DÜLÜK ŞEHRİ

Dülük ismi ile kastedilenin bir şehir olması neticesine dayanıyor, Çünkü İslam fütuhatı sırasında o devrin daha bir çok şehirleri arasında gösterilmiştir.

Meselâ büyük İslâm tarihinde, Hind ilim adamlarının en ünlülerinden (Süleyman Nedevi), Hazreti Ömer cildindeki tahkikini şöyle anlatır:

— Antakta, Tizin, Kurs, Ra’ban, Düliik (330)

Bunlardan İkincisi eski Halep vilâyetimizin Harım kazası dahilinde olup Halep salnamesinin 1314 yılına aid nüshasında bildirildiğine göre (750) hicri tarihinde şen ve çarşı, pazarı mevcut sırf Türkmenler ile meskun idi (241). Üçüncüsünü Kamusülalam Kilisin yirmi kilometre kuzeybatısında ve Afrin nehri üzerinde gösterir. (5-3770). Gerçekten Kilis’in kuzeybatısında Afrin suyunun batı kolu olan Sabun suyu üzerinde, Kor, Kaleobaşı adiyle hala mevcuddur. Ötekiler ise bilinmemektedirler. Burada Dülük oldukça meşhur bir kasaba olarak görülüyor. Hicri (170) tarihinde Abbasi halifesi Harun el Reşid tarafından Avasım ve Sugur adlariyle kurulan sınır şehirlerinin idare merkezleri arasında da Dülük vardır. (Medeniyeti îslâmiye tarihi). Dülük eski şehrinin tarihi safhası pek aydınlanamamıştır, yalnız adı üzerinde, bir hayli örüşler ileri sürülmüştür. Gaziantep Kültür Derneği yayınlarından emekli öğretmen Mustafa Güzelhanın (Ayıntap tarihinden notlar) adlı eserinde şu bilgiler verilmektedir (3/14):

— Asur eserlerinde: Dabigu, Dehlek, Dabi kübit, Dilahi, Doliha, Duluk.

Yunanlılarca bilinen adları: Dolise, Dulisa, Dulisum, Tulupa, Duliseniis, Dulisenius, Tulunç, Tulup, Tulupa, Tuluk

Romalılarca: Dulihe, Kebbert, Debet. Bizanslılarca: Teluk. Ortaçağ Papazları: Tolupa. Dülük paralarında: Dolihayun, Debet. Ermeniler: Teluç.

Sayın Hikmet Turhan Dağlıoğlunun yazdığı (Şark ve Garp kaynaklarından Antep ve Antep kalası) adlı eserinden nakledildiği bildirilen bu adlar üzerinde biraz durmak gerekiyor. Bu gereğin sebeplerini şöyle hülâsa edebiliriz:

1 - Asur, Yunan, Roma, Bizans ve Ermenilerin hangi devirlerinde bu adların kullanılmış olduğu tarihiyle belirtilmemiş olması

2 - Dabi gübit memleketinin bu günkü ifadesi ile, sınırının gösterilmemesi.

3 - Ünlü bilgin Batlamyüsün Dahiva ve Dolichen adlariyle, hangi istikamet ve delille Dülüğü kasdetmiş olduğunun kestirilmemiş bulunması.

4 - Arada bildirilen Dülük adına pek yabancı bazı tabirlerin ne gibi birer karine ile Dülüğü hedef tutmuş olduklarının açıkça ortaya konulmuş olmaması.

5 - Dülükte ele geçen paraların hangi devirlere aid olduklarının ve bu paralar üzerinde görülen Dolihayun ve debet sözlerinin ne gibi mutlak bir kanaatla buraya aid olduklarının bildirilmemesi.

Çünkü her verilen haberin bir mesnedi ve ya hiç olmazsa yaşanılan devir ve millet hakkında az çok bir iz seziş ışığı bulunması icabeder. Biz adı verilen eseri ısrarlı aramamıza rağmen göremedik. Fakat kendi fikir köşemizden bu adlar üzerinde birer birer durmayı da ihmale gelemedik. Biliyoruz ki, her haberin basmakalıp kabulu değil, inceden inceye düşünüldükten sonra hükme bağlanması şarttır.

Yakın şark müellifi rahmetli Şemseddin Günaltay Büyük İskenderin haleflerine kadar geçen uzun asırlara aid bir çok hadiselerin henüz tarihin ışığı altına geçirilememiş olduğunu itiraf eder. (2/230). Evet yaşanılan yerin tesbiti için kullanılan adeselerin pek uzakçı ve bükülü olması dolayısıyla bu itirafın yerinde olduğunu kabul ede biliriz.

Nitekim Arzavanın Kilikyada, Kuşşarın Kızılırmak boyunda, Kimri ve İskitlerin Karadenizin kuzeyinde, Urartuluların Vangölü çevresinde ve İranlıların ön son klasik İran bölgesinde yaşamış görmek gibi görüş istikametleri bunlardandır. Bütün bu görüşlerdeki tasavvur kabartılarını derinden derine yaptığımız incelemelerle isbata çalışmış bulunuyoruz. İşte bu Dülük şehri hakkında ileri sürülen aşırı adların da böyle görüşlerden doğmuş birer geliştirme olabilecekleri düşüncesiyle ele almak zaruretini duyuyoruz, şöyleki:

Her ne kadar ayni bir şehrin çeşitli isimler altında zaman zaman adlandırıldığını inkâr etmek doğru olamaz amma, bir çoğunun birbirini tutmaması ve az çok benzerliklerini koruyamamakta bulunması sebebiyle yeni baştan incelenmeleri icabedecektir.

Asurluların vermiş oldukları bildirilen adlardan Dabigü ismi Dülükle asla ilgili değildir. Bu Dabigü adı daha başka bir şehirle alakadardır. Bu tabir, Türk-Osmanlı tarihiyle de nisbeti bulunan (Merc-i Dâbık) yerinin o devirdeki bir şehrini hatırlatır. Meselâ ön (859) yılında Asur krallarından üçüncü Salmanarın Telbasrip-Telbaşar kalasına gelerek Bitadini kralı (Akun)u takib etmişti. Bu hareketten faydalanan Asur İmparatoru, biraz daha batı ve güneye ilerliyerek, (Surunu, Paripa ve Dabıga) şehirlerini de zapteylemiştir. (D. T: 1/64). İşte Asur kitabelerinde geçen bu Dabıga şehri olacaktır. Paripa ise, sayın Dağlıoğlunun en eski Halep adlı broşüründe Halep şehri olarak tesbit eylediği şehirdirki, aslı Barruiba veya Barriobadir. Mana bakımından da (Oba kalası-oba burcu) demek olsa gerek. Bu halda Dabigü şehrinin bizim Dülük şehriyle ilgisi yok demektir. Asurlularm ikinci ad olarak Dülüğe verdikleri (Dehlek) ismi de şüphelidir. Çünkü az çok Dülüğe benzeyen (Dehlek) sözü, ayni zamanda (Tilek) de olabilir. Döle de olabilir. Bunlar da ayrı ayrı yerlerdirki biri Besninin merkez kazası dahilinde ve İkincisi Balıksuyu batısında ve Zabaran köyünün de doğu bitişiğindedir.

Nitekim bu gibi daha bazı eski şehir harabeleri de yok değildir. Adıyamanın merkez kazasında (Dalik). (Dolik) gibi .

Bunlar da az çok Dülük ile benzerlik gösterirler.

Dabigübit adının Dülükle hiç ilgisi olmadığı pek açıktır. Fakat bunun Dülük civariyle ilgisi düşünülecek olursa, Nizip bölgesindeki (Tayba-Kubbin) tabirlerinin birleşik şekli hatıra gelebilir, Çünkü bu iki birbirine bitişiktir. Yahut ta Antebin Kuzey sınırı üzerindeki (Tabya) olabilir. Dabi Gübit sözü ile yukarı ve tümsek tabya demekten kinayedir.

Dilahi sözünde Tilek şekli var gibidir. Ayni zamanda bunun (Tillak) olması da mümkündür. Tillak, Kahtanın Tokaris nahiyesinde ve Fırat kıyısında tarihi bir köy adıdır. Dolihe sözünde Dülük ifadesi yakın görülebil­diği gibi, Antebin kuzey batısında ve Tabyanın da kuzeybatısı sınırı üzerindeki (Dolise) olarak kabulu de mümkündür.

Eğer Dülük olarak gösterilen isimler yirmidört gibi aşırı bir sayıda da verilmemiş olsaydı, üç beş isim altında doğru görülebilirdi. Halbuki durum, bunun zıddına gelişmiştir. Asurluların verdikleri adlardan altıncısı olan (Duluk) tabiri, doğrudan Dülüğü hedef tuttuğu söylenebilir.

Yunanlıların verdikleri adlardan birincisi, Dülüğü değil, daha kuzeybatıdaki Doliseyi gösterir. Bundan sonraki Dolise, Dolisum, Dolisenüs tabirleri de sözleri de ayni eski şehri hedef tutarlar. Dokuzuncusu olan Duluk ise, Dülüğün tam şeklidir. Aradaki Tolupç, Tolup, Tolupa, tabirleri ile Dülüğün alakası görülemez. Bu tabirlerin hedef tuttukları yerler daha başka bölgelerde aramak gerekir. Tolupç adının belki de Tilmiz, belki de Tümp olacaktır. Tolup ve Tolupa adlarının Dülüğe nisbetleri yapılamaz.

Romalıların Dülüğe Geepperet demiş olmalarının bir oranlama yönü görülemiyor. Dolihe demeleri de şüphe götürecek bir durum arz eder. Belki bunlardan birincisinin, bu gün yerlilerce Keber Demketa olmalarına karşı doğru, fakat daha başka bir cihetten yorumlanması gerekir ki bu da (Kefer) den galetleşmiş olmasıdır. Çünkü bu (Kefer) sözü Süryanice kasaba, köy, sığnak ve mezar demek olduğunu biliyoruz. Nitekim bölgede başları (Kefer) ile söylenilen bir çok coğrafi yerler bulunuyor. Kefertut, Keferşeyh, Keferbostan, Keferrahim, Keferdiz köy adları bunlardandır. Geepperetin bu manalardan biriyle kasdedilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Yoksa sanıldığı gibi mutlak Dülüğe verilmiş bir isim sayılamaz.

Doliha sözünün ise, Dülükle pek uzaktan ilintisi söylenilse bile, daha yakın olarak bunun Dalha-Zelha ile münasebeti ileri sürülebilir. Zalha, Kilisin Kuzey batısındadır, Poladeli nahiyesine bağlıdır. Debet ise, bu Dülükle hiçte ilgili görülemiyor. Biz, bunu da Zevet-Sevet tabirleriyle münasebeti! Buluyoruz ki, bu günkü yeri Telsevettir. (B) sesi, çok defa (V) sesine kalbedilmiş tabirler vardır.

BizanslIların Teluk demiş olmaları kabul edilebilirse de bunu, ayrıca (Dalik-Dalük) olarak düşünmek vardır. Bu eski şehrin yerinde şimdi, Adıyaman merkez kazası dahilinde Dalik-Dülük harabesi bulunuyor.

Ortaçağ papaslarının Tolupa adını Dülük için kullanmış olmalarını da pek gerçeğe yakın bulamıyoruz (K) sesi, arasıra E-A, K, C, S) seslerinden birine değiştirilmiş olduğu görülmekte isede (P) sesine kalbolunduğu görülememektedir.

Dülükte bulunan paraların, her halda bu şehre nisbeti iddia edilerek bir fikir ileri sürülemez. Peşin hükümlerin çok daha zıddı ortaya çıktığı görülür. Dolihayun (Debet) tabirleri yazılı paraların Dülüğe aid olabilmeleri için bu şehrin vaktiyle bir krallık merkezi olması ve bunun da vesikalarla tesbit edilmiş bulunması icabederdi. Şimdilik bu yolda bir bilgi yoktur ve yahut böyle bir bilgi gerek yazar ve gerek kopyacı tarafından açıklanmış değildir. Dolihaum şehrinin Kilis-Oğuzeli sinini üzerinde ve Oğuzeli bölümündeki (Delhemi) olması düşünülebilir. Buradaki tarihi hüyüğün ve ara sıra ele geçtiği öğrenilen eserlerin delaletine bırakılırsa, böyle olması da kabildir.

(Devam edecek)