“Arada perde kalkar Acenta dairesi görünür… Hayrünnas Tepegöz”

Hayr— Tuhaf şey, Yıldırım dünden gelmeli idi. Bugün bu vakit oldu halâ gelmedi.

Tepe— Kim bilir. Belki Hurşit Halebin keyfinden ayrılamıyor çünkü.

Hayr— Sus şimdi onun sırası değil. Babam geliyor.

Ha— (Düşünerek girer) Nerede kaldı acaba? Başına bir kaza mı geldi.?

Hayr— Zannetmem babacığım. Amma bilmem ki ben de taaccüp ediyorum.

Ha— Ver bakayım şu dürbini (pencereden göz de iki elini dürbin gibi yaparak ileri bakar. Hayrünnas telaşla ellerini uğuşturarak. Gezinir)

Ha— işte karşıdan bir. Toz kalktı. .

Tepe— (Sevinçle) evet evet geliyor efendim. O o, ta kendisi, Ehh mübarek yıldırım, yıldırım gibi geliyor Alimallah (bağırarak) geliyor-efendim geliyor, yıldırım geliyor

Ha—-Kimin başına? Ne oluyorsun Tepegöz. Aklını mı kaçırdın?

Tepe— (gülerek) Sevincimden kendimi, unuttum efendim affedersiniz

Ha— (Tekrar dürbinle bakarak) o ne? Yıldırımın rengi siyahtı. Neye beyazlanmış.

Tepe— Tozdan efendim tozdan, (dürbini alarak) Haci Efendi

Bu gelen Yıldırım değil.

Ha— Ya hangisi?

Tepe— Bilmem. Bu başka bir otomobil. Hem ufak hem rengi başka

Hayr— (Dürbini alarak) Ah . . . Evet maatteessüf Yıldırım değil.

Ha— (Tepegöze) Çabuk git bak hangi hana girerse şoförünü buraya çağır, haber alalım. (Tepegöz Gider)

Ha— Yine gelmedi. Ne belâya düştüğümü ben de alnamadım ki. Ah efendim daha böyle duzak, daha böyle para duzağı, hiç görmedim. İki kantar demir üçyüz liraya ha? Gördün mü Hayrünnas, para dolabını oğlum. Otomobil hakikaten para dolabı, hakikaten milyonerlik yolu amma, kime oğlum kime? Fabrikaya, Avrupaya, Amerikaya zazavallı bizlerin paralarını çekecek dolap

Hayr— Otomobil kazanmıyor değil ki efendim • mükemmel kazanıyor.

Ha— Evet kazanıyor amma, bütün kazancını Avrupaya veriyoruz. Milleti soyup kendi sermayemizi de üzerine yükledip fabrikayı zengin ediyoruz. Bir arabanın her şeyi yerli, bütün paraları bizden bize, ya otomobil? gûya sürati var. Müddeti ömründe bir kere bir yolu iki saatta gidersen on kere onun mukabili çıkar.

İki saat iki gün olur ahh o acente memuru keçi sakallı herifin sözleri. Yazık yazık ki Avrupa, kendi yollarına mahsus otomobillerini bize bir yük demir gibi yollayorlar fakat zarar etmeyorlar ki demirlerini altına tahvil ediyorlar

Hayr— Hakikaten şu bir ayda biz ne yaptık, üçyüz küsur lira, siz verdiniz yüz elli lira da milletten aldık bundan memleketimize ne kaldı? hiçi kühne bir makine iki kantar demir.

Ha— Milyarder kafalı oğlum, bunu evvel düşünsen olmaz mı idi? (ileri bakarak) dur bakalım havadis var

(Tepegöz ve şöför İlyas girer)

Ha—Buyur evlâdım bizim Hurşuttân ne haber

İlyas— Ha şu belâlı Hurşut mu?

Ha— Vay demek onun şöhreti böyle ha

İlyas— Tabiî efendim onu başka türlü tanımazlar.

Ha— Hurşuttan haberin var mı

Ilyas— Ha unuttum efendim- kendisi bugün gelmiyecek deye bana bir pusla vermişti. Garajın masraf poslası imiş (puslayı çıkarır Hayrünnas alır)

Ha— Neye gelmiyecek idi.

Ilyas— Makineyi tamir ettiriyor. Piyasada müşteri gezdirirken aftusun şarposu vantilatöre yani pervaneye dolaşmış. Vantilatör de radyatöre çarpmış onları lehemletmek lâzım, öksüz borusunu da sattı. Şarponun parasını verdi

Tepe— Ah o hain desenize makineyi de öksüz bıraktı

İlyas— Yok canım, borusunu sattı. Sonra taaccüp ettim buraya gelirken yarı yolda kendisine rast gelmiyeyim mi?

Ha— Eh anlat bakalım nasıl oldu?

İlyas—(Tepegöze) Ne o ölü î telkini mi veriyorsun?

Tepe— Yo o o k dirilerin ruhuna Fatiha okuyorum

İlyas— Sonra ben geçerken yardım ettim. Yola çıkardık nerede ise şimdi gelir. Fakat bilirim zaten doğruluk bu zamanda yaramaz.

Ha— Neye yaramaz imiş oğlum

Ilyas— öyle ya efendim. Hurşudu bilmeyen var mı öyle adama makine mi teslim olunur?

Ha— Pekey oğlum. Gelsin de bu sefer de sana teslim edelim.

İlyas— Ah h o kız-gibi makineyi mahvetti.. Amce bey! Benim sadakatımı hiç kimseden değil Hurşuttan siial edebilirsiniz. Ben sırf sizin hatırınız için Paşanın makinesinin kovanını değiştirdim de sizinkine taktım. Amma dünya böyle, insaniyet, doğruluk para etmeyor.

Tepe— (Kendi kendine) Şecaat arzederken merdi Kıpti sirkatın söyler

Ha— (Kendi kendine) Ah h ne kimse hikmetin anlar ne Rağıp illetin söyler.

Ilyas— Efendim şimdi işim var sonra konuşuruz (fırlar gider)

Tepe— ileri (bakarak) Karşıdan Bir toz daha kalktı

Hayr— Gördün mü babacığım şoförün doğrusunu, hizmet ettiğfi

Paşanın kovanını çalmış bizim makineye takmış, bu da hiç tanımadığı bizim hatırımız içinmiş.

Devam Edecek

Yazan: Yılmaz DOKUZOĞUZ