(Sayfa 18’den devam)

Devrin en kuvvetli prenslikleri sayılan bu dört memleket birleşmiş ve Asur aleyhine bazı teşebbüslere geçmişlerdir. Belki de bu dörtlü birliğin başındaki şehir, bir çok örneği görüldüğü gibi Karkamış olmuştur. Asur kralı, bunların birleşmesine meydan vermeden derhal harekete geçerek, Karkamış’ın daha güneyinden Fıratı batıya aşmış ve en uzak sayılan Milit ülkesine atılmıştır. Bu Milit, bildiğimiz Malatya olmaktan uzak ve belki de şimdiye kadar hiç bir yazarın hatırına gelmemiş bir Milittir ve şimdiki adı (Hütü-millat) tır ki Kilisin eski Com nahliyesi dahilindeydi. Suriye tarafında kalmıştır. Evet (Hütü-millat) tabirindeki (millat) bu. Militten başkası değildir. Asur kralı güney batıdaki müttefik kuvvetini yenerek gelebilecek herhangi bir baskın tehlikesini önledikten sonra da Komuk memleketine yönelmiştir. Bu Komuk, klâsik Komuk olmayıp, yine o millete mensup bir şubenin yerleşmiş bulunduğu bir komuktur ki, Şimdiki adi (Köhmük) tür. Köhmük sözü eski Komuk sözünden galetleştirilmiş bir tabirdir. Asur kralı bu şehri de alarak sindirdikten sonra, daha güneye sarkmış ve Hattina-Kahtin şehrine baskın yapmıştır. İki kuvvetten mahrum bırakılan Hattina-Kahtin şehride Asurluların görülmemiş cinayetlerine sahne yapıldıktan sonra, sıra asıl çıbanbaşı saydığı Karkamış şehri üzerine yürümüş ve burayı da zor kuvvetiyle yenmiş ve almıştır. Mesele bundan ibarettir. Hattina kralının adı olduğu açıklanan Halpasaru tabirindeki Halpa sözünü incelemiye geçdiğimiz zaman, bu kralın Halpa şehrine nisbetini anlıyabililiz. Kahtin ile Elif arasında Köhmük bulunuyor. Erazi bakımından burası Eliften Kahtine daha yakın ve âdeta ikisi arası bir noktadadır. Fakat o, buraya hiç bir suretle bağlı değildir, Onun nisbeti ancak Elif şehrine olup, Köhmük-Komuk şehriyle siyası ve askerî işbirliği vardır. Taşıdığı isim, herhalde ana tarafından bu Elif şehri prenseslerinden biriyle babasının evlenmesinden dünyaya geldiği için, anasının mensup bulunduğu şehir adiyle künyelendirilmiştir. Bu neticeye göre de Hattina krallığı, Köhmük krallığından daha kuvvetli ve belki de söz geçire bilecek hâkim bir durumdaydı mütaleasına yer verilebilir.

Bu incelemeyle, Antep bölgesinde de bir Milit ve bir Komuk küçük krallığı bulunduğu ortaya çıkmış oluyor ki, tarih bakımından bu durum da ayrıca düşünmüye değer.

BİR ASUR SALDIRIŞI

Asurluların en azgın ve kan dökmekten kaçınmaz kralı Asurnazırbal ölmüş (860) yerine oğlu üçüncü Salmanasar (860- 835) geçmişti. Asurluların dayanılmaz zulumlarından bıkan bölge halkı, bu kral değişikliğini, her tarihte ve her millette olduğu gibi, bir kaçırılmaz fırsat sayarak devrin meşhur site beylikleri arasında fikir alışverişleri başlamış ve isyan bayrağını kaldırarak yer yer istiklâllarını ilân etmişlerdi. Bununla beraber, herhangi bir tecavüz karşısında sarsıntı ve sıkıntıya uğramamak için kendi aralarında bir de tedafüi ittifak yapmışlardı. Bütün bu faaliyetlerin başında, en büyük ve en zengin krallık olan Karkamış bulunuyordu. İttifak camiasına giren küçük krallıklar şunlardı:

1 – Karkamış

2 – Beycadini

3 – Gurgum

4 – Samal

5 – Kue Koi

6 – Patin

7 – Milit

8 – Komuk (D.T:1/63-64)

Bu memleketlerin bu günkü yerleri şunlardır:

1 – Trabulus,

2 – Eski Telbasrip, şimdiki Telbaşar

3 – Kürüm

4 – Zencirli

5 – Sakçagözündeki Kuyu

6 – Kilisin eski Hamiki nahiyesindeki Badin ili

7 – Hütü-Millat

8 – Köhmük

Fırat doğusundaki Asur müstemlekeleri, zaten Asurlulara ısınmış olduğundan, her hareket batı yönlerde uc veriyordu. Bütün Asur tarihi boyunca durum böyle gelişmiş idi. Salmanasar bu bölgenin elden çıkması, Asurluların midelerini doyuracak kaynakların kuruması demek olduğundan, işin tehlikesini kestirerek derhal ordusunu toplamış ve ilerlemiye başlamıştı. Fakat Salmanasar, asıl iş tertipçisi olan Karkamış üzerine atılmıyarak, ilk önce onun biraz uzaktaki kanatlarını kırmak için Fırat nehrini daha güneyden ve belki de Rakka yanından geçerek doğrudan kuzeybatı istikametinde ilerlemiş, (Lalati) ve (Burmama) şehirlerini basmış ve bunları ele geçirdikten sonra yakıp yıkmıştır. Asur kralının asıl maksadı Beytadini kralı (Akün) u yakalamaktı.

Akün bu iki şehrin başına geleni öğrenince, tutunamıyacağını kestirdiğinden birlik kuvvetlerini birinci karargâhı olan Gurgum ülkesine kaçmış ve fakat Asur kralı onun peşini bırakmıyarak bu bölgeye de saldırmıştır. Yapılan muharebe yine Asur lehine geliştiğinden Akün, bu defa da ikinci karargah yeri bulunan Samalla yönüne geçmiş ise de Asur kuvvetleri bu memleketi de çiynemiş ve birlik ordusunu çil yavrusu gibi dağıtmışlardır. Salmanasar, burada eski Salvarasuyu (Karasu) kaynaklarından biri üzerindeki bir kayaya kabartmasını kazdırmıştır.

Birlik kuvvetlerinin asıl büyük kısmı Karkamış kralı Subbililiyumanın idaresi altında ve (Patin) önlerinde tutunmuş, düşmanı beklemiye başlamışlardı. Asur kralı Patin sınırını de geçmiş ve birlik ordusu ile karşılaşmıştır. Vukubulan savaşta Salmanasar cesur idaresiyle, gözü yılgın küçük ordu birliklerini çevirerek şiddetli hücumlarla sarsmış, yenmiş ve dağıtmıştır. Bu defa da Beytadini kralı Akun yakayı kurtararak Urartu ülkesine kaçmıştır. Bu suretle bu memleketler, Asur canavarlığının en korkunç panayırı haline gelmiştir.

Görüyoruz ki bu ayrı ayrı birer büyük krallık gibi aksettirilen küçük beylikler, sadece birer şehir hükûmetlerinden ibarettirler. Zamanımızın kaza teşkilatını andırır durumdaydılar. Karkamış ise, çok daha eski ve asırlardan beri yaşayarak ecdad yadıgarı eşsiz ve sayısız hazine, mal deposu durumunda olduğundan, birçok mahallî isyanlarda isyan muharriki vazifesini görmüş ve bu uğurda da hesapsız mal ve servet harcamıştır. Bu misalle, Bölgenin tarihi çehresini biraz daha aydın görmemek imkânı var mıdır?

Cenupdoğu Anadolunun eski zamanları adlı eserde şu hadise bildiriliyor

Asurluların Suriye ve Naharina bölgeleriyle en fazla uğraşan Asur krallarından üçüncü salmanasar (860—825) saltanatının son yıllarında, yaşlılık dolayısile bizzat askerî harekete çıkamıyarak işi başkumandanı (Tartan)a bırakmışdı. Tartan kralın emriyle ordunun başına geçerek (Nayri) ülkesi üzerine yürümüştür. Önce barış yoluyla (Hoboski) memleketine girmiş, oradan da (Gordiya)nın batı kuzeyindeki (Musasir) mıntıkasına geçmişdir. Bu bölgede sözde bir çok şehirler almış ve sözde Urartu merkezine yönelmiş ise de nedense birdenbire istikametini değiştirerek dönmüş ve dönüşünde uğradığı (Sasgana) ve (Andiya) çevrelerinden bir çok ehli hayvan ve hayvan koşumları topladıktan sonra (Bustus, Salahamanu, Kinihamanu) şehirlerini zaptederek memleketine geri gelmiştir. (85).

Bu hadisede adı verilmiyen Urartu merkezi (Tospa) dır. Urartu devleti ve bu devletin merkezi olan Tospa hakkındaki incelemeler, başka bir bahisde görülecektir. Ancak nakillerde adları geçen şehirleri biz böyle tasavvur ediyoruz:

Hoboskiya

Kobuşoğlu

Gordiya

Kürdülü

Musasir

Mizar

Sasgana

Sazgın

Andiya

Antep

Bustus

Bostancık

Salahamanu

Salabyan

Kinihamanu

Kemnun

Hadisenin seyri de şöyle açıklanabilir:

Asur Tartanı, Kobuşoğlu karşısından Fırata batıya aşmış ve bu şehir halkı, karşısındaki kuvvetli ve amansız orduyu görünce baş eğerek işi barışa döküp boyun eğmişdir. Tartan bu şehrin tarafsızlığı karşısında korkusuzca ve doğruca Urartuluların büyük ve meşhur şehirlerinden biri olan Mizar üzerine yürümüş ve bu şehri harp yoluyla zaptetmişdir. Bu şehir, Gordiya diye tarif edilen yerin batı kuzeyinde bulunuyordu ki gerçekden de Kürdülü köyünün coğrafi durumu böyledir. Tartan buradan esasen hareket istikameti olan batıya doğru ilerilemiş ve yol üzerindeki Sazgın şehrine varmış ve fakat bu şehirde Asur ordusuna dayanamıyacağını kestirdiğinden onun istediği olan ehli hayvan ve saireyi vererek başından belayı defetmişdir. Asurlular buradan biraz kuzeye dönerek Andiya-Antep şehrine yürümüşdür. Antep şehride işi tatlıya bağlıyarak memleketin yağma ve tahripten kurtulması ve esirlik ve can kaybına uğramaması için Sazgının tuttuğu yolu tutmak zorunda kalmışdır. Tartan gerisinden emin olarak Antepten daha batı güneye ilerilemiş ve Bostancık şehrine varmışdır. Fakat bu şehir, Asurlulara karşı durarak işi harbe dökmüşlerdir. Tartan ise, bütün güç ve hiddetiyle şehre saldırmış ve şiddetli atılışla halkı yıldırmış ve nihayet yakıp yıkarak ve halkı da canlarından ederek daha ileriye yürümüşdür. Anlaşıldığına göre Salabyan ehaliside Asura karşı dayanmiya Karar vermişdi. Böyle bir haber, elbet Tartanın keyfini bozacak ve şiddet isteğini de daha fazla artıracakdı. Öyle de olmuşdur. Salabyan şehrine yıldırım hızıyla yürüyen Tartan, ağır hamlelerle ve devrin en mühim silahı olan mancınık taşlariyla şehri sıkıştırarak kalenin surlarında engin gedikler açmış ve dalkılıç dalgalariyle halkın üzerine atılmışdır. Netice tabiatiyle şehrin yakılıp yıkılması ve

(Devam Edecek)