ile yakınlaşmadan pek çekindiği güzel insanlardan biri idi, rahmetli Zeki Savcı. Ben de hayranlarından biri idim. Ancak Şahin Bey'in şehadet gününde veya kurtuluş bayramlarında yüzlerini uzaktan veya yakından görebilir, konuşmalarını dinleyebilirdik.

Zeki Savcı Şahin Bey'le beraber götürdükleri cidal ve savaşa rağmen, devlet mensubundan bir şey beklemeyip, babasının çiftliğinde çiftliği tercih eden babayiğittir. Şairimi her devrin dalkavuğu olmak yerine; muhalifi olmak halkı ve haklıyı tutmuş, şiirlerinde bu duygu ve temayı işlemiştir.

Şahin Bey'i yalnız bırakıp kaçanlardan değil, onunla şehadet şerbeti içemediğine hayıflananlardan bir ulu kahramandır Zeki Savcı.

 

Gaziantep’te Kültür Sanat ve Edebiyatta İz Bırakanlar s.158 (Ahmet AYAZ)

 

(1891-1967)

11 Nisan 1891 yılında doğmuştur. Savcılı aşiretindendir. Henüz üç yaşında iken babasını kaybetmiş, annesi tarafından yetiştirilmiştir. Önce mahalle mektebini sonra rüştiyeyi bitirmiş, bir ara medreseye devam ederek Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Amcası Dayı Ahmet Ağa yetişmesinde önemli rol oynamıştır. Antep Savunmasında Şahin Beyle birlikte mücadele vermiş, Fransızlar tarafından Antep’e girişi yasaklanmıştır. 14 Kasım 1967’de 76 yaşında Ankara’da vefat etmiştir. Zeki Savcı’nın derlenebilen şiirlerinin 286’sı hece, 410’u aruz, 4’ü serbest olmak üzere 700’ü bulmaktadır. Divan edebiyatının her türünde şiirler yazmıştır. Şiirleri yaşadığı devri, olayları ve kişileri yansıtmaktadır. Ölümünden sonra şiirleri oğlu Halil Savcı tarafından derlenmiştir.

 

Tamer ABUŞOĞLU, “Zeki Savcı Üzerine Notlar”, Yöre Dergisi, Kasım 1990, S.4, s.39; Şakir Sabri YENER, “Şair Dostum Zeki Savcı ile Bir Müşaaramız”, GKD, Şubat 1971, C.13, s.41; Şakir Sabri YENER, “Zeki Savcı’ya ait Anılarım”, GKD, Ocak 1969, S.133, s.15; C. Cahit GÜZELBEY, “Zeki Savcı’yı Anarken”, GKD, Kasım 1971, C.13, s.113-114; “Gazel”, Başpınar Dergisi, C.5, S.107-108, Mart-Nisan 1949, s.27-28;  “Gazel”, Başpınar Dergisi, C.1, S.16-7, Temmuz 1940, s.10; Zeki SAVCI, Bir Ömür Boyunca, İstanbul 1986.

 

 

(1891-1967)

 

Hiciv ve Mizah Şairi, Yazar. Gazi şehrin yetiştirdiği şairlerden Zeki Savcı yine şair bir babanın (Şair Halil Rıfat Efendi) oğlu olarak 11 Nisan 1891 yılında doğdu. Türkmen Kolunun Savcılı Aşiretine bağlı olan Zeki Savcı 1894 yılında henüz üç yaşında iken babasını kaybetti. Annesi tarafından yetiştirildi. Okula mahalle mektebinde başladı, daha sonra rüştiyeyi bitirdi. Bir süre medreseye devam etti ve Arapça-Farsça öğrendi. Kendi kendini yetiştirdi.

Amcası "Dayı Ahmet Ağa'nın" yanında onun selamlığında kültür-edebiyat ve siyasete eğimli genç aydınlarla ilişki kurdu. Kısa zamanda tanındı ve kendini kabul ettirdi. 1911 yılında 20 yaşında iken evlendi. Antep Savunmasında Şahin Bey'le birlikte mücadele verdi, mütarekeden sonra Fransızlar tarafından Antep'e girişi yasaklandı. Ata topraklarına ancak Antep'in Fransızlar ve iş birlikçilerinden temizlendikten sonra dönebilmesi düşündürücüdür.

Zeki Savcı iç dünyasını ve iç dünyasındaki fırtınaları kendi sesinde şöyle betimlemişti;

"Hayatıma gelince, el yazımın aksine olarak dışından çok cazip ve imrendiricidir. Bunun sebebi nedir biliyor musun? İçim kan ağladığı zaman bile neşeli görünen bir insanım. Hep güler ve güldürürüm. Bu da iç hayatımdaki sonsuz ıztırapların birer aksiyonu olsa gerek... Ne yazık ki altmış beş senelik örümün içinde hiç kimse beni okuyamamış. Yahut biraz yorularak okumak istememiş. En yakınlarımın bile hep neşeme aldandıklarını zannediyorum. Biraz derine dalmış olsalardı, görür ve inanırlardı ki, saadet güneşi sırça sarayları değil, birbirini anlayan ve dertlerini paylaşmasını bilen insanların mütevazi kulübelerini aydınlatırmış."

Ömer Asım Aksoy'un Zeki Savcı için düşüncelerini aktaralım;

"Zeki Savcı Ankara, İstanbul gibi bir yerde yaşasa ve tanınmış gazetelerde yazı yazsaydı yurt çapında büyük bir ün kazanırdı. Ama o köyünde muhtar olmayı taşrada kral olmaya yeğledi. Yurdun, özellikle çevresinin eleştirilecek konularını çoğu manzum olan o güzel yazılarıyla gözlerimiz önüne sererken, bunların zülfiyara dokunmasına hiç önem vermezdi. Beğenmediği bir durum ve tutum karşısında hatır gönül tanımaz, en yakın arkadaşına da dokunsa taşı gediğine koyardı. Yaradılıştan bir mizah ustasıydı. İlhamı boldu, kolay yazardı. Yalnız yazılarında değil, konuşmalarında da öyle idi. Rahat, akıcı, esprili bir konuşması vardı. Sohbetine doyum olmazdı. İyi bir yazarın iyi bir düşünür olması gerekir. Zeki Savcı bunlardandı. Kendisiyle konuşurken günün bütün sorunlarıyla ilgilenmiş olduğunu, her biri hakkında özel düşüncesi bulunduğunu da görürdünüz. Bunları aydınlık, çekici anlatışıyla öyle bir mantık süzgecinden geçirirdi ki, sonunda kendinizi onun düşüncelerini paylaşır bulurdunuz."

Zeki Savcı'nın derlenebilen şiirleri 286'sı hece, 410'u aruz, 4'ü serbest vezin olmak ü­zere 700'ü bulmaktadır. Aruzda kaside, gazel, şarkı, ilahi, terkib-i bend, murabba, muhammes, tahmis, mersiye, tarih, kitabe, kıt'a, müfred gibi divan edebiyatı kalıplarının her türünde yazmıştır. Hece vezninde ise nefes, koşma, destan, ağıt ve manzum hikayeleri vardır. Zeki Savcı'nın şiirleri yaşadığı devri, olayları ve kişileri ile tarihin akışı içinde somut olarak yansıtmaktadır. Ölümünden sonra şiirleri oğlu Halil Savcı tarafından derlenerek kültürümüze armağan edilmiştir.

(Yöre Dergisi-Sayı-3/ Ağustos/1990. Derleyen: Tamer Abuşoğlu)

 

Zeki Savcı, Gazian­tep'in yetiştirdiği en güçlü şairlerdendir. Birçok şiir ve nesirleri yerli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. Eserlerinin bir bölümü hiciv ve mizah niteliği taşımaktadır. Hayatı boyunca Beşgöz Köyü'ndeki çiftliğinde yaşamış, 76 yaşındayken yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak 14 Kasım 1967'de Ankara'da yaşama gözlerini yummuştur. Mezarı Gaziantep'tedir.

 

Meral Can Uludağ, Cumhuriyetten Günümüze Gaziantep Şairleri 1, TYB Gaziantep Yayınları, Gaziantep 2011, s.154.

Yazılar